OCAK2022 Günter Soydanbay
Kemeraltı’nı ayağa kaldıracak üç yol
Kemeraltı’nı ayağa kaldıracak üç yol Geçtiğimiz ay İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Kemeraltı için yaptırdığı algı araştırmasına değinmiştik. Bu süreçte çok ilginç bir iç görü saptanmış: İzmirliler’in Kemeraltı ile en çok özdeşleştirdiği duygu neşeymiş! Gelin bu iç görüyü, Kemeraltı’nı ayağa kaldırmak için kullanalım. İlk olarak neşe kavramını biraz açalım. Psikologlara göre duygular evrenseldir. Ancak bir duygunun nasıl yaşandığı kültürden kültüre değişir. Mutluluk-neşeyi her kültürde gözlemleyebiliriz. Ancak bu duygunun nasıl dışa vurulduğunu toplumsal normlar belirler. Örneğin, Amerikan kültüründe mutluluk coşkulu bir şekilde dışa vurulur. Yüksek sesle kahkaha atmak kabul görür. Bizim kültürümüzde ise mutluluk kontrol edilmesi gereken bir duygudur. Pişmiş kelle gibi sırıtmak, ağzı kulaklarına varmak, zil takıp oynamak gibi deyimler bize hep mutluluğu terbiyeli şekilde yaşamamız gerektiğini öğütler. Bu bağlamda Kemeraltı’na atfedilen mutluluğun coşkudan öte daha temkinli bir ruh hali olduğunu bilmemiz lazım. Geçmişe baktığımızda, tarihi semtin üç farklı alanda mutluluk merkezi olduğunu görüyoruz. Şimdi bunları tek tek ele alalım. Mutluluğa benzer bir kavram olan keyif, dilimize Arapça’dan geçmiş. Sağlık, afiyet, iç rahatlığı anlamına geliyor. Kemeraltı’nın geçmişinde bu unsurları bol bol görebiliyoruz. İlk olarak su, yaşamın, haliyle sağlığın simgesidir. Kemeraltı’nda 10’a yakın hamam bulunması bir tesadüf değil. 40-50 sene önceye kadar İzmirliler temizlenmek, arınmak ve şifa bulmak için buraya gelirmiş. İkinci olarak, “insan ne yiyorsa odur” diye bir söz vardır. Kemeraltı hala İzmir’in gastronomi merkezi. En afiyetle yiyeceğiniz lezzetlerin burada bulunması sizce bir rastlantı olabilir mi? Son olarak iç rahatlığının ruhani bir yönü mevcut. Kemeraltı geçmişte alışveriş yapılan bir çarşıdan çok daha fazlasıydı. Bu semtin özünde maddiyat kadar maneviyat da yatmakta. Türkiye’de hala üç semavi dine ait yapıların yan yana olduğu sayılı semtlerden Kemeraltı. Bu yüzden de burada huzur veren spiritüel bir atmosfer var. Şifa, lezzet ve ruhanilik tarihi mahallenin DNA’sında var. Dolayısıyla, Kemeraltı’nın ziyaretçilerini mutlu edebilmesinin ilk yolu bu üç konuda huzur sağlayabilmesinden geçiyor. Eğer bir işe kendinizi tamamen verirseniz, ona bütün benliğinizle odaklanırsanız -dış ödüle ihtiyaç duymaksızın- yaptığınız işten derin bir haz alırsınız. Bu gibi durumlarda zamanın su gibi akıp gittiğine şahit olursunuz. Bu mutluluk haline psikolojide Akış denir. Bir konuda ne kadar ustalaşırsanız, yaptığınız işten aldığınız haz da o oranda artar. Geçmişten bu yana Kemeraltı da ustalarıyla ön plana çıkmış. En iyi aşçılar, bakırcılar, taşçılar, dokumacılar ve bilumum zanaatkar Kemeraltı’nı kendine mekan bellemiş. Dolayısıyla Kemeraltı’nın özünde üretim odaklı bir mutluluk mevcutmuş. Ancak zaman içinde üretim ve yaratıcılık -kademeli olarak- Kemeraltı’ndan çekilmiş. Geriye sayısız boş imalathane kalmış. Batı kentlerinde, eski atölyeler, yeni nesil yaratıcı sınıfa -yani yazılımcılara ve tasarımcılara- tahsis ediliyor. Eskiden çekiç tıkırtıları yükselen binalardan şimdi klavye sesi geliyor. O yüzden, Kemeraltı’nın bir mutluluk merkezi olabilmesinin ikinci yolu, atıl durumdaki imalathanelerin yeni nesil yaratıcı kesimin hizmetine sunulması. Bu vesileyle, üretmekten duyulan haz, tarihi mahalleye geri dönecektir. Son olarak keyif kelimesinin hafif sarhoşluk, çakırkeyif olma durumu şeklinde de bir kullanımı vardır. Biz Kemeraltı’na bir çarşı gibi davranıyoruz. Bu sebeple tarihi mahalle akşam altı gibi inlerle cinlerin top oynadığı bir mekana dönüşüyor. Oysa Kemeraltı geçmişte hep geceleri yaşayan bir semt olmuş. Tarihi mahallede İspanya’yla özdeşleştirdiğimiz siesta kültürü varmış. Dükkanlar gece yarısına kadar açık kalırmış. Her köşede gece ziyaretçilerine hizmet veren lokantalar ve tavernalar varmış. Yani Kemeraltı eskiden İzmir’in gece hayatının merkeziymiş. Bu yüzden Kemeraltı’nı aya kaldıracak üçüncü yol da tarihi semte çakırkeyifliği geri getirmek.
E-DERGİ İzmir Life şimdi internette.
Tıklayın, okuyun...
Eylül/Ekim 2025 sayısında neler vardı göz atın!
AYIN MEKANLARI GÜL KEBAP

