MART2021 Pınar Tekeş
Kendimizle bağ kurmak
İnsanın kendini fark etme ve kabul etme süreci aslında oldum bittim denilebilecek kadar kısa bir süreç değildir. Tüm hayatımız süresince kendimizi keşfedip aslımıza en uygun olacak şekilde dönüşmeye çalışırız. Bazen, en çok dönüştürmek istediğimiz yönlerimizi yansıtan kişiler en çok tepki duyduklarımızdır. Bazen, her şey iyi olduğunda problem çıkarırız. Sanki iyi olursa birden bozulacak hissi gelir. Onu önlemek için kontrolümüz altında bozulursa dengede tutmak daha kolay olacak gibi davranırız. Durduk yere olmadık olaylar için geriliriz. Bütün bunlar kendimizi fark edersek yapabileceklerimizden korktuğumuz için olabilir mi? Güvenli alanımızdan çıkacağımız için? Yenilikler ürküttüğü için? Kendimizle bağ kurup, fark edip güvenle dönüştürmek için minik ipuçlarına beraberce göz atalım mı? • Pek çoğumuz kendimize sahip çıkmıyoruz. Yaptıklarımızı, yeteneklerimizi, kendimizi başkalarıyla kıyaslıyoruz. Karşılaştırma güzeldir, insanı geliştirir, büyümesini kolaylaştırır. Ama kıyas enerjisi bizi aşağı çeker. Bizi kısaltır, küçültür. Yaptığınız özel şeyleri kucaklayın, parmak izinize sahip çıkın. • Tempoya mahkum olmadığınızı hatırlayın. Sürekli kendinizi yoran bir işkoliklik içinde olmak adrenalleri tüketir. Strese girer ve çabuk tükenirsiniz. Kendinizi ne zaman şarj etmeniz gerektiğini bilin. Gün içerisinde minik dinlenme molaları verin. • Zihnin sesini kesemeyiz ama kısa kısa durdurabiliriz. Meditasyon gibi yöntemler aynı fiziksel egzersizde olduğu gibi yaptıkça gelişirler, daha uzun ve rahat durdurmamıza yardımcı olur. • Uyum sağlamak, ait olmak için kendinizin istemediğiniz neleri yaptığınıza bir göz atın. Bunları yapmadığınızda yalnız kalırım korkunuz varsa bunun üstünde kendinizle çalışın. • “Nasılsa benden geçti artık” tuzağına takılı kalmayın. İki yıl sonra aynı şeyi söylemekle bu zaman arasında nasıl bir fark olacağını tahmin dahi edemezsiniz. • Geçmişte pişmanlık duyduğunuz olayları tekrar tekrar hatırlamak sizi o gerçeklikte sıkışmış tutar. Oradaki derslerin tamamlanıp ilerlemeye hakkınız olduğunu hatırlayın. • “Değişirsem sevdiklerimden uzaklaşırım” endişesi sizi harekete geçmekten alıkoyuyor olabilir. Aile ağacınıza bir göz atın. Kim böyle bir durum yaşamış. Aynısını siz neden yaşamak zorunda olasınız ki? Bundan özgürleşmek için sayısız yöntem var. Kendiniz için en uygunu hazır olduğunuzda mutlaka karşınıza çıkacaktır. • Düşündüklerinizin hangileri size ait, hangilerini kollektif bilinçten çekiyorsunuz? Bunu ayırt etmeye çalışın. Takip edebileceğiniz kendinize ait ilham dolu fikirler olabilmesi için sizi motive edebilecek kişilerle görüşmeye, izlemeye, dinlemeye çalışın. • Kalbiniz sizin için neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilir. Onun seçimlerine güvenin. • Şansın kapıyı çalmasını beklemek yerine neleri şansa çevirebileceğinizi saptayabilmek için çevrenizi gözlemleyin. İyi bir gözlemci iyi analizle sizi sonuca daha kolay götürecektir. • Kendini gerçekten sevmeni engelleyen neler var? Kendini sevsen en kötü ne olur? Bunları bulup temizleyin. Kendini sevmek kendini kabulün ilk basamağıdır. • Ego hepimizde var. Başkasından daha iyi olduğumuzu düşünmeye devam etmek bizi hiçbir yere götürmez. Dengeli bir egoya sahip olabilmek ise bizi dengede tutacak ve yolumuzu açacaktır. • Hayatta ne gibi sorunlar yaşadığımız neleri çözmemiz gerektiğinin kanıtıdır. Hayat sembolizmle çalışır. Önünüze çıkan sembollerin size ne anlatmaya çalıştığını fark edin. Beden duyguları tutar, depolar. Hislerinize kulak verin. • Çok sıkıştığınızda kendinize dışarıdan bakın. Objektif olmak işinizi kolaylaştırabilir. • Sizi neyin motive edebileceğini en iyi siz bilirsiniz. Beyni şaşırtacak şeyler bulmak odaklanmanızı kolaylaştıracaktır. • Kendinizi nasıl ve nerede görmek istediğinize dair imgelemeler yapın. Unutmayın hayal ettiğiniz sürece gerçekleştirebilirsiniz. İçsel yolculuğunuzda güvende olmanın ve ilerlemenin nasıl hissedildiğini hatırlamak ister misiniz?
E-DERGİ İzmir Life şimdi internette.
Tıklayın, okuyun...
Eylül/Ekim 2025 sayısında neler vardı göz atın!
AYIN MEKANLARI GÜL KEBAP

