EKIM2016 Gülhan Berkman Yakar
Hazır mısın? “Bir gün öleceksin!“
Bu bir gerçek... Gerçeğin tamamını algılamak zor olduğundan, bakış açısıyla sınırları koyar ve anlamlandırır insan. Örneğin gereksiz yere stres ve üzüntü yaşarken bu gerçeği hatırlamak bazen size iyi gelir. Diğer yandan, zamanın tik takları henüz devam ederken, bu dünyada yapmak istedikleriniz ve yapabildikleriniz açısından bakıp stres ve üzüntü de yaşayabilirsiniz. Geçtiğimiz aylarda izlediğim “Yeni Ahit (Le Tout Nouveau Testament)” filmi zaman algımı yeniden gözden geçirmeme neden oldu diyebilirim. Bir tür gerçeküstü komedi olan filmin konusu kısaca şöyle; Tanrının kızı Ea babasının zulmünden kaçmadan önce onun bilgisayarından tüm dünyadaki insanlara ölecekleri tarihi, bir cep telefonu mesajıyla gönderiyor. Mesajda yazan bilgiye göre İnsanlar kaç gün daha yaşayacaklarını öğreniyorlar ve tabii ki hayatları da o andan itibaren değişiyor. Zaman algısı, İçinde bulunduğunuz ruh haline göre değişebiliyor. Örneğin sıkıntılı, zor bir durumda beklediğinizde saniyeler uzun gelirken, tatilde zamanının nasıl geçtiğini anlamazsınız bile. Zamana bakış açınız her şeyi etkiliyor aslında. Araştırmalara göre yaşamında doyum sağlayan başarılı kişiler, amaçları doğrultusunda zamanlarını iyi kullananlar. Bu doyumu yakalayamayanlar ise, zamanı yalnızca "bir şeyin ne kadar eski olduğunu ya da bir olayın ne zaman gerçekleşeceğini anlamaya yarayan bir araç" gibi görenler. - Ne dersiniz öleceğiniz tarihi şu an öğrenmek ister miydiniz? Bu bilgi, kimi insan için sıkıntı yaratırken, kimini de geleceğini daha efektif tasarlayabilmek adına mutlu edebilir. Ölüm tarihinin önceden bilinmesi insanda ister hüzün ister neşe yaratsın, bir süre sonra, eşit yaklaşık olarak bu bilgi elimizde olacak gibi görünüyor; zira bilim adamları insanların ölüm zamanını kestirebilmek adına önemli çalışmalar yapıyorlar. Bu gün insanların Gen-dizilim bilgileri ile çeşitli hastalıklara yakalanma olasılığı saptanabiliyor. Kromozomların uçlarında yer alan telomerlerin incelenmesiyle de ne denli sağlıklı yaşlanıldığı ortaya çıkıyor. Johns Hopkins Üniversitesi’nden Carol Greider’e göre henüz insan ömrünü saptamak adına bir tür “motor uyarı lambası” gibi düşünebiliriz bu bilgileri. Yine de bu tür çalışmaların sürdürülmesi sonucunda, insan ömrünün hesaplanabilmesi uzak değil sanki. Peki bu bilgiye siz hazır mısınız? Sevdikleriniz ve daha pek çok şey için, sonranın gelmesini mi bekliyorsunuz? Hoşlandığınız işleri yapmayı, hobilerinizle ilgilenmeyi, spor yapmayı, sağlıklı beslenmeyi siz de çok isterdiniz ama bunlar için zamanınız yok mu? Belki de hiç istemediğiniz bir işte çalışıyorsunuz. Hiç istemediğiniz insanlarla günlerinizi, aylarınızı hatta yıllarınızı geçiriyorsunuz… Açıkçası; bir konu sizin için önemliyse ve siz konunun peşinden gitmiyorsanız erteliyorsunuz demektir. Ertelemek; karar verdiğiniz halde harekete geçememektir. Aranmadığı için sitem eden arkadaşlar, ödenmediği için faiz işleyen faturalar, toplanmadığı için karmakarışık olan odalar… Hepsi birer mutsuzluk kaynağıdır ve zamanın elinizden kayıp gitmesinde çok önemli rolleri var. Akıp giden zamanı durdurmak mümkün değil belki ama plan yapmak ve uygulamak sizin elinizde. Bu durumda kâğıdı kalemi elinize alıp öncelikle; "ertelenen işler listesi” ile işe başlamaya ne dersiniz? Sevgiyle…