EKIM2020 Günter Soydanbay
İzmir Fontu'nun yol haritası
İzmir Fontu'nun yol haritası Bir yandan yükselen dolar, diğer yandan ikinci dalga salgın, üstüne bir de Yunanistan’la olan gerilim derken geçtiğimiz ay çok güzel bir gelişme gözlerden kaçtı: İzmir Vakfı, İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İzmir Kalkınma Ajansı ortaklığı ile İzmir isimli bir font geliştirildi. Yani İzmir’in artık kendine has bir yazı karakteri var! Fontunun tasarımcısı Ahmet Altun’un deyimiyle, “Font, kentin hümanist, renkli ve çağdaş yüzünü yansıtıyor.” Gerçekten de sade ama kapsamlı olan yazı karakteri, görene pozitif bir enerji veriyor. Altun’un hiçbir maddi karşılık almadan tasarladığı fontu bedava kullanabilirsiniz. Sosyal medyada yayılan eleştirilerin aksine- ücretlendirme sadece yurt dışı kullanımları için geçerli. Başkan Tunç Soyer lansman esnasında, “İzmir Fontu’nu bundan sonra bilgisayarlarımızda zevkle kullanacağız” dedi. Elbette yazı karakterinin ilk yaşam bulacağı alan dijital ortamlar. Ancak elimizdeki bu değerin inanılmaz bir potansiyeli var. Gelin bu ay, İzmir Font’una bir yol haritası çizelim. Bir çok mekan bir yazı tipiyle özdeşleşmekte. Örneğin, Londra metrosunun anında tanınan bir fontu vardır. Öte yandan Londra belediyesi yazışmalarında ve binalarında farklı bir font kullanır. Kentin sokak tabelaları da farklı bir karakterle yazılır. Eindhoven, Stockholm ve Berlin gibi kentler, yukarıda bahsettiğimiz tüm öğeleri bir araya getirmeye çalışıyor. Ama söz konusu sistematik marka kimliği olduğunda tüm dünyanın gıptayla baktığı örnek Kanada’nın Federal Kimlik Programı (FIP.) Tüm icatlar ihtiyaçtan doğar derler. FIP de bir ihtiyaçtan doğmuş. Kanada 1965 yılına kadar resmî bayrağı bile olmayan bir devlet. Coğrafi olarak dünyanın en büyük ikinci ülkesi. Bazı vilayetleri, devletten daha güçlü ve saygın. Böyle bir ortamda, sokaktaki vatandaşın federal devletten aldığı hizmeti doğru değerlendirebilmesi için önce onun kimden geldiğini anlaması gerek. FIP sayesinde Kanada devleti, bu amacına ulaşmış. FIP’in çalışmalarını Kanada’ya ayak basar basmaz fark etmiştim. Kafamı çevirdiğim heryerde karşıma çıkan muazzam görsel disiplin dikkatimi çekmişti. Nasıl mı? Devlete bağlı 160’tan fazla kurum, logo ve yazı karakteri kullanımı konusunda FIP’in yönlendirmelerine uymak zorunda. Yani FIP, Kanada genelinde 20 binden fazla bina ve 40 binden fazla aracın üzerindeki görsel ögelerin tutarlı bir şekilde kullanılmasını sağlıyor. Bu sayede bir devlet dairesini bulmak veya bir evrakın yasal olup olmadığını anlamak bir kaç saniyenizi alıyor. Şimdi "İzmir Fontu" için de benzer bir vizyon hayal edebiliriz. İlk aşamada belediye ve belediyeye ait şirketlerin yazışmalarında ve web sitelerinde bu fonta geçilebilinir. Daha sonra belediye ekosistemi tarafından üretilen tüm basılı malzemelerde İzmir yazı karakteri kullanılabilir. Zaten İzmir Vakfı billboard reklamlarında bu fontu kullanmaya başlamış bile. Bunlar minimum değişim yönetimi gerektiren, maddi külfeti az olan ve bir kaç ayda hayata geçirilebilecek işler. İkinci aşamada belirli aralıklarla basılan malzemeler hedeflenebilir. Genelde belediye gibi büyük kurumlar yılda bir kaç kere antetli kağıt, fatura, kartvizit, mektup zarfı gibi materyaller üretir. İzmir fontu tüm bu kalemlere en fazla 12 ay içinde aşılanabilir. Üçüncü aşamada araç giydirme, üniforma gibi zaman isteyen -ama ek masraf gerektirmeyen- kalemler var. Bunlar da doğal üretim döngüleri olan malzemelerdir. Yaklaşık 3 sene içinde bu malzemelerde de görsel tutarlılık sağlanabilir. Son aşamada pahalı ve zaman isteyen - ama bir o kadar da görünür olan- kalemler var. Mesela belediye binalarının tabelaları, yön işaretleri, metro ve vapur duraklarının levhaları ve şehir mobilyaları. Açıkçası, bunların tamamının elden geçmesi 10 yılı aşabilir. Yine de bölge bazlı denemeler yapılabilir. Mesela ziyaretçilerin en sık gezdiği rotalarda yön işaretleri yenilenebilir. Görsel kimlik sistemi oturtmak uzun soluklu bir maraton gibidir. İzmir Fontu, kentin öncü karakterini gösteren güzel bir adım. Devamının getirilebilmesi ümidiyle.