MART2018 Metin Rodop
Quaker Mary Fisher
Quaker Mary Fisher’in yolu da 1657 yılında İzmir’den geçmişti... 1657 yılında 35 yaşında olan Mary, bir grup diğer Quakers ile Akdeniz'e doğru yola çıktı. İonia'daki Zante adasını ve kıyı kenti Smyrna'yı yani İzmir’i ziyaret etti. Amacı “Büyük Türk” denilen Osmanlı Sultanı IV.Mehmet’in huzuruna çıkarak ona Tanrı’nın mesajını iletmekti. Ancak İzmir’deki İngiliz konsülü, faaliyetlerinin İngiltere'nin itibarını zedeleyeceğini düşünerek onu 1659 yılında Türkiye’den ayrılmaya zorlamıştı. Metanet ve inancın kadını olarak anılan Mary ise bu baskıya boyun eğmedi ve bir şekilde amacına erişmek için her şeyi yaptı. Aşağıda akış içinde gerekli diğer bilgilerle beraber bu güzel şehrin tanıklık ettiği tarihten bir sayfayı okuyucularımızla paylaşıyoruz. "Quaker"lar kimlerdi? "Quakers (Dostların Dini Derneği), mevcut Hıristiyan mezheplerinden ve tarikatlarından memnun olmayanlar tarafından 17. yüzyıl ortalarında İngiltere'nin kuzeybatısında ortaya çıkmış olan bu mezhep kilisenin ve kutsal kitap İncil’in otoritesini reddedip sadece kutsal ruhun ilhamını bekleyerek onun otoritesini kabul ediyorlar. Tanrı’nın doğrudan insan kalbinde ortaya çıktığına inanıyorlar ve ibadet, inanç sistemi, sakrament, (yani Hıristiyanlık'ta tanrının aktif olarak yer aldığına inanılan kutsal ayinler) dışında rahip ve din görevlisi de kabul etmedikleri gibi bu doğrultuda sessizce düşünceye dalma toplantıları yapıyorlar. Bunların dışında, bu özellikleri ile büyük bir kayıtsızlık gösterir ve başlarına buyruk olarak yaşarlar; herkese "sen" diye hitap eder ve hiç kimseye selam vermezler. Sade giyimleri, dürüstlükleri, yardım severlikleri, ağırbaşlılıkları, ile tanınırlar. Ayrıca öldürmek için hiçbir bahane kabul etmez, inançları gereği temel prensipleri barışa hizmet etmek olduğu için askerlik yapmaz ve and içmeyi istemezler ve köleliğe karşıdırlar. Günümüzde A.B.D.‘de halen 150.000 kadar ama ABD'nin dışında; İngiliz Dominyonları, Çin, Danimarka, Fransa, Almanya, Hollanda, Japonya, Hindistan, İsveç, Norveç, İsviçre vb. yerlerde de bulunmaktadırlar. Bugün dünyada yaklaşık 300 bin kadar taraftarları olduğu biliniyor.” Vikipedia kaynaklarında bu bu sözlerle anlatılan Dostların Dini Derneği’nin üyesi olan Mary Fisher’in öyküsü ise gerek yolunun İzmir’den geçmesi gerekse Osmanlı Sultanı IV.Mehmet ile olan görüşmesi ile ilgi çekicidir. Ancak önce Mary’nin bu yolculuğa çıkmadan önce tanıştığı bir diğer quaker olan George Fox hem de quaker adının kaynağı hakkında biraz bilgi verelim. George Fox: Quakers (titreyenler) adı nereden geliyor? “1624 yılında doğan George Fox katı bir Hıristiyan olarak yetiştirilmişti ama Tanrıya nasıl en iyi ibadet edileceği konusunda kafası karışıktı, her insanın içinde Hz. İsa'nın öğretilerini görmesini sağlayacak bir ışık olduğuna inanıyordu. İnsanların eşit dostlar olarak, rahipler ve merasimler olmadan, bir araya gelip Tanrı'ya sessizce tapınmaları gerektiğini düşünüyordu. Daha sonra 'Dostlar Cemiyeti' olarak bilinecek olan müritleri oldu. Fox, vaaz vererek seyahat ediyordu. Dönemin adetlerini önemsemiyor, üst sınıftan insanlarla eşitlermiş gibi konuşuyor ve asla saygısını göstermek için şapkasını çıkartmıyordu. Bu davranışları bir süre sonra başını belaya sokmaya başladı. Bir keresinde, ifadesi alınırken yargıca Tanrının önünde titremesi gerektiğini söyledi: Yargıç bunun karşılığında ona ve müritlerine Quakers (Titreyenler) adını verdi. Sekiz kere hapsedildi ama bu cezalara rağmen dostları bir arada tutmayı başardı. 