NISAN2022 Pınar Tekeş
Sen ve yakın çevren
Sen ve Yakın Çevren Hayatımızın üstüne bir şey katmıyorsak bizi aşağı doğru çekmeye başlar ki değiştirebilelim! Bu aslında, ilişkilerimizde de böyledir. En yakın arkadaşlarınız kimler? Kim olduğumuzu tanımlayan şey, kimlerle birlikte olduğumuzdur. Sürekli aynı 5 kişiyle görüştüğünüzde IQ'muzda bile hatırı sayılır bir azalma olduğu son zamanlarda sosyal medya paylaşımlarında sık sık gözümüze çarpar oldu. Hayat yolunda ilerlerken yaş aldıkça ilişki kurma şeklimiz de değişir. Biz nasıl bir hayat istiyoruz? Nasıl bir çevrede yaşamak istiyoruz? Neler paylaşmak istiyoruz? Bizim için en olumlu etkiye sahip diğerlerini nasıl hayatımıza çekebiliriz? - Öncelikle “Beraber olmak istediğimiz insanların kişilik özellikleri neler?”, bunu belirleyelim. - Neden bu özellikteki kişilerle beraber olmak istiyoruz? - Bu özelliklerin hangileri bizde var? Önceki köşe yazılarımı okuyanlar hatırlayacaktır. Biz hangi enerjiyle eşleşmek istiyorsak, onu taşıdığımızdan emin olmalıyız. Bunları taşıyor muyuz? Mıknatıs gibi kimleri çekiyoruz? Duygusal ihtiyacımız bu mu? Pandeminin bize en büyük katkılarından biri ilişkilerimizi sadeleştirmek oldu. Mecbur olduğumuzu hissettiğimiz için görüştüğümüz bir sürü tanıkla ilişkimiz mesafelendi. Kendi koyamadığımız sınırlarımızı fark etmemiz, yasaklar sayesinde otomatik olarak sağlandı. Ama hala sürdürmemiz gerektiğini düşündüğümüz için devam eden beraberlikler içinde olabiliriz. Öyleyse bu ayın farkındalık çalışmasında sadeleşme ve kendimizi fark etmeye odaklanalım. - Ait olmak için - Güvende hissetmek için - Para kazanmak için - Sevgi almak için - Beğenilmek için - Statüyü korumak için - Takdir toplamak için hangi kişilerle görüşmek istemediğiniz kişilerle görüşüyorsunuz? Bunları yazmak size nasıl hissettirdi? Hayatınızın iç içe geçmiş çemberlerden oluştuğunu düşünün. - Yakın çevrenizde - Orta çevrenizde - Dış çevrede kimler var? Hangilerini yukarıdaki nedenlerle çemberlerinizde tutuyorsunuz? Peki siz bu çemberlerin neresine kendinizi yerleştirirsiniz? Bizim toplumumuzda kendinizi ön plana koymak ayıp sayılmış. Hep bir fedakarlık teması var. Fedakarlık aslında kendini feda edip kar beklemek. Ne karı? Sevilmek, kabul vs. yukarıda saydıklarımız... Sizde bu tema var mı? Bu kazanımınızı değiştirmek isteseniz nasıl bir hayatınız olur? Hayatınızın merkezine kendinizi koysanız en kötü ne olur? Koymazsak ne olur? Hayatının merkezine kendini koymayan kişinin en büyük dramı, başkalarının hayatlarının merkezinde olmaya çalışırken debelenmesidir. Kendini merkeze koymayan kişi, kendini sevmeyi kabul etmekle ilgili deneyimini henüz sonlandıramamış demektir. Hala bir başkasından sevgi görmeye çalışarak değerli olmaya çalışıyordur. Ama enerji farklı frekansla eşleşmeyeceği için bu mümkün olamayacaktır. Hep sevilmediğini, değer görmediğini hissettiği döngülerde sarmallar çizmeye devam edecektir.Bu kişilerin en büyük ortak özelliklerinden biri de artık bir şeyleri değiştirmek için çok geç olduğunu düşünmeleridir. 20 yıl önce artık geç dediklerine hiç kuşkusuz 20 yıl sonra da aynı şeyi demeye devam edeceklerdir. Yukarıda yazılanlardan sonra kendimize bir kez daha bakalım. Çemberlerde neleri değiştirirsek daha mutlu bir ben haline geliriz? Gerçeğimizi tekrar yaratalım. Bir kez daha ve bu sefer çevremizle bağımız konusunda beynimizle kalbimiz arasındaki yolu aktive edelim. Kalbimizle temas kurup, fark edip, dönüştürüp dönüşelim!