HAZIRAN2017 Pınar Tekeş
Başarının arkasındaki en büyük sır: Kişisel sorumluluğu kabullenmek
Bir İngiliz atasözü der ki: “Herkesin işi haline gelmiş bir iş aslında hiç kimsenin işi değildir.” Yıllar geçtikçe çalışma hayatındaki eğilimler değişmekte! Digitalleşen teknoloji, uzaklıktan bağımsız toplanılan sanal ofisler, dünyanın dört bir tarafındaki grup üyeleriyle konferans görüşmeleri, esnek ve uzaktan çalışma modelleri... Tüm bunların yanı sıra farklı kuşakları da aynı anda yönetmeleri gereken yöneticilerin, liderlerin başarılı olma hallerini sürdürebilmeleri için değişime adapte olmalarını gerektiriyor. Bu adaptasyon kimi zaman yaratıcılığın ön plana çıktığı bir modelle, kimi zaman ise kıvrak zekanın uygulanabilir dokunuşlarıyla, iş hayatında yer alıyor. Başarılı ülkeler ve hatta başarılı firmalar arasında yönetsel farklılıklar olsa da yöneticileri başarıya götüren formuller yüzyıllardır özünü hiç kaybetmiyor. Farklı kurum kültürlerine sahip olsalar da; zirvede olmayı başaran firmalardaki güçlü yöneticilerin ortak özellikleri kişisel sorumluluklarını kabullenmek. Peki, sadece iş hayatında değil özel yaşamda da başarılı olan kişilerin ortak özellikleri neler? Birlikte çalıştıkları, yaşadıkları kişilere, işlerine ve genel anlamda hayata yaklaşımları nasıl? • Hayatlarındaki seçimlerden sadece kendilerinin sorumlu olduğunu biliyorlar. • Yaptıkları seçimler için diğerlerini suçlayamayacaklarını kabullenmiş durumdalar. • Çalışanlarıyla, arkadaşlarıyla ve aileleriyle uygulama modellerini ve sonuçlarını tartışırken diğerlerinden bağımsız olarak kendilerine de dönüp eleştirebiliyorlar. • Kendilerini iyi hissetmek veya var olan rollerini sabitlemek adına başkalarına bağımlı yaşamıyorlar. • Hatalarının sorumluluğunu üstlenerek gözden geçirip yön verme yoluna gidiyorlar. • Gerekli sorumlulukları paylaşmayı biliyorlar. • Fiziksel ve duygusal sağlığını korumanın en az iş ve sosyal hayatındaki görevlerini yerine getirmek kadar önemli bir sorumluluğu olduğunun bilincindeler. • Zaman ve stres yönetimi, tükenmişliğin önlenmesi konularında hem sevdikleri hem de kendisi için bir koruma kalkanı uyguluyorlar. • Hem iş hem de kişisel gelişim için kendisini ve ailesini büyütmeye yönelik uygulamaları devreye sokuyorlar. • Krizlerde panik yerine çözüm kapasitelerini kullanıyorlar. • Bilgi ve birikim sınırları içerisinde yapabileceklerinin en iyisini yapmaya çalışanları suçlamak yerine kendi bakışlarını sorguluyorlar. • İlgi alanlarındaki ve işteki yenilikleri takip ediyorlar. Kişisel sorumluluğunuzu üstlenip üstlenemediğinize karar vermek için kendinize şu soruları yöneltin: • Yönümü belirleyen ben miyim? Kararlarımı kendim mi alıyorum? • Yanlışlarımı kolay kabullenebiliyor muyum? Yoksa farkına varmadan örtbas etmeye mi çalışıyorum? • Sorumluluktan kaçmak için hangi maskeleri takıyorum? • Kabul ve onay için sadece kendime bağımlı olmak ne derece kolay? Hep destek mi arıyorum? • İşyerinde yapılan hatalar için çalışanlarımı veya onları işe alan İK departmanını, evdekiler için de ailemi ne sıklıkta suçluyorum? Başarılı kişiler bu soruları kendilerine sorup samimi cevaplar verebiliyorlar ve eksik kalan noktaları olduğunu düşünüyorlarsa davranış modellerinde revizyona gidebiliyorlar. Hiç kuşkusuz burada yapılabilecek en büyük hata sorumluluk kişinin sorumluluk