NISAN2019 Gülhan Berkman Yakar
Öfke yönetimi ve kalp mesafesi
Hintli bir ermiş, öğrencileri ile gezinirken, Ganj nehri kenarında birbirlerine öfke içinde bağıran aile üyeleri görmüş. Öğrencilerine dönüp “insanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?” diye sormuş. Öğrencilerden biri “çünkü bazen sükûnetimizi kaybederiz.” Deyince, ermiş; “çok güzel bir yanıt, ama benim size sorduğum; o kişi yanı başımızdayken, söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile aktarabilecekken, niye bağırırız?” Öğrencilerden ses çıkmayınca da anlatmaya başlamış: “İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir.” Şu hayatta, can sıkacak, az da olsa kızdıracak olaylar, herkesin başına gelir; böyle durumlarda bazı kişiler duygularını, özellikle de öfkelerini kontrol edemeyip okulda, evde, işte ve trafikte, çevrelerindekilere karşı davranışları ile bambaşka birine dönüşebiliyorlar. Kurum içi eğitimler konusunda en çok arzu edilen başlığın “Öfke Yönetimi” olması da bu bağlamda dikkate değer aslında. Öfkeli olma hali, iyi yönetilmediğinde pek çok yanlış davranışı da peşi sıra getirir ; hırçınlık, saldırganlık, şiddet gibi… Öfkelenen kişiler, iş yaşamında çoğu zaman öyküde olduğu gibi kendilerini bağırarak ifade etmeseler de, kişinin pozisyonuna bağlı olarak, sözlü saldırı, ilişkileri bozma, yetkiyi kötüye kullanma vb. şekilde tavırlar ortaya koyabilirler. Boşuna söylemiyorum;” iş yerinde işler değil, ilişkiler yorar insanı.” diye. Öfke tepkiniz, çok güçlü olduğunda ilişkide olduğunuz insanlar, genellikle bu duruma anlam veremezler. Söz konusu olay onlara göre çoğu zaman küçük ve anlamsızdır aslında. Oysa yaşananlar birikerek geçmişten adeta bir çığ gibi gelir ve o anda orada olan herkesi ezer geçer.” Bu durumda onu kontrol edebilmek ve öfkenin altında ezilmemek için ne yapmalı? - Öncelikle öfkenin de diğerleri gibi çok normal bir duygu olduğunu bilmeniz ve öfke hissettiğinizde onu biriktirmeden (uygun koşullar varsa,) karşı tarafa zarifçe duygunuzu ifade edebilmeniz, ilk ve en sağlıklı yöntemdir. - Farkına varın! Öfke, çoğu zaman, bir maskedir ve onun arkasındaki duyguları yakalamak da önemlidir. ( değersizlik hissi, korku, endişe vb). - Öfkenizin yaratabileceği olası bir patlamayı keşfedebilmek için de onu bir termometre gibi düşünebilirsiniz. Varsayalım ki öfke; 1 ile 10 arasında dereceleri olan bir termometre, bu durumda 10, öfkenizin sonucunda gelebileceğiniz en son nokta, 1 ise en sakin, en soğukkanlı olduğunuz zaman dilimi olsun. Bu derece sisteminde herkesin bir kaynama noktası olduğunu bilerek, o noktayı keşfetmek ve öncesinde önlem almak çok önemlidir; çünkü, sonrasında kendinizi kontrol etmeniz çok zor olacaktır. Örneğin sizin “kaynama noktanız” 5 olsun, o noktaya gelene kadar zihniniz ve bedeniniz nasıl tepkiler veriyor fark etmeniz ve önceden önlem almanız gerekir. Bunun için derin bir diyafram nefesi almak , 20 ye kadar saymak, ani bir tepki vermek yerine kendinize düşünme payı bırakmak çok önemlidir. Bir başka seçenek de karşı taraf ve ortam uygunsa oradan uzaklaşmak, böylece ilk aşamada termometrenizi soğutmuş olursunuz. Bu durumda sakin ve mantıklı düşünmeye başlayabilirsiniz ve şimdi artık kendinize, bu konuya ilişkin çeşitli sorular sorabilirsiniz, örneğin: - Öfkelendiğiniz insan sizin için ne kadar önemli? - Öfkelenince kazanacağım ve kaybedeceklerim neler? -Öfkelenmek yerine ortadaki sorunu başka nasıl çözebilirim? Uzlaşmak, farklı bir dil veya yaklaşım işe yarayabilir mi? Ermiş konuşmasını şöyle sürdürmüş;“Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe ya yoktur ya da çok azdır. Peki, iki insan birbirini daha da fazla severse ne olur? Artık konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar çünkü kalpleri birbirlerine daha da yakınlaşmıştır. Artık bir süre sonra konuşmalarına bile gerek kalmaz, sadece birbirlerine bakmaları yeterli olur. İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir.” Daha sonra ermiş öğrencilerine bakarak şöyle devam etmiş: “Bu nedenle tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin. Aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun. Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz.” Sevgiyle kalın.