EYLUL2020 Pınar Tekeş
Sezon finali sonrası dönüşmeye devam...
Sezon finali sonrası dönüşmeye devam... Eylül ayının gelmesiyle yazın rehaveti yerini, Nisan ve Mayıs aylarında varlığını farkına varmaya başladığımız içsel süreçlerimizi irdelemeye bıraktı. Yazın sanki Koronavirüs tamamen bitmiş ve her şey yolundaymış gibi davranan zihinler, tatil dönemi sonlandığında kısıtlanmayla motive olan bilinçlere hızlı bir dönüş yaptı. Bu yıl belki de hayatımızda hiç sorgulamadığımız kadar sorgular bulduk kendimizi. Şimdi sonbaharla beraber yazın ara verdiklerimiz kendini bize hatırlatmaya başladı. Karışık ve dağınık olan kafalarımız sorumluluk sorgulamasına girer oldu. Biz her ne kadar kendimizden kaçmaya çalışsak da evrensel sistem bizi cevaplamak zorunda olduğumuz sorularla yüzleştirmeye başladı. Kendimize ulaşmanın bir minik ipucunu vereyim mi size? Nelerden kaçıyorsunuz? Neleri küçümsüyorsunuz? Nelere durmaksızın hayır diyorsunuz? Neleri reddiyorsunuz? Nerede olmak istemiyorsunuz? Kendi öfkenizi çevrenizdekiler aracılığıyla mı deneyimliyorsunuz? Sevdikleriniz size neleri aynalıyor? Kimler nasıl sizi kısıtlıyor? Ego, öfke ve saldırganlıkla motive olup duvara mı tosluyorsunuz? Bunlara bir göz atıp listelediğinizde hissettiklerinizi analiz etmeniz çok daha kolay olacaktır. En derinlerde bizi rahatsız eden her şey yukarı doğru çıkıp çözülmek istiyor. Kabul edelim, yüzleşelim ve dönüştürelim diye. Bu nedenle tekrar tekrar karşımıza çıkıyor. Kabul etmediğimiz her an da bize mutsuzluk veriyor. Tüm bunları cevapladığınızda neler fark ettiniz? Aslında bunlar yüzleşmek istemedikleriniz mi? Kaçmak size ne deneyimletiyor? Bunları sorgulamaya başladıysanız size bir iyi bir de kötü haberim var. Kötü haber artık kendinizi dönüştürmenin zamanı gelmiş. İyi haber artık kendinizi dönüştürmenin zamanı gelmiş, artık dönüşünüz yok. Aynı doğru yanlış gibi bir şey olmadığı gibi. Biz yok saysak da bir kıyıda duran gerçekler var. Fark edip öğretileri kabullenip ilerlemeyi seçme zamanlarındayız. Artık hayatlarımıza daha önce baktığımız yerlerden bakamayız. Bu gerçeği kabullenmek öncelikli olarak işimizi kolaylaştıracaktır. Dünyanın titreşimleri anda değişiyor, değiştikçe biz ona uyum sağlamak yerine eskiyi sürdürmeye çalıştıkça bedenlerimiz de sarsılıyor. Aslında yaptığı şey sinyal vermek. Benim beden, zihin, ruh üçgenimde bir terslik var, düzelt diyor. Düzelt ki daha mutlu, sağlıklı, huzurlu, başarılı bir ben yarat! O zaman önce kendi sorumluluğumuzu alalım. Hayatımızın merkezine kendimizi koymanın bencillik olmadığını fark edelim. Başkalarına ve hayata karşı olduğunu düşündüğümüz sorumlulukları, kendimize karşı olan sorumluluklarımızı görmezden gelmek için kullanmayalım. Ruhumuzun bu fiziksel bedenindeki deneyimini en harika şekilde yaşaması için kendimizi sıkıştırmak yerine, özgürleşmeyi hatırlayalım. Dönüşürken de güvende olmanın nasıl hissedildiğini hatırlamak ister misiniz?