İşte istisna mekânlardan biridir Gül Kebap... Kuruluş tarihi 1949. Gül Kebap’ın özelliği sadece “iyi köfte” yapıyor olması değil. Gül Kebap yetmiş altı yıldır aynı yerde ve dördüncü kuşağın yönetiminde. “Sefer tası” misali üç katlı daracık mekânında müdavimlerinin vazgeçemediği adres. Hayranlık uyandıracak bir çaba değil midir bu? İşini, kalitesini koruyarak yapan tam bir aile işletmesi… Kurucu Mehmet Ali Gülgeze, Girit’in üçüncü büyük şehri Resmo’dan İzmir’e göçle gelmiş. Çanakkale’de savaşmış. Bayrağı, ikinci kuşak oğulları Mustafa ve Muhsin Gülgeze devralmış… Ardından torun Hüsnü Gülgeze. Ve bugün dördüncü kuşak Hüsnü’nün oğlu Burak Muhsin işin başında. “Bir Kemeraltı klasiği” olarak Gül Kebap, esnaf lokantası köfteciliğini ilk günden bugüne değişmeyen formül ve sunum geleneğiyle tavizsiz sürdürüyor.

FİLİBELİ HAN

Filibeli Han Eski İzmirlilerin hatıralarındaki Şükran Oteli, özenli bir yenileme süreci sonrasında sahiplerinin soyadını alan "Filibeli Han" Kemeraltı Çarşısı'nın yeni cazibe merkezi olarak hizmete açıldı. Günümüz ihtiyaçlarına uygun yiyecek içecek mekanlarının yer aldığı Filibeli Han'ın üst katı da keşke çeşitli el sanatları üretiminin yapıldığı atölyelere açılsa... Bizim dikkatimizden kaçmış olabilir ama binanın kısa bir tarihinin yabancı dilleri de kapsayacak şekilde bir köşede yer alması çok doğru olurdu diye düşünüyoruz.

BOŞNAKYA

Boşnakya Filibeli Han'ın yan sokağa açılan çıkışında sevimli olduğu kadar lezzetli ürünler sunan "Boşnakya" isimli bir mekan var. Kıymalı Boşnak böreği, peynirli, patatesli ve patlıcanlı börekler, yaprak sarma ve haşhaşlı börek gibi lezzetlerin ağız sulandırdığı mekanda demli bir çay veya reyhan şerbeti yanında poğaçalar ve harika tatlılar deneyebilirsiniz.Antakya'nın çıtır kabak ve kömbesi, bougatsa Selanik tatlısı, medovik Rus pastası, triliçe tatlıları sizi bekliyor. Cuma günleri menüye mantı da ekleniyor. Boşnakya'ya uğramayı ihmal etmeyin.