TEMMUZ2022 Pınar Tekeş
Kendimiz olmak
Kendimiz olmak Yaz demek umut, mutluluk demektir. Mış gibi yaşamlardan özgürleşme umududur yaz! Özgürlüktür, hafifliktir. ? Hayatınızı mutluymuş gibi mi yaşıyorsunuz? ? Hayata karşı çok güçlü mü duruyorsunuz? ? Herkes sizin ne kadar becerikli olduğunuzu mu konuşuyor? ? Artık tüm bunlardan çok yorulmadınız mı? Kendinize sorun: ? En son ne zaman hata yaptın? ? Hata yapmaya hakkın var mı? ? Hata yaparsan ne olur? Kendimizi mükemmelleştirmeye çalışmak en büyük tuzağımız. Mükemmel olursam kabul görürüm. Mükemmel olursam başarılı olurum. Mükemmel olursam sevilirim. Nesiller boyu tüm bu inançlarla büyütülen bir gelenekten geldiğimiz için, hayatımızda en ufak bir sorun olduğunda bocalıyoruz. Kendimizi değersiz hissediyoruz. Kendine yetebilen insan içsel sesiyle temas kurandır. Kalp sesimiz bizim mükemmel olma zorunluluğumuz olmadan var oluşumuzu kabul etmeyi bilir. Bu varoluş aslında kabulde kalıp ruhunu geliştirmeyi seçeni destekler bir yapıdadır. Hemen her şeyi aynı anda yapma telaşı, kendimiz olabilme yolculuğumuza rötar yaptırır. O soruyu kaçırmamak, o yere hemen gitmek, o işi hemen halletmek bize öğretilendir. Halbuki bazen bir durup değerlendirmek gerekebilir. Yolculuğun daha verimli geçebilmesi için gereklidir bu. Şu an iyi gelen karar, bir hafta sonra gelmeyebilir. Kuşku endişeyi arttırır. Bu telaş, bu acele niye? Bize en doğru tepkileri bedenimiz verir. Bir karar vermemiz gerektiğinde doğal mekanizma devreye girer. Onun uyarılarına kulak astığımızda, kendini gerçekleştiren bir uyarı sistemini takip etmiş oluruz. Zihnimiz yerine kalbimizi seçtiğimizde pişman olma riskimizi minimize etmiş oluruz. İnsanın en büyük rakibi de, düşmanı da kendisi. Fark etmemek de en büyük mücadele. Aslında hayat kendimizin en iyi versiyonuna ulaşmak için var. Olduğum yer, mutlu olduğum yer mi? Sormaya devam edin: ? Ben, bulunduğum yeri seviyor muyum? ? Değiştirmek için ne yapmalıyım? ? Yapmazsam ne olur? ? Yaparsam ne olur? Korkularımız bizi ayakta tutabilir. Korkuya tutunup ilerlemeyi reddebiliriz. Değişiklik, değişme, değişirsem ne olur gibi başlıcaları özellikle bizi durdurur. Hayat, istemediğimizi yaşamak için çok kısa. Tat almadığımız yemekler yemek, ortamlarda bulunmak, insanlarla beraber olmak için. Tat almadığımızda beden kendini kapatacak tepkiler vermeye başlar. Yaratıcılığımız azalır, neşe kaybolur, hayal etme ortadan kalkar. Hayal kuramadığımız zaman ulaşacak amaç kalmayacağından depresif hissederiz. O zaman, bu yaz kendimizle daha fazla ilgilenelim. Kendimizi fark etmek, her günün ayrı bir umutla dolmasını doğurur. Bizi motive eder. Dışarıdan birilerinin bizi yükseltmesini beklemeden biz kendimiz yolculuktan keyif almayı hatırlayalım. Başkalarının olumsuz düşüncelerinden etkilenmeden, onları gerçeğimiz yapmadan yaşayalım. Kendimize katkıda bulunmak derin kavrayışı da beraberinde getirir. İnançlarımızı gözden geçirelim. Ne kadar koşullanma var, ne kadar kendi otoritemizi işletiyoruz? Hayallerimizi takip edelim. Onları hayata geçirecek enerjiyi aktive etmeyi hatıralayalım.Yanlışlara değil, doğrulara odaklanalım. Ne kadar iyi sorun çözebileceğimizi kendimize kanıtlamak için hayatımıza sorunlar çekme geleneğimizi sonlandıralım. Bütün bunları sevgiyle değiştirip kendimize format atalım ? Haydi şimdi bugün kendimiz olmayı tekrar başlatalım mı?
E-DERGİ İzmir Life şimdi internette.
Tıklayın, okuyun...
Eylül/Ekim 2025 sayısında neler vardı göz atın!
AYIN MEKANLARI GÜL KEBAP

İşte istisna mekânlardan biridir Gül Kebap... Kuruluş tarihi 1949. Gül Kebap’ın özelliği sadece “iyi köfte” yapıyor olması değil. Gül Kebap yetmiş altı yıldır aynı yerde ve dördüncü kuşağın yönetiminde. “Sefer tası” misali üç katlı daracık mekânında müdavimlerinin vazgeçemediği adres. Hayranlık uyandıracak bir çaba değil midir bu? İşini, kalitesini koruyarak yapan tam bir aile işletmesi… Kurucu Mehmet Ali Gülgeze, Girit’in üçüncü büyük şehri Resmo’dan İzmir’e göçle gelmiş. Çanakkale’de savaşmış. Bayrağı, ikinci kuşak oğulları Mustafa ve Muhsin Gülgeze devralmış… Ardından torun Hüsnü Gülgeze. Ve bugün dördüncü kuşak Hüsnü’nün oğlu Burak Muhsin işin başında. “Bir Kemeraltı klasiği” olarak Gül Kebap, esnaf lokantası köfteciliğini ilk günden bugüne değişmeyen formül ve sunum geleneğiyle tavizsiz sürdürüyor.

FİLİBELİ HAN

Filibeli Han Eski İzmirlilerin hatıralarındaki Şükran Oteli, özenli bir yenileme