OCAKSUBAT2024 Gülhan Berkman Yakar
Kahraman ebeveynler, dijital çağın medya dayatmalarına karşı…
Kahraman ebeveynler, dijital çağın medya dayatmalarına karşı… Yazıma başlarken, büyük usta rahmetli Ferhan Şensoy’un “Kahraman Bakkal Süpermarkete Karşı” eserine bir gönderme yapmak istedim. Orta Oyuncuların sahnelediği bu eserde, mütevazı bir şekilde hayatlarına devam eden mahallenin kadın bakkalının, bir anda kapitalist yaklaşımla ortaya çıkan, Amerikan süpermarketine karşı mücadelesi, esprili bir yaklaşım ile anlatılır. Hatırlıyorum bu oyun ilk sahnelendiğinde, doksanlı yılların başıydı. Yani üzerinden en az otuz yıl geçmiş… Bugün geldiğimiz noktada süpermarketler, neredeyse her köşe başında ve hayatımızın olmazsa olmazları durumundalar. Mahallelerde eskisi gibi bakkal bulmak ise zor. Sonuçta bizim hikâyemiz, bir komedi mi yoksa dram mı olarak yazılır bilemiyorum. Ama son yirmi yılda, mütevazı aile hayatlarımız ve yaşadığımız değerler ne yazık ki ışık hızıyla, dijital işgal altına girmiş durumda. Anne kimliğimi tam yirmi üç yıldır taşıyorum. Ayrıca gençler ve ebeveynlerle kariyer koçluğu ve eğitimlerde çok sık bir araya geliyorum. Onların da dile getirdikleri problemler aynı doğrultuda. Her gün, bu uçsuz bucaksız ekranlar ve bilgi denizinde, çoğu zaman da yeni medyanın dehlizlerinde “fenomenlerin” eşliğinde, dolaşıp duruyoruz. İnternette izlenen diziler, filmler, animeler, artık bizler ve gençler için sadece bir eğlence kaynağı değil, neredeyse yalnızlıklarımızı derinleştiren bir tür yol arkadaşı durumundalar. Biliyoruz ki; yaşamda bizi yolda tutan, kendimiz olarak ilerlememize katkı sağlayan, büyük küçük tüm seçimlerimizin dayandığı temeller, değerlerimizden gelir. Özellikle etik ve ahlaki değerlerin ruhumuza kazındığı dönemler de ailemizle birlikte yaşadığımız yıllardır. Aslında bugünün anne babaları olan bizler de, bin dokuz yüz seksen ve sonrasının gençleri olarak, “televizyon çocuklarıyız ”sonuçta. “ Toplumsal bağları koparan, birlikte ilerlemek yerine, rekabetçi ve bireysel gelişimi destekleyen bir kültürün aşılandığı yılları yaşayarak bugünlere geldik. Yine de pek çoğumuz, etik, ahlaki değerler, ülke ve millet sevgisini içinde taşıyan insanlar olmayı başardık. Belki de evlerde televizyon bir tane ve herkesin ortak yararlanabildiği bir cihazken ailemiz, içerik ve kullanım zamanını kontrol altında tutabiliyordu. Birlikte televizyon seyretmenin yanı sıra, ev içindeki sorumluluklarımızı yerine getirdiğimiz, aile bireyleriyle sohbet ettiğimiz, hatta oyunlar oynadığımız değerli saatlerimiz de az değildi. Bugüne dönersek, ebeveynler olarak, gençlerin medyaya erişimini engellemek şöyle dursun, sınırlar koymak bile pek mümkün görünmüyor. İnternetten kolayca ulaşılabilen dizi ve filmlerde dikkat çekmek amacıyla sansasyonel içerikler kullanılıyor. Şiddet, vahşet, cinsellik, uyuşturucu kullanımı, bağımlılık vb. gibi konular içeriklerde doğallıkla yer alıyor. Tüm bunların bizim değerlerimiz ile taban tabana zıt olmasına rağmen, gençlerimiz tarafından kabul görmesine üzülerek tanık oluyoruz. Hatta ekrandan izledikleri zararsız gibi görünen bir stand-up komedisi bile, bol küfürlü bir dili, çocuklarımızın normali haline getirebiliyor. Belki evde okullarda internet ve medya kullanımına ilişkin eğitimler de veriliyor ama tabletiyle, telefonuyla ekranların, yaşantımızı işgal etmesine ve değerlerimizi erozyona uğratmasına pek de engel olamıyoruz. Dijital çağın medya dayatmalarına karşı durum tespiti ve bu kadar şikâyet yeter! Soru şu : -Her ne kadar dijital bir kaosun