Bulunduğu sayı belirtilmemiş. Hikmet Savatlı
Tatilciden Mülteciye, Göç
Malum sıcaktan bunalmış, iguna gibi bulduğumuz her gölgenin peşinde bir esinti aradığımız şu günlerde. Ellerinde havlular, kumsalda sırılsıklam tatilciler görürsen hiç şaşırma. Bayram kalabalığında yapılacak en güzel şeyi yaparak, erzak ve yaşam stoğumuzu bayramdan önce ikmal ederek olası muhtemel tatilci fırtınasını başarı ile atlattık. Geçen bayramlardan antrenmanlıyızlakin iftar saati sıcak ramazan pidesi bulamamak derdimizken hazırlıksız olanların içmek için bile su bulamadığı bir tatili geride bırakmıştık. Sosyal medya sağ olsun, doğru kullanıldığında gerekli verileri toplayarak bir takım bilgilere ulaşmak mümkün. Mesela suyun hangi saatlerde ne kadar süre ile gittiği, çöplerin hangi semtte toplanmadığını ve tatilcilerin yoğun olarak hangi saatlerde nerelerde olduğunu anlamak için kullanmak faydalı oldu. İzmirlilerin bildiği tatilcilerin bilmediği yerler bu sene de sessiz, zira tatil yapmaya gelenlerin kendilerini ve üzerlerindekini başkalarına gösterme çabası burada bahsettiğimiz sakin ve “bilinmez” statüsündeki yerlerde “in” olmadığından ötürü tercih sebebi değil… Tatilcilerin geri çekilmesi, çekilen deniz altında kalan ganimetlerin toplanması demekti ve ben de öyle yaptım. Bana göre geçen sene Hacımemiş’in en klas yeri olan Langaza bu sene de öncü olmaya devam ediyor. Her ne kadar saat gece bire kadar da olsa canlı canlı jazz dinlemenin keyfi çok başkadır. Benim tercihim New York’taki öğrencilik yıllarımda ve sonrasında her Jazz kulübünde de tercih ettiğim şampanyadır ama sen keyfine ve moduna göre istediğini sipariş et bir süre sonra kapa gözlerini, kendini o kalabalığın içinde hiç kimse yokmuş gibi dans ederken bul mesela… Tatilci medcezirinin ardından ben Langazadajazz bulmuşum, kimsecikler gelip kuru kalabalık olmadan keyfini çıkartmak için en kısa zamanda yine giderim. Ahmet Güzelyağdoken gibi bir ustanın elinden çıkma harika menü ile mideye, müzik ile ruha hitap eden çok keyifli bir yer. Ben yıllardır Perşembe pazartesi arası Alaçatı’ya gitmiyorum. İnsanların bana değmesini sevmediğim gibi, geçerken masamda duranlara, masamda oturanlara, bakan insanlardan hoşlanmadığım gibi sırtımı duvara dayayıp, gelen geçen insanları da seyretmeyi sevmem. Gelen geçenlerin çarpması ile dökülen içkilerim yüzünden Alaçatı’ya “quiethours” (sakinlikte) olmadan gitmiyorum. İnstagramda @hikmetsavatli hesabımı takip ederek gittiğim yerlerdeki yorumlarımı ve tercihlerimi ayrıca görebilirsin. Görüldüğü üzere alım sınırından fazla insan bir kasabaya geldiğinde o kasabada normal olan her şey aksamaya başlıyor. Hiç yoktan trafik sıkıntısı baş gösteriyor. Ilıca Plajına giderken Şifne’de başlayan trafik araya bir yere köprü yaptılar galiba sorusunu akıllara getirmesen dahi bir an sıkıntıdan düşünüyorsun. En son yapılan seçimlere göre çeşmenin nüfusu 39.243 kişi görüyor. Yaz gelince İstanbul ve Ankara’nın ¼’ünün İzmir’in ¾’ünün buraya geldiğini düşünürsek bu sayı milyonun üzerine çıkıyor ve hali ile insanlar hak ettikleri hizmeti, aradığı rahatlığı bulamıyorlar. Çeşme örneğinin daha büyük ölçeklisi ise sınırlarımız içerisinde kucak açtığımız Suriyeliler. İç savaş çıktığından