1691 yılında 66 yaşındayken hayata veda etmişti.” Reitix adlı sitede hakkında verilen bilgiler bu şekilde özetlenmiş. Şimdi öykümüze devam edebiliriz. Aşağıdaki bilgiler o dönemde eski bir İngilizce ile kayıt altına alınmış olduğu için kendine özgü bağlantıları olan zayıf paragraflardan oluşuyordu ancak ben bu notları ilave yeni bilgiler eşliğinde anlaşılabilir bir formata yani bugünün Türkçesine çevirdim. Mary Fisher, George Fox'la ilk kez karşılaştığında Yorkshire'da Selbyli bir hizmetçiydi. Cesur altmışlar diye bilinen toplulukdan biri olarak, İngiltere ve Kuzey Amerika'ya giderek ülke çapında oralarda ve vaazlar verdi. Ancak Mary Fischer Osmanlı İmparatoru IV. Sultan Mehmet'e olağanüstü görevi ile yaptığı ziyaret nedeni ile çok daha iyi biliniyor. George Fox tarafından 'bir gerçeğin olduğuna ikna olan' Fisher, ülke çapında vaaz vermeye başladı. 1652-1654 yılları arasında keşişlik ve kilise karşıtı konuşmalar yaptığı için York'ta defalarca hapsedildi. 1653'te Cambridge'de Elizabeth Williams ile birlikte, misyonerlik faaliyetleri nedeniyle halka açık bir şekilde vahşice kamçılanan ilk quaker oldu. 1655 yılında Barbados’dan Boston Puritan kolonisine doğru yapacağı deniz yolculuğu için Swallow gemisine bindi ve geminin limana varışıyla birlikte kendisi ve Ann Austin adlı bir yaşlı Quaker’in kitaplarına vali yardımcısı Richard Bellingham tarafından el konuldu. Bellingham onları çok tehlikeli, sapkın ve küfürlü görüşlere sahip kişiler olarak ele aldı. Onların kasıtlı olarak söyledikleri inanışlara ters düşen düşüncelerini yaymak için geldiklerini düşündü. İkisi hapishaneye atıldı. Kimseyle konuşma izinleri yoktu ve pencerelere tahta çakılmıştı. Hiç kimse onları göremeyecekti. Ne yazı malzemelerini kullanmalarına izin veriliyordu ne de çalışmaları için gerekli olan aydınlatma sağlanıyordu. Çok kötü bakılıyorlardı, yeterince yiyecek verilmiyordu. Nicholas Upsall isimli bir kilise üyesi zindandaki gardiyana onlara biraz iaşe vermesi için rüşvet verdi. Beş hafta sonra Barbados'a geri gönderildiler. 1657'de olduğu gibi kısa süre sonra İngiltere'ye geri dönmüş olması gerekirken altı Quaker erkeği ve kadını ile Osmanlı ülkesine gitmek üzere yola çıktı. Amacı Osmanlı İmparatorluğu'nun hükümdarı genç Sultan IV. Mehmet ile resmi bir görüşme yapmaktı. Sultan IV. Mehmet Şimdi tam bu noktada o zamanlar Osmanlı padişahı olan IV. Mehmet’in hayatına odaklanalım ve bazı kesitleri aktaralım... IV. Mehmet hükümdar olduğunda 7 yaşındaydı.Onun zamanında 8 yıl boyunca sürekli veziriazamlar değiştirildi. Sonunda aslen Arnavut olan ama Samsun’un Vezirköprü ilçesinde oturan Köprülü Mehmet Paşa veziriazamlık makamına atandı. İkinci adam olmadan önce tarihte bir ilk yaşandı. Teklifi sunan sultana makama gelirim ama bir takım şartlarım var dedi. Şartlarını saydı ve kabul edildi. Sert bir yönetimle ülkeyi yönetiyordu. Padişah artık iyice elini eteğini ülke yönetiminden çekmişti. 20 yaşlarda tam bir av merakı ile yanıp tutuşuyordu. Osmanlı devletini ise veziriazam Köprülü Mehmet Paşa yönetiyordu. Sırf av için sultan Mehmed İstanbul’dan çok zamanının büyük bir bölümünü Edirne’de geçiriyordu. Çünkü Edirne av için uygun ormanlara sahipti. Zaten Sultan Mehmed’in ataları da bir nevi savaşa hazırlık olan bu av sporunu Edirne’de yaparlardı. Bununla birlikte Sultan IV. Mehmet için dünyada en çok sevdiği iki şey vardı. Av ve Gülnüş Sultan. Gülnüş Sultan IV. Mehmed’in hasekisi olup ve Girit adasında esir alınan güzel bir Rum kızıydı. Gülnüş Sultan’da IV. Mehmed’i çok seviyordu. Hatta bu uğurda sultanın diğer eşini denize iterek öldürdüğü söylenir. Gülnüş Sultan’la ilgili