İşte istisna mekânlardan biridir Gül Kebap... Kuruluş tarihi 1949. Gül Kebap’ın özelliği sadece “iyi köfte” yapıyor olması değil. Gül Kebap yetmiş altı yıldır aynı yerde ve dördüncü kuşağın yönetiminde. “Sefer tası” misali üç katlı daracık mekânında müdavimlerinin vazgeçemediği adres. Hayranlık uyandıracak bir çaba değil midir bu? İşini, kalitesini koruyarak yapan tam bir aile işletmesi… Kurucu Mehmet Ali Gülgeze, Girit’in üçüncü büyük şehri Resmo’dan İzmir’e göçle gelmiş. Çanakkale’de savaşmış. Bayrağı, ikinci kuşak oğulları Mustafa ve Muhsin Gülgeze devralmış… Ardından torun Hüsnü Gülgeze. Ve bugün dördüncü kuşak Hüsnü’nün oğlu Burak Muhsin işin başında. “Bir Kemeraltı klasiği” olarak Gül Kebap, esnaf lokantası köfteciliğini ilk günden bugüne değişmeyen formül ve sunum geleneğiyle tavizsiz sürdürüyor.

FİLİBELİ HAN

Filibeli Han Eski İzmirlilerin hatıralarındaki Şükran Oteli, özenli bir yenileme süreci sonrasında sahiplerinin soyadını alan "Filibeli Han" Kemeraltı Çarşısı'nın yeni cazibe merkezi olarak hizmete açıldı. Günümüz ihtiyaçlarına uygun yiyecek içecek mekanlarının yer aldığı Filibeli Han'ın üst katı da keşke çeşitli el sanatları üretiminin yapıldığı atölyelere açılsa... Bizim dikkatimizden kaçmış olabilir ama binanın kısa bir tarihinin yabancı dilleri de kapsayacak şekilde bir köşede yer alması çok doğru olurdu diye düşünüyoruz.

BOŞNAKYA

Boşnakya Filibeli Han'ın yan sokağa açılan çıkışında sevimli olduğu kadar lezzetli ürünler sunan "Boşnakya" isimli bir mekan var. Kıymalı Boşnak böreği, peynirli, patatesli ve patlıcanlı börekler, yaprak sarma ve haşhaşlı börek gibi lezzetlerin ağız sulandırdığı mekanda demli bir çay veya reyhan şerbeti yanında poğaçalar ve harika tatlılar deneyebilirsiniz.Antakya'nın çıtır kabak ve kömbesi, bougatsa Selanik tatlısı, medovik Rus pastası, triliçe tatlıları sizi bekliyor. Cuma günleri menüye mantı da ekleniyor. Boşnakya'ya uğramayı ihmal etmeyin.