beri Suriyeliler konusunda izlenen politika ve sonrasında izlenen yol bana göre hatalı. Tabi hata derken "yapılan icraatın sonun buralara kadar geleceği ön görülememiştir" (tırnak içerisinde yazmakta fayda var) Ne yapılabilirdi? Sinir kapıları hiç açılmayabilirdi! Sykes ve Picot ellerine aldıkları haritalarda rast gele çizim yaptıkları ve aileleri Suriye ve Türkiye diye böldüğünde eminim böylesine kaotik tohumlar ektiklerinin bilincindeydiler. Her bayram dikenli tellerden birbirlerine akraba olan suriye ve Türklerin birbirlerine hediye atışlarını dehşetle izledim. Hal böyleyken orada kapıları açmamak halkı galeyana sevk ederdi. Sonuçta kimse göz göre göre akrabalarının katledilmesine göz yummaz. İkinci bir seçenek kapıları açtık lâkin Suriyelileri ülkelerindeki durum bitene kadar tutmalı mıydık? Yoksa nüfusa karışıp hayat döngüsünde olmalarını mı sağlamalıydık? Benim düşüncem SuriyelileriTürk toplumundan izole etmekti. Zira şu an memlekette en düşük ücret ile çalışan Suriyelilerin durumu ortada. Antep'teydi galiba 50 liralık işe 25 liraya gidiyorlar diye amele pazarında kavga çıktı! Bomba patlayıcı $100 verirsen gideceğim yere götürürüm diyen adamların yönettiği bu ülkede o mağdur insanların etinden sütünden faydalanacaklarını adım gibi biliyordum. Bu sebepten onların bize karışmadan izole bir şekilde kamplarda ya da kurulacak köylerde kalmaları daha uygun olacaktı. Gazeteden okuduğum göre gelen mültecilerin arasında, iyi eğitimli insanlar, kaliteli insanlar hatta astronot bile var! Bu demektir ki her meslek erbabı bu kurulan köyde mesleğini icra edebilir! Kamp parası basarsın, migros gibi market koyarsın bu insanların eğer gidemeyecekleri kesinleşirse "Türk"lestirme sürecinde verdiğin eğitim ile en azından belirli bir düzeyde bu insanları eğitip topluma kazandırmak yapılacak en doğru hareketti! 3 milyon kişi olsunlar. 82 vilayette 35.000 nüfuslu bir kasaba kurar bunu iç işleri Bakanlığı kontrolünde büyükşehir denetimine bırakırım. Tabi burada illaki bu durumdan çıkar sağlamak isteyen kişiler olacaktır onlara göz açtırmamak gerekiyor. Benim polisi memurum bir zahmet işini bilmesin görevini gereği ile yapsın yeter! Tabi bu insanların oy kullanabiliyor olması büyük skandal! ABD hükümeti bile yasal göçmen (yeşil kart) sahiplerine 10 yıl vatandaşlığa uyum sürecinde oy kullanma hakkı vermiyor! Kampta tutmuyor ekonominin içine alıyor ve vergilendirmeye tabi tutuyor... Gördüğüm yazılar insanların nefretini Suriyelilere verilen hakların Türk vatandaşlarına verilmiyor olması. "Ulan onlar mı mülteci biz mi mülteciyiz" sorusu bu nefreti körüklüyor... Suriyelilere geçici kimlik verilebilir ama bu onları vatandaş yapmaz, yıllarca bu ülkede yaşamış vergi vermiş insanların paraları ve sahip olması gereken hakları sonradan gelene verirsen ister istemez onlar ve biz olarak böldüğün toplumu alevi sünni, Türk kürt, vs... gibisinden bölmeye devam edersin... Tabi bir başka düşünce Suriye'ye girersin güvenli hat oluşturur bu kampları orada kurarsın arkana NATO’yu alır aslanlar gibi bu işin altından kalkarsın ama nerde... Sıcak olan sadece yaz değil, buz gibi soğuk bir suyu iş işten geçtikten sonra değil hararet atmak için içtiğin günler dilerim…