bir başka anlatıda ise IV. Mehmed Edirne’den Hotin seferi için hareket ettiği sırada Haseki Gülnuş Sultan hamile olması ve Osmanlı tarihinde ilk kez hamile bir hasekinin sefere katılmasıdır. Ancak menzillerde gösterilen ihtimama rağmen, kış bastırınca hasekinin çadırda doğum yapması sakıncalı bulunmuş, Gülnuş Sultan’ın bir an önce kışlık saray olarak düzenlenen Hacıoğlu pazarı menziline dönmesine karar verilmişti. Mary Fisher İzmir’de 1657 Mary Fisher daha önce bir misyoner olarak Amerika Birleşik Devletleri’nin Boston kentine bir yolculuk yapmış ancak buradaki çalışmaları başarılı olmamıştı. Ne var ki bu durum onun gibi kararlı ve idealist bir kadını durdurmamıştı ve oradan döndükten bir yıldan az bir zaman dilimi içinde, bu kez o zamanlar Batılıların “Grand Türk” dedikleri Osmanlı Sultanı gibi bir şahsiyetin huzurunda vaaz vermek için kendisinin görevlendirildiğini hayal ediyordu. Bu amaçla Mary ve beraberindekiler İzmir’e gelmişlerdi ancak İngiliz konsolosu onlara böyle bir görüşme yapmamaları yönünde tavsiyede bulundu ancak onlar bu uyarıyı dikkate almayınca onları Türkiye yerine Venedik'e giden bir tekneye bindirdi. Fakat Mary Fisher bu kadar kolay ikna olacak biri değildi. Kaptanı kendisini onu Yunanistan kıyılarında karaya çıkarması konusunda ikna etti. Oradan tek başına yürüyerek yola çıktı ve Makedonya üzerinden Trakya dağlarını aşarak, padişahın maiyeti ile birlikte kamp kurduğu Edirne’ye gitti. Sonunda Sultan’la onun adına görüşme ayarlamak için bir Sadrazamla temasa geçti. Sultana "Yüce Tanrı'dan kendisine açıklamak üzere bir mesaj getirdiği söylenen bir İngiliz kadının geldiği söylendi ve böylece onun huzuruna çıkarıldı. Sultan Tanrı'nın bir temsilcisi olarak onu kabul etti. Tercüman vasıtasıyla, ona Tanrı'dan nasıl bir mesajı olduğunu ve bunun gerçek olup olmadığını sordu. O da "evet var" dediğinde konuşması için yanına çağırdı. Sultan, ona daha sonra oradan ayrılırken herhangi yardımcı isteyip istemediğini sordu. Ama o konuya gerçek bir Quaker anlayışı içinde yaklaşarak bunu istemedi. Bu durumda, Sultan ona, kendilerinin tüm kalbi ile bunu duymak için hazır olduğu ve korkusuzca yüce Tanrı’nın sözünü söylemesi gerektiğini söyledi. Sonrasında tam olarak Sultan'ın ona ne söylediği kaydedilmediği için bilinmiyor. Sultan konuşmasını yaptıktan sonra ona anlayıp anlamadığını sordu. "Evet, her kelimesiyle" diyerek bunun gerçek olduğunu söyledi. Sultan'ın koruması altında Edirne'de kalması için yaptığı daveti kabul etmeyince ona o zamanki adı ile Konstantiniye'ye (İstanbul’a) kadar bir eskort önerdi. Ancak o, yalnızca Tanrı’ya güvendiğini söyleyerek bunu reddetti. Padişahın ona karşı gösterdiği yaklaşım hem İngiltere'de hem de New England'da (ABD) gördüğü davranışlara göre çok farklı gözüküyordu. Mary Fisher, daha sonra Türk konukseverliği için şöyle yazdı: “Onlar birçok ülkeden daha gerçeğin yakınındadırlar; içimde onlara karşı sonsuz bir sevgi var ama bunlar benim onlar için beslediğim umudumdur. Onları daha çok sevmem için yetiştiren her kimse, onların içindeki bana ait sevgi tohumlarını da yeşertecektir. Bununla birlikte, onlara 'Türkle' denmiş olsa da, onların tohumları Tanrı'ya yakındır ve onlara hizmet edenlere karşı gösterdikleri şefkatle bunu görmek mümkündür." 1662'de Mary Fisher, Quaker vaiz, usta bir denizci ve kendisinin de uzak diyarlara seyahatleri olan ve inançları nedeniyle hapsedilen William Bayly ile evlendi. 1675'te öldüğünde John Cross'la evliydi ve birlikte Güney Carolina Charlestown'a göç ettiler. 1698 yılında öldü ve oradaki Quaker mezarlığına gömüldü.