EKIM2020 Gülhan Berkman Yakar
Anormalliğin normali!
Anormalliğin normali! Son dönemde çok duyduğumuz bir söz var; “yeni normal”. Bu söylem, içinde yaşadığımız belirsizlik durumuna alışmaya çalışmak ile ilgili sanırım. Her şey normale dönsün istiyoruz ki, elle tutup gözle görebilelim, kuralları belirleyelim, sınırları çizelim ve zihnimize yerleştirelim. Peki, yaşadığımız şu sürece böyle bir isim vererek bizler için yaşamı daha net anlaşılır hale getirebilir miyiz? Örneğin; yolda yürürken bir arkadaşımızla karşılaştık, kendisini gördüğümüzde eski normale göre, gülümseyerek selamlar, tokalaşırdık hatta bu kişi çok yakın bir arkadaşımız ise kendisine sarılır, “nerelerdesin dostum?“ diyerek birbirimize sitem bile yapardık. Şimdi ise; bir tanıdığımızı gördüğümüzde ne yapacağımızı bilemez halde, elimizi kolumuzu eyvallah pozisyonuna getirip, kendisinden mümkün olan en uzak şekilde konuşlanıyoruz. Onu gördüğümüze seviniyor muyuz yoksa acı mı çekiyoruz, taktığımız maskelerin ardından çok da anlaşılmıyor doğrusu. “Dostum nerelerdesin?” diye sormak bize çok anlamsız geliyor, biliyoruz ki; evde kalması herkes için en hayırlısı. Etrafımıza baktığımızda gördüklerimiz, iş yapış biçimimiz, bambaşka artık ama, ben buna “yeni normal” diyemem çünkü durum hala anormal… Bu anormallikte eğitim, hızla yön bulmaya çalışan, sektörlerin başında bulunuyor. Mart ayından itibaren okul çağındaki çocukların, gençlerin, son derece hızlı bir şekilde uzaktan öğrenme yolculuğuna başladıklarını biliyoruz. Pek çok uyaranın bulunduğu, sanal ortamda uzaktan eğitime geçiş yapmak durumunda kalan eğitim kurumları, öğrencilerin adaptasyon sürecini doğru yönetmek ve bu yeni eğitim modelinin kalitesini yükseltmek adına çaba gösteriyorlar. Ancak doğal olarak aileler yine de endişeli, bu koşullar altında çocukların nasıl iyi ve verimli bir eğitim alacaklarını merak ediyorlar, tabii ben de… Anormallikte güzel şeyler de oluyor elbette; örneğin bu süreçte doğa, onun elinden aldığımız ve bizim boşalttığımız alanlara ilerledi ve belki de kendine geldi. Hatta bu farkındalığın altını çizmek adına geçtiğimiz aylarda İspanya, Teatre del Liceu opera binasındaki ilk konserin 2,292 adet bitkiye verildiğini biliyor muydunuz? Başka neler mi var güzel olan? Size; arabalı sinemadan sonra, şimdi sıra, arabalı gece kulübünde diyebilirim. Gece hayatının zenginliği ve özgünlüğü ile bilinen Almanya’dan geliyor bu yenilik de… Arabalarına binerek açık bir alana gelen insanlar, yine arabalarının içinden çıkmadan, alandaki DJ’lerin onlar için hazırladıkları performansını izleyip eğlenebiliyorlar! Yenilikler bitmedi; daha önce hiç boş bir lunaparkta eğlenen oyuncak ayıcıklar görmediyseniz, bu süreçte işte size güzel bir haber daha... Hollanda’da bir lunaparkta, 22 adet oyuncak ayıcık hız trenine bindirilerek videosu çekiliyor, bizler de internetten bu videoyu izleyip kendimizi ayıcıkların yerine koyarak eğlenebiliyoruz. Evlerimizden çıkabildiğimiz, özlediğimiz doğa ile kavuşup parklarda dikkatli bir şekilde vakit geçirebildiğimiz zamanlarda kontrolün sağlanması için de bir çok yenilikçi çözüm geliştirildi. Örneğin Kordon'da çimlerde yer alan çemberlerin içine oturduğunuzda çevrenizdekiler ile sosyal mesafeyi koruyarak güvende olabilirsiniz. Hep güzel haberlerimiz olsun. Anormalden hızla bildiğimiz normale geçebilmek dileklerimle, sevgiler...
E-DERGİ İzmir Life şimdi internette.
Tıklayın, okuyun...
Eylül/Ekim 2025 sayısında neler vardı göz atın!
AYIN MEKANLARI GÜL KEBAP

İşte istisna mekânlardan biridir Gül Kebap... Kuruluş tarihi 1949. Gül Kebap’ın özelliği sadece “iyi köfte” yapıyor olması değil. Gül Kebap yetmiş altı yıldır aynı yerde ve dördüncü kuşağın yönetiminde. “Sefer tası” misali üç katlı daracık mekânında müdavimlerinin vazgeçemediği adres. Hayranlık uyandıracak bir çaba değil midir bu? İşini, kalitesini koruyarak yapan tam bir aile işletmesi… Kurucu Mehmet Ali Gülgeze, Girit’in üçüncü büyük şehri Resmo’dan İzmir’e göçle gelmiş. Çanakkale’de savaşmış. Bayrağı, ikinci kuşak oğulları Mustafa ve Muhsin Gülgeze devralmış… Ardından torun Hüsnü Gülgeze. Ve bugün dördüncü kuşak Hüsnü’nün oğlu Burak Muhsin işin başında. “Bir Kemeraltı klasiği” olarak Gül Kebap, esnaf lokantası köfteciliğini ilk günden bugüne değişmeyen formül ve sunum geleneğiyle tavizsiz sürdürüyor.

FİLİBELİ HAN

Filibeli Han Eski İzmirlilerin hatıralarındaki Şükran Oteli, özenli bir yenileme süreci sonrasında sahiplerinin soyadını alan "Filibeli Han" Kemeraltı Çarşısı'nın yeni cazibe merkezi olarak hizmete açıldı. Günümüz ihtiyaçlarına uygun yiyecek içecek mekanlarının yer aldığı Filibeli Han'ın üst katı da keşke çeşitli el sanatları üretiminin yapıldığı atölyelere açılsa... Bizim dikkatimizden kaçmış olabilir ama binanın kısa bir tarihinin yabancı dilleri de kapsayacak şekilde bir köşede yer alması çok doğru olurdu diye düşünüyoruz.

BOŞNAKYA

Boşnakya Filibeli Han'ın yan sokağa açılan çıkışında sevimli olduğu kadar lezzetli ürünler sunan "Boşnakya" isimli bir mekan var. Kıymalı Boşnak böreği, peynirli, patatesli ve patlıcanlı börekler, yaprak sarma ve haşhaşlı börek gibi lezzetlerin ağız sulandırdığı mekanda demli bir çay veya reyhan şerbeti yanında poğaçalar ve harika tatlılar deneyebilirsiniz.Antakya'nın çıtır kabak ve kömbesi, bougatsa Selanik tatlısı, medovik Rus pastası, triliçe tatlıları sizi bekliyor. Cuma günleri menüye mantı da ekleniyor. Boşnakya'ya uğramayı ihmal etmeyin.