sahibi olduğu yanılgısına kendisini inandırması. Başarı sorumluluğu içselleştirerek elde edilebilir. Bernard Show’un da dediği gibi “Özgürlük, sorumluluk demektir. Birçok kişinin özgür olmaya cüret edemeyişinin nedeni de budur.” Nasıl sorumluluk sahibi kişi olunur? Neden yaptığın konusunda verilecek cevabın olsun: İşyerinde suçlayacağın şey yanlış işe alım metodolojileri, assesment centerlar, İK departmanları değil. Evde de ailen değil. Başkalarını suçlama. Yaptıklarının sorumluluğunu aldığında şunu diyorsun: Sorumlu benim ve aldığım kararlara verilecek cevabım var! Yapman gerekenler konusunda dikkatli ol: Bir yerde olman gereken zamanı ya da götürmen gerekenleri hatırlaman için bir başkasına güvenme. İşlerini delege et ama kontrolü elden bırakmamak senin sorumluluğun. Güvenilir ol: Çalışanlarının, çevrenin sana güvenebiliyor olması çok önemli. Davranışlarınla da bunu destekle. Akılcıl davran: Duygularını çok fazla ön planda tutmak; akıl aracılığıyla düşünmeyi geri plana iter ve gerçeklikte sapmalar yaratabilir. Pratik zekanı küçümseme ama akıl her zaman üstün gelsin. Kendini işlere kapatma: Yapman gerekenleri sürekli erteliyor olmak sana sadece zaman kaybettirir. İşleri yapılması gereken zamanda yoluna koymak hayatın kontrolünü eline almanı sağlar. Çevrene verdiğin sözleri yerine getir. Onları hayal kırıklığına uğratırsan sana inanmaktan vazgeçerler. Hele ki çocukşarın varsa asla yapamayacağın sözler verme! Sorunu küçümse: Her zaman yedekleme planın olsun. Krizlerde akılcı yollarla manevralar yap. Senden çıkmayan iyi fikirlere de kulak ver: Çalışanına, ailene, dostlarına güven, inan ve dinle. Farklı düşünceleri önemse, iyi fikirler doğru yönetilirse başarılı olur. Motivasyon arttırıcı etkinlikler yapılmasını sağla: Günümüzün büyük bölümünü ofislerde geçiriyoruz ve ofiste eğlenmeden çok fazla zaman harcıyoruz. Bazen ofiste de eğlenceli şeyler yapılması için imkan tanı. Çalışma ortamının fiziksel koşulları kadar, çalışanların ruh durumları da başarıyı etkiler. Bunu sadece ofisle bırakma. Aile içi bir sessiz sinemeakşmaı bile eğlenceyi geri getirebilir. Teşekkür’ün önemini kavra: Küçük bir teşekkür bile önemli olabilir. Çalışanlarına sıklıkla aferin de, teşekkür et. Evdekilere de sıklıkla teşekkür et, ama hiç bir zaman onların senin çalışanın olmadığını unutma Sözlerini davranışlarınla da destekle: Sözler havada uçuşmasın, davranışa dönüp gerçeklikteki yerlerini alsınlar. Unutma çocukların dediklerini değil, yaptıklarını yapacaklardır. Takip et: Başlatılmış işler bazen takip edilmezse sonuçsuz kalabilir. Sorumluluğunda olan birşeyin sonuçlandığından mutlaka emin ol. Özgürlüğün sınırlarını bil: Özgür olmakla başkalarının sınırılarını delmek arasındaki farkı hatırla Sızlanmayı bırak: Sızlanmaya başladığın anda enerjin düşecektir. Einstein’ın enerji kaynağına döner prensibini düşünecek olursak, düşük frekanslı bu enerji yenileriyle birleşip sorumluluğu yerine getirmeye takadının olmamasına kadar gidecektir. Oysa pozitif olunca işin yarısını bitmiş sayabilirsin. Sosyal Medyayı zaman tuzağı haline getirme: Sosyal medyada harcadığın zamanı nasıl daha etkin ve kendine yararlı olacak şekilde kullanabilirsin? Konfor alanından çıkmaya çekinme: Sorumluluk sahibi insanlar konfor alanından çıktıklarında hayatın onları ödüllendireceğini bilirler.