OCAK2020 Gülhan Berkman Yakar
Shin'nen (Yeni Bir Yıl)
Rivayete göre Japon komutan Ashikaga Yoshimasa’nın çok sevdiği Çin yapımı çaydanlığı kırılınca, onun Çin’e gönderilip onarılmasını ister, ancak onarıldıktan sonraki görünümünden hiç memnun olmaz. Bunun üzerine, Japon zanaatkarlar göreve çağrılır. Çaydanlığı, toz haline getirilmiş altın kullanarak, kırık parçaları estetik bir biçimde birleştiren zanaatkarlar, ortaya çıkardıkları eser ile Ashikaga Yoshimasa’nın takdirini kazanırlar. Çaydanlık, artık eskisi gibi değildir ama bu teknik ve ustalık sayesinde kırık ve çatlaklar, nesneyi eskisinden çok daha güzel ve değerli hale getirmiştir. 15. yy. da böyle bir hikâyeyle ortaya çıktığı anlatılan Kintsugi tekniği ;( Kin: Altın, Tsugi: Birleştirmek anlamındadır. ) nesnelere kaybettikleri fonksiyonları geri kazandırmanın ötesinde, yaşanmışlıkları ve izlerini vurgular. Yarattığı metaforla, kırılmayı bozulma veya yok olma yerine, bir fırsata çevirerek, yeni bir var oluş şekli olarak düşünmek, yeniden doğuşu ve eskisinden daha çekici, daha değerli ve daha güçlü bir hale gelmeyi anlatır. Kintsugi, esasen Japon wabi-sabi felsefesine dayanarak derinlik kazanır. Wabi-sabi, kusurlu olanı kabul etmek, kucaklamak, onların içindeki güzelliği görmek anlamına gelir. Doğayı, insanı, duyguları sıcaklıkla sarmalayan; şükrü ön planda tutan derin bir yaşam felsefesi olan wabi-sabi ye göre mükemmellik, kusurluluğun içerisinde gizlidir. Çoğu kişi, geçmişine ışık tuttuğunda, başarısız olduğu anlara, kalplerini kıran insanlara teşekkür bile eder. Onlar sayesinde, pozitif bakış açısının onarıcı gücünü fark edip potansiyellerini ve gerçek değerlerini ortaya koyabilmişlerdir. İki bin yirmili yıllar, hepimizin önünde bembeyaz bir sayfa gibi dururken wabi sabi felsefesine kulak vermek, geçmişte yaşanılanlardan öğrenip, güçlenerek yola devam edebilmek için, kendini yeniden gözden geçirme zamanıdır dedim ben de kendime . Böylece, geçmiş yıllara ait basılı fotoğraflardan, dijital olanlara, şöyle bir göz gezdirdim. O günleri ve yaşadıklarımı anımsadıkça, çok çeşitli ruh hallerine savruldum ve Japonların şu ünlü sözü aklıma geldi; “İchigo İchie” (hayatta bir şey yalnızca bir anda ve bir kere yaşanır; o an geçtikten sonra, onu bir daha yaşama fırsatınız olmaz.) Yılın başında tam da şu anda bazı kararlar almak için çok uygundur. Ben de bir süredir ilgimi çeken ve ilham veren Japon kültürünü daha fazla araştırıp ucundan kıyısından da olsa yaşamıma dahil etmeye niyet ettim. Bu bağlamda 2020 benim için; ” Japon Felsefesi’ne giriş yılı” olacak diyebilirim. Önce ikigai’m üzerine tekrar düşüneceğim. (İkigai : yaşama sebebi, sabah uyandığınızda sizi yataktan çıkartan şey.) Doğanın güzelliğini daha derinden yaşamak ve şifalanmak için shinrin-yoku yapacağım kendime. (Orman terapisi de denilebilir: Huzura kavuşmak, dinlenmek ve mutlu olmak için ormanın derinliklerine dalma eylemi ) Orada yürüyüş yaparken komorebi’nin keyfini çıkaracağım. (komorebi : ağaç yapraklarının arasından süzülerek geçen gün ışığı, ışık hüzmesi) anlayacağınız bu yıl geçmişten getirdiğim olumlu olumsuz ne varsa kıymetini bilip ukiyo halinde olacağım. ( Ukiyo :Yaşamın tüm dertlerinden uzaklaşıp anı yaşamak.) Siz ne dersiniz ? Geçmişin getirdiği acı tatlı anılarla, bu yıl ve sonrasında kusurluluğun mükemmelliğinin keyfini çıkartmaya var mısınız? Nice Mutlu Yıllara Akemashiteomedetogozaimasu ???????????????
E-DERGİ İzmir Life şimdi internette.
Tıklayın, okuyun...
Eylül/Ekim 2025 sayısında neler vardı göz atın!
AYIN MEKANLARI GÜL KEBAP

İşte istisna mekânlardan biridir Gül Kebap... Kuruluş tarihi 1949. Gül Kebap’ın özelliği sadece “iyi köfte” yapıyor olması değil. Gül Kebap yetmiş altı yıldır aynı yerde ve dördüncü kuşağın yönetiminde. “Sefer tası” misali üç katlı daracık mekânında müdavimlerinin vazgeçemediği adres. Hayranlık uyandıracak bir çaba değil midir bu? İşini, kalitesini koruyarak yapan tam bir aile işletmesi… Kurucu Mehmet Ali Gülgeze, Girit’in üçüncü büyük şehri Resmo’dan İzmir’e göçle gelmiş. Çanakkale’de savaşmış. Bayrağı, ikinci kuşak oğulları Mustafa ve Muhsin Gülgeze devralmış… Ardından torun Hüsnü Gülgeze. Ve bugün dördüncü kuşak Hüsnü’nün oğlu Burak Muhsin işin başında. “Bir Kemeraltı klasiği” olarak Gül Kebap, esnaf lokantası köfteciliğini ilk günden bugüne değişmeyen formül ve sunum geleneğiyle tavizsiz sürdürüyor.

FİLİBELİ HAN

Filibeli Han Eski İzmirlilerin hatıralarındaki Şükran Oteli, özenli bir yenileme süreci sonrasında sahiplerinin soyadını alan "Filibeli Han" Kemeraltı Çarşısı'nın yeni cazibe merkezi olarak hizmete açıldı. Günümüz ihtiyaçlarına uygun yiyecek içecek mekanlarının yer aldığı Filibeli Han'ın üst katı da keşke çeşitli el sanatları üretiminin yapıldığı atölyelere açılsa... Bizim dikkatimizden kaçmış olabilir ama binanın kısa bir tarihinin yabancı dilleri de kapsayacak şekilde bir köşede yer alması çok doğru olurdu diye düşünüyoruz.

BOŞNAKYA

Boşnakya Filibeli Han'ın yan sokağa açılan çıkışında sevimli olduğu kadar lezzetli ürünler sunan "Boşnakya" isimli bir mekan var. Kıymalı Boşnak böreği, peynirli, patatesli ve patlıcanlı börekler, yaprak sarma ve haşhaşlı börek gibi lezzetlerin ağız sulandırdığı mekanda demli bir çay veya reyhan şerbeti yanında poğaçalar ve harika tatlılar deneyebilirsiniz.Antakya'nın çıtır kabak ve kömbesi, bougatsa Selanik tatlısı, medovik Rus pastası, triliçe tatlıları sizi bekliyor. Cuma günleri menüye mantı da ekleniyor. Boşnakya'ya uğramayı ihmal etmeyin.