OCAK2021 Pınar Tekeş
Ergen annesi olmak (1)
Ergen annesi olmak (1) Karşılaşma şansınız olsa kendi ergenliğinize ne söylemek isterdiniz? Neleri farklı yapmayı isterdiniz? Şu andaki siz ona ne öğütler verirdi? Ne yazık ki bu öğütleri kendi çocuklarınıza vermeye kalktığınızda karşılaştığınız şey direnç olabiliyor. Çünkü deneyim kişinin kendi hayat adımlarından oluşuyor. Bizler ebeveyn olarak içten içe onları pamuklara sarmalayıp korumak, saklamak istesek de çok şükür ki onlar bunu reddediyor. Bizim takınacağımız her korumacı davranış aslında onların deneyimini kısıtlayıp geciktiriyor. Uzmanlar üzerine basa basa ergenlik kazanımlarının yetişkinlik için son derece belirleyici olduğunu söylüyorlar. Geçenlerde kuzenimle telefonda konuşuyorduk. Pandemide bir insanın sabrının sınanması için uygulanabilecek en büyük testlerden birinin 4 yaşındaki bir çocukla eve kapatılması olduğunu söyledi. Ben de gülümsedim. Kendisi henüz bir ergenle aynı evi paylaşmadığı için çocuklar biraz daha büyüdüğünde rahat edeceğini düşünüyor. Büyük oğlum bu yıl 14 yaşında. Zihninin ve ruhunun anlamlandıramadığı tüm değişiklikleri liseye geçiş sınavının olduğu zaman yaşıyor. Daha doğrusu evde hepimiz yaşıyoruz. Bizim zamanımızda sınavlar ne kadar güzel ilkokulun sonunda yapılırdı. Ne olduğu konusunda kaygı yaşayacak bilince bile erişmemişken... Diğeri de ondan 3 yaş küçük ama mini ergen! Abisini rol model olarak aldığı için hissetmese de taklit yoluyla benzerlerini yansıtıyor. Hele bir de pandemiden dolayı evde olunca örnek alabileceği kişi sürekli gözünün önünde. Kız çocuklarında durum nasıl? Arkadaşlarımın çocuklarından duyduğum kadarıyla pek de farklı değil. Mesela özellikle pandeminin de etkisiyle sokağa neredeyse hiç çıkmıyorlar. Odalarında yarattıkları dünyada çok mutlular. Bilgisayarları ve internet bağlantıları olduğu sürece, tek istedikleri şey kimsenin onları rahatsız etmemesi. Hepimiz bir zamanlar büyüme evrelerini geçirdik. Sadece bizim ebeveynlerimizin yetiştirilme tarzı bizimkinden farklı olduğu için, o zamanlar her türlü bilgiye bu kadar kolay ulaşılamadığı için bu dönemin bu kadar da üzerinde durulmuyordu belki de. Aslında her çocuk kendi tarihini inşa etmeye çalışıyor. Bunu yaparken de tanıdığı ve sınırlarına alışkın olduğu bir ortamda olmak ona güven veriyor. Ama ergenlik başladığında tanımlayamadığı değişiklikler oluyor. İlk evi olan bedeni ona daha önce deneylemediği, hiç tanımadığı bazı oyunlar oynuyor. Bu da tanıdığı dengenin bozulmasına yol açıyor. Bir şeylerin artık eskisi gibi olmayacağını fark etmenin getirdiği bir dengede olamama durumu! Ebeveyn olarak biz bu süreçte hem duygusal hem maddi kaynaklarımızı seferber etmeye çalışıyoruz. Oysa ki onlar bu süreçte kendileriyle ne kadar vakit geçirirlerse o kadar mutlular.Değişiklikleri düşünmemek için kendilerini uyuşturmaya çalışıyorlar. Bizler nasıl bir şey düşünmek istemediğimizde film seyrediyorsak onlar da bunu bilgisayar ekranıyla yapıyorlar. Ve bu durumun kendilerine zarar verdiğini düşünmüyorlar. Günümüz koşullarında dokunsallık ve akran sosyalleşmesi donduruldu. Dokunsal olamadığı için görsel ve işitsel kanalın yukarıya kaldırılıp faydanın oradan sağlanması gerekiyor. Ama durağanlık, duruyor ve sadece izliyor olmak derinlerde ruhunu sıkıyor. Ve sıkıldıkça da bu sıkılma artıyor. Keyif veren şeyler anne ve babanın kısıtlamak istediklerini her bir fırsatta vurguladığı ve gözetim altında tutmaya çalıştığı online! Bu sıkışıklık hayatındaki fırsat ve tehditlerini ölçümlemesini zorlaştırıyor. Geçici bir dondurulma hali gibi. Zamanın bir bölümünün tamamen durdurulması gibi. Biz insan olarak beslenmeye ihtiyaç duyarız. Bedensel, zihinsel ve ruhsal. Neredeyse hiç hareket etmeyen bünyelerin, bedeni canlandırmakla ilgili de tüm kanalları kapanmış oluyor. Kapandıkça da kapanmaya devam ediyor. Bir sonraki adım zihnin de bu kapamaya eşlik etmesi oluyor. Biz evde bu durumu online sporla biraz olsun aşmaya çalışıyoruz. Sizin denediğiniz farklı yöntemler var mı? Şubat ayı yazımda bu konuda beyin jimnastiğine beraberce devam etmeyi diliyorum...
E-DERGİ İzmir Life şimdi internette.
Tıklayın, okuyun...
Eylül/Ekim 2025 sayısında neler vardı göz atın!
AYIN MEKANLARI GÜL KEBAP

İşte istisna mekânlardan biridir Gül Kebap... Kuruluş tarihi 1949. Gül Kebap’ın özelliği sadece “iyi köfte” yapıyor olması değil. Gül Kebap yetmiş altı yıldır aynı yerde ve dördüncü kuşağın yönetiminde. “Sefer tası” misali üç katlı daracık mekânında müdavimlerinin vazgeçemediği adres. Hayranlık uyandıracak bir çaba değil midir bu? İşini, kalitesini koruyarak yapan tam bir aile işletmesi… Kurucu Mehmet Ali Gülgeze, Girit’in üçüncü büyük şehri Resmo’dan İzmir’e göçle gelmiş. Çanakkale’de savaşmış. Bayrağı, ikinci kuşak oğulları Mustafa ve Muhsin Gülgeze devralmış… Ardından torun Hüsnü Gülgeze. Ve bugün dördüncü kuşak Hüsnü’nün oğlu Burak Muhsin işin başında. “Bir Kemeraltı klasiği” olarak Gül Kebap, esnaf lokantası köfteciliğini ilk günden bugüne değişmeyen formül ve sunum geleneğiyle tavizsiz sürdürüyor.

FİLİBELİ HAN

Filibeli Han Eski İzmirlilerin hatıralarındaki Şükran Oteli, özenli bir yenileme süreci sonrasında sahiplerinin soyadını alan "Filibeli Han" Kemeraltı Çarşısı'nın yeni cazibe merkezi olarak hizmete açıldı. Günümüz ihtiyaçlarına uygun yiyecek içecek mekanlarının yer aldığı Filibeli Han'ın üst katı da keşke çeşitli el sanatları üretiminin yapıldığı atölyelere açılsa... Bizim dikkatimizden kaçmış olabilir ama binanın kısa bir tarihinin yabancı dilleri de kapsayacak şekilde bir köşede yer alması çok doğru olurdu diye düşünüyoruz.

BOŞNAKYA

Boşnakya Filibeli Han'ın yan sokağa açılan çıkışında sevimli olduğu kadar lezzetli ürünler sunan "Boşnakya" isimli bir mekan var. Kıymalı Boşnak böreği, peynirli, patatesli ve patlıcanlı börekler, yaprak sarma ve haşhaşlı börek gibi lezzetlerin ağız sulandırdığı mekanda demli bir çay veya reyhan şerbeti yanında poğaçalar ve harika tatlılar deneyebilirsiniz.Antakya'nın çıtır kabak ve kömbesi, bougatsa Selanik tatlısı, medovik Rus pastası, triliçe tatlıları sizi bekliyor. Cuma günleri menüye mantı da ekleniyor. Boşnakya'ya uğramayı ihmal etmeyin.