EKIM2017 Pınar Tekeş
T Kuşağı
Zamane Çocuklarından Touch Generation (T Kuşağı) Çocuklarına Doğru Yol Alırken... Yaşı kırklar civarında olanlar televizyonun ilk yıllarında seyrettiğimiz uzay dizilerini hatırlayacaktır. Yetmişlerde gördüğümüz pek çok sahne günümüz teknolojisini düşündüğümüzde oldukça gülünç kalabiliyor. Artık küçücük çocukların bile ulaşabildiği günlük teknoloji o zaman için hayal bile edilemezdi. Günümüz teknoloji devlerinden Intel bundan bir iki elin parmaklarından daha bir kısa süre önce yeni nesli “Touch Generation” diye adlandırdı. İngilizcede anlam olarak dokunmaktan gelen “Touch” dokunmatik icatlara olan yönelimin güncelliğini de koruması nedeniyle önümüzdeki 20-30 yıl içerisinde iş hayatında yerini alacak olan nesle isim babası olmuştu. Şimdilerde 11 yaşındaki oğlumun daha okuma yazma öğrenmeyi bırakın doğru dürüst konuşamadan televizyon ekranına dokunup ekranı değiştiremeyince bana dönüp aç, aç diye seslenişi benim için T Kuşağıyla tanışmamın ilk canlı deneyimiydi. Henüz küçük motor gelişimleri bile tamamlanmamış miniklerin dokunmatik ekranlarla yaşadıkları yüksek konsantrasyonlu dakikalar bundan bırakın otuzu yirmi yıl bile öncesini düşündüğümüzde son derece hayret verici. Annemin akıllı telefon kullanımına başlaması, babamın diz üstü bilgisayarında ilk elektronik posta atmayı öğrenişi bir sit-com’da birkaç bölüme konu olabilecek kadar kahkaha doluydu. Ben ilk tabletimi hiç ihtiyacım olmamasına rağmen ileride çocuklarımın dünyasını bir az olsun anlayabilmek için almak istemiştim. Eşim bir anneler gününde arkasında altında miniklerimin imzasıyla “Dünyanın en iyi annesine” yazılı bir tablet hediye getirmişti. İlk haftadan sonra elime almak bir daha kısmet olamadan parçalanıp teknoloji çöplüğündeki yerini aldı. Telefonlar ve tabletler için hazırlanan çocuk aplikasyonları, interaktif oyunlarla onların ilgisini çekmeyi sağlayıp gösterdikleri havuçlarla ilgilerini canlı tutmayı başarıyorlar. Bizler de dışarıda bir yemeğe gittiğimizde aman sakin kalsınlar da rahat bir yemek yiyelim maksatlı dokunmatik ekranı ellerine teslim ediyoruz. Facebook’un kurucusu &CEO’su Mark Zuckerberg 2015 yılındaki bir konuşmasında “inanıyorum ki bir gün teknolojiyi kullanarak birbirimize zengin biçimde düşünce aktarımı yapabileceğiz. Bir şeyi düşüneceksiniz ve eğer isterseniz arkadaşlarınız bunu anında deneyimleyebilecek demişti. Duyu organlarımız bizim alıcılarımız. Fiziksel dünyayı duyu organlarımız aracılığıyla algılayabiliyoruz. Alıcıdan gelen uyarılar beyinde işleniyor. Burada en hassas nokta bu uyarılar ancak daha önce kaydedilmiş başka algılarla ilişkilendirilebilirse kaydediliyor. İlişki bulamazsa ya kaydedilmiyor ya da daha sonra kullanılabilir diye bir çekmecede bekletiliyor. Aslında teknoloji devleri insan beyninin dünyayı algılaması ve bunun neticesinde düşünce ve davranışlarını oluşturması şeklinde işleyen bu en basit bilgiyi geleceğin dünyasındaki icatlarının gelecek kuşaktaki müşterileri tarafından daha kolay daha çabuk ve daha büyük bir teslimiyetle kabul edilebilmeleri için kullanıyorlar. Bu yıl yayınlanan bir habere göre de “Çalıştığımız sistem, cep telefonunuzda mesaj yazma hızınızın 5 katı hızla ve doğrudan beyninizden yazmanızı sağlayacak.” dedi. Facebook’un bu projesi için 60 bilim insanı ve akademisyenin de işe alındığı açıklandı. Buraya kadar her şey son derece teknolojik gibi duruyor. Geçenlerde bir arkadaşım eşiyle beraber gittiği çocuk doktorundaki bir konuşmasını anlattı. Eşi bu çocukların ellerinden tabletleri bırakmak istememe problemlerini ne yapacağız diye sormuş. Doktor da hiç merak etmeyin çok yakın bir gelecekte düşünce aktarımı gerçekleşeceği için kendi potansiyellerini daha rahat kullanacakları zamanlara geçiş yapıyoruz, o zaman ellerinde tabletler olmayacak demiş. Doktor, bildiğim kadarıyla Zuckenberg’in akrabası değil. Tek bildiğim şey zamane çocuklarının zaten son derece sezgisel oldukları. Ayrıca günümüz dünyasında artık uyaranlar daha da fazla. Bu da nöronların çok daha hızlı ve fazla sayıda uyarıcı tarafından birbiriyle etkileşimi demek. Hal böyle olunca T kuşağı yerini belki de sadece içsel bilgelikleriyle bilgiyi ışık hızıyla proses eden kuşaklara bırakır, ne dersiniz?