ortasında da kalsak, ebeveynler olarak, bizim kontrolümüzde ve yapabileceğimiz başka neler olabilir? Ben ebeveynler olarak sorumluluklarımızı gerçekleştirip, çocuklarımıza gerçek hayatın ekran karşısında yaşanmadığını, etik değerlerin varlığını, öncelikle rol model olarak gösterebileceğimizi düşünüyorum. O zaman kendime şu soruyu yöneltebilirim; Peki, bu durumda ben iyi bir rol model olmak için hangi alışkanlıkları geliştirebilirim? *Dijital materyalleri kullanırken kendime günlük süre sınırı koyabilirim. Bu bana yapmayı ertelediğim pek çok şey için de zaman kazandıracaktır. * Aile bireyleriyle bir arada olduğumuzda, özellikle her zaman elimin altında olan telefonu yanımdan uzaklaştırıp mecbur kalmadıkça kullanmayabilirim. *Boş zamanım olduğunda, hemen telefonu elime almak yerine, aile bireylerinin ihtiyaçlarına yönelik şeyler yapabilirim. Örneğin küçük kızımı mutlu edecek kekler. (Çok sevdiği için dışarıdan paketli ürün almasına da ihtiyacı kalmaz.) Daha çok kitap okumaya, yazmaya, spor yapmaya, doğadan elde ettiğim materyaller ile etkinlikler gerçekleştirmeye ve yeni beceriler geliştirmemi sağlayacak başka ilgi alanlarımı keşfetmeye zaman ayırabilirim. Dijital bombardımana karşı etkili olacak en önemli unsur da aile içi bağlarımızı güçlendirmektir. Bunun için öncelikle aile içi açık iletişimi mutlaka sağlamalıyız. Gençleri gerçekten dinlemek ve anlamaya çalışmak iletişimin ilk adımı, aktardıklarına tepkisel ve eleştirel olmadan yaklaşmak ise ikinci adımıdır. Bu durumda çok daha fazla konuyu açık bir şekilde anlattıklarını ve bizimle vakit geçirmekten hoşlandıklarını görebiliriz. Kim kendisini anlayan birileriyle vakit geçirmek istemez ki? Bunun için birlikte farklı etkinlikler yaparak eğlenebilmeyi teşvik edebiliriz. Masa oyunları, Kendin Yap etkinlikleri, maceralarımız hayallerimiz, hakkındaki samimi sohbetler, vb.) Kendi adıma bu konuda ben neler yapabilirim diye düşündüğümde; • İletişimi güçlendirici koçluk oyunlarıyla yüzeyin altına inen, düşüncelerimizin, korkularımızın ve hayallerimizin derinliklerini keşfeden sohbetlere öncülük edebilirim. • Hangi kutu oyunlarını birlikte keyifle oynayabileceğimizi kendi aramızda belirlemeye ön ayak olabilirim. • Kızlarımla birlikte ev içi dekorasyonlar veya el becerilerimizi ve hayal gücümüzü birlikte ortaya koyabileceğimiz sanatsal üretimler için öncülük yapabilirim. • Birlikte doğada veya oturduğumuz çevrede yürüyüşler yapabiliriz. • Onların bildikleri şeyleri öğrenmeye çalışma etkinliği yapabiliriz. Örneğin; büyük kızım bize eşli dansları öğretebilir. Küçük kızım da bilgisayarda video editlerinin nasıl yapıldığını paylaşabilir. • Birlikte iyilik günlüğü tutabiliriz. O gün her birimiz küçük de olsa yaptığımız iyilikleri o günlüğe yazabiliriz. Aynısını minnet duyduğumuz şükrettiğimiz şeyler için de yapabiliriz • En önemlisi de bu yazdıklarımı onlarla paylaşıp kendilerinden de öneriler alarak çok daha güzel aktiviteler yapabiliriz. Bugün aşılamayı seçtiğimiz değerler, çocuklarımızın geleceğe yolculuğunu aydınlatan yol gösterici yıldızlar olarak hizmet edecektir. Bu yazı sayesinde ben önümüzdeki yıl için çok önemli bir konuda hedeflerimi de belirlemiş oldum. Sonuç olarak önümüzdeki yıl için sizlere de önerim; istediğimiz davranışları önce kendimiz yapalım, bağlarımızı güçlendirelim, iletişim kuralım ve ömür boyu kalıcı olacak anılar yaratalım. Bu bağlamda size de derin ve güzel duyguları yaşadığınız anlarla, kalıcı aile değerleriyle ve gerçek bağlantılardan gelen sarsılmaz güçle dolu bir yıl diliyorum. Sevgiyle kalın.