AGUSTOS2020 Günter Soydanbay
Bisiklete binmeyi engelleyen beş psikolojik engel
Koronavirüs kapalı mekanları, özellikle de toplu ulaşımı kötü vurdu. Bu noktada İzmirliler’in önünde üç alternatif var: yürümek, bisiklete binmek ve bireysel araç kullanmak. Ne yazık ki halkımız tercihini üçüncü şıktan yana kullanmakta. Hal böyleyken yaz aylarında olmamıza rağmen trafikte kış yoğunluğu yaşıyoruz. İzmir Büyükşehir Belediyesi, bu soruna çözüm getirmek için İzmir Bisiklet ve Yaya Eylem Planı’nı tanıttı. Hedef, yaya ve bisikletli ulaşım altyapısını geliştirerek, bisiklet kullanımını artırmak ve trafiğin yarattığı olumsuzlukların önüne geçmek. İzmir’de mevcut kent içi bisiklet yolu şebekesinin uzunluğu 67 kilometre. Ancak bu ağın neredeyse tamamı körfezin çevresine kurulu. Yani kent içine girmiyor. Sonuçta bisiklet kullanımı da hobi veya sporla kısıtlanıyor. Tunç Soyer’in açıklamasına göre kısa vadede -tamamı kent içine olmak üzere- 40 kilometre ek yol yapılacak. Orta vadede kent içi bisiklet yolu şebekesi 274 kilometreye ulaşacak. Uzun vadede ise Efes ve Bergama’nın birbirine bağlanması sayesinde İzmir’de bisiklet yolları toplam 787 kilometreyi bulacak. Bu, çok doğru bir vizyon ve mükemmel bir haber. Öte yandan "önce inşa et, nasıl olsa halk gelir” mantığı biraz sorunlu. Sonuçta İzmir, bisiklet kullanımı konusunda Türkiye’nin öncü kenti. Buna rağmen ulaşımda bisiklet kullanımı oranımız sadece %0,5! Bu da bize -Türk toplumu genelinde- bisiklete binmeyi engelleyen bazı psikolojik engeller olduğunu gösteriyor. Gelin bunları beş maddede ele alalım. Pratiklik bisiklete binmenin önündeki en temel engel. Birey -her ne kadar isterse istesin- kişisel şartları elverişli olmadığı sürece bisiklete binmiyor. Peki, nedir bu şartlar? Yaş, kilo, sağlık sorunları, zamansızlık ya da çocuk veya yaşlı bakmak gibi sorumluluklar ibreyi arabadan yana çevirebiliyor. Yani bisiklet yolu kapısının önüne kadar gelse bile, bisiklete binemeyecek büyük bir nüfus var. Bu kitleye özel, nokta atışı kampanyalar faydalı olabilir. İkinci aşamada erişilebilirlikten bahsedebiliriz. Bisiklet yolu sizi gitmek istediğiniz yerlere götürüyor mu? Önünüze otoyol ya da dere gibi fiziksel veya zihinsel bariyerler çıkıyor mu? Rotanız üzerinde birbiriyle entegre olmuş destinasyonlar var mı? Özellikle bu sonuncu için 'Konak Pier’i Yeniden Düşünmek' isimli yazımızı okuyabilirsiniz. Üçüncü zihinsel bariyer can güvenliği. Bunu üçe bölebiliriz. Birincisi, bisikletçiler otomobillerden korunuyor mu? Bisiklete tahsis edilmiş yollar eninde sonunda ana caddeyle kesişmek zorunda. Bu noktada kaza riski nedir? İkincisi, bisiklet rotası güvensiz semtlerden, tehlikeli sokaklardan, ıssız mekanlardan geçiyor mu? Sonuncusu da, bisiklet yolları geceleri düzgün bir şekilde aydınlatılıyor mu? Batıda her on bisikletten biri gece kullanılıyor. Bu bağlamda kent içi bisiklet yolu şebekemizi gece kullanmak ne kadar güvenli? Pratiklik, erişilebilirlik ve can güvenliği varsa, konfor devreye giriyor. Sakinleştirilmiş yollar, anlaşılır yönledirme işaretleri, bisiklet yolunun bakımlı olması, yayaları uzak tutacak uyarılar, yol üstünde dinlenmek isteyenler için banklar, çeşmeler ve kiosklar hep konforu arttıracak önlemler. Son aşamada ise haz söz konusu. Bisikletliler, deneyimlerinden ne kadar keyif alıyorlar? Ünlü psikolog James Hillman’a göre “güzellik, bir cisimde saklı olan hazdır.” Buradan yola çıkarak, hobi bisikletçileri müdavim haline getirebilmek için rotalarını güzelleştirmek gerekir. Araştırmalara göre iki tarafı ağaç kaplı yollar, kentsel tasarımlar, tarihi binalar, ilginç mimari yapılar, parklar, restoranlar ve sokak seviyesinde dükkanlar bir mekanı daha beğenilir kılan unsurlar. Buradan yola çıkarak, kent içi bisiklet yolu şebekesini planlarken trafik yoğunluğu ve güzellik yoğunluğu arasında bir denge tutturulmalı. Özetle, İzmir yine Türkiye’ye öncü olacak bir adım atmak üzere. Ancak bisikletin etkili bir ulaşım aracı olarak yaygınlaştırmasını istiyorsak, halkımızın zihinsel bariyerlerini iyi anlamalı ve onlara göre çözümler üretmeliyiz.