SUBAT2021 Pınar Tekeş
Ergen annesi olmak (2)
Güvende olmayı hissetme ergenlik çağına girildiğinde azalabilir. Ebeveynlerinin zaten kendisini koruyacağını düşünen çocuk halimiz,o görünmez koruma kozasının altında mutludur. Güvendiği insanların talimatlarıyla birşeyler yapmak onu inanılmaz bir konfor alanında tutar. Yanlış, doğru diye sorgulama gereği bile duymadan teslim olmak rahatlık duygusu yaşatır. Oysa ki bedensel değişiklikler başladığında ruh seçimleri ve yapılanlarla ilgili sorgulamaya başlar kendini. Zihin hazıra konmak ve hayatın sorumluluğunu almak arasında gider gelir. Konfor alanı aniden bozulmuştur. Tüm buna bir de pandemi süreci eklenince olumsuzluklar sanki mitoz bölünmeyle çoğalıyor algısı oluşur. Algısal akıl yürüten kişiler daha yoğun olarak beynin sağ tarafını kullanır. Bunu ya mekansal yapar, yani; gittiği bir yeri, insanları, yüzleri, uzak ve yakındaki şekilleri kullanarak öğrenme gerçekleşir. Ya da ardışık sıralamayla. Mekansal yapanların yaklaşık 10 metrekare odalarında bu öğrenmeyi gerçekleştirmesi öğrenme sürecinde inanılmaz bir eksilme sonucunu doğurur. Ergenlerin bu süreçteki en büyük sıkıntılardan biri de zaman kullanımı. Ders başlamadan 1 dakika önce yataktan adeta kazılarak kaldırılan bünyelerin derse adaptasyonu ancak kahvaltı edildikten sonraki ikinci saati bulmakta. Bu da ilk derste bitsin de kurtulayım hissi kaynaklı bir kayıp yaşatır. “Çocuk işitsel olduğunda, dikkati orada ise öğrenebilir.” gerçeği kendini bir kez daha gerçekleştirir. Dikkat açlıkta olunca bu anlamda da bir zarar söz konusu olur. Zaman algısının içinde yaşandığında verimsiz kullandığını da farketmek mümkün olamıyor. Zamanın dışındaymışsın gibi objektif olduğunda ancak gerçeği farkedebiliyorsun. Farkedip düzenlediğinde de motivasyon artmaya başlıyor. Performans harcanması gereken şeylerde de iyice sıkılmaya başlıyor. Sadece ilgisini çeken şeylerin başında kalmayı istediği için de sabır gösterme becerileri ilerleme kaydedemiyor. Yapmak istedikleriyle yaptıkları arasındaki uçurum gittikçe artmaya başlıyor.Plansızlaşmanın ve zaman kullanımının getirdiği yönetememe durumu odaklanma ve olumlu düşünmeyi de zayıflatmaya başlıyor. Duruyor ve izliyor olmak ruhunu daha bayıyor. Peki ne yapacağız? Benim önerim her zaman söylediğim gibi “Sorun sorunu dile getiren tarafından çözümlenmelidir” yaklaşımıyla olacak. Haydi kendi ergenliğimize göz atalım. Gözlerinizi kapatın ve önünüzde bir zaman balonu olduğunu hayal edin. O balonun içinde o zamanki siz ve eviniz var. • Ne yapıyorsunuz? • Kendinizi nasıl hissediyorsunuz? • Çevrenizde kimler var? • İlişkileriniz nasıl? • Okulda nasıl hissediyorsunuz? • Vaktinizi nasıl geçirmekten keyif alıyorsunuz? • Annenizin sizi en kızdıran davranışları neler? • Babanızın size en kızdıran davranışları neler? • Hangi sorunları yaşıyorsunuz? • Neyi farklı yapmış olmayı isterdiniz? Şimdi bugünkü halinizi bir balona koyun. Ve bakın bakalım • Farklı yapmış olmayı dilediklerinizi gerçekleştimiş olsanız hayatınızda bugün neler değişmiş olurdu? • Orda yapmadığınız ama kazansaydınız iyi olurdu diye düşündüğünüz beceri, bilgi, erdemler neler? • Onları bugünkü bilgeliğinize transfer edebilseydiniz neler olurdu? Sonra o balonda dilediklerinizin tümünü diğer balona taşındığını düşünün. Ve derin bir nefes alıp gözlerinizi açın. Bakın bakalım nasıl hissedeceksiniz? Şimdi de elinize bir kağıt kalem alıp not edin. • Kendi ergenliğinizdeki hangi sorunlarınızın çocuğunuz tarafından da yaşandığını düşünüyorsunuz? • Bu size nasıl hissettiriyor? • Ona karşı olan davranışlarınızda ebeynlerinizde eleştirdiğinzi hangi yönleri tekrar ediyorsunuz? • Kendinizde neleri değiştirebilirsiniz? • Onu istila etmeden desteklediğinizi hissettirmek için kendinizde hangi davranışlarınızı değiştirebilirsiniz? Kimbilir belki baktığımız yeri değiştirdiğimizde gördüğümüz de farklı olacaktır. Böylece de deneyimimiz... Denemeye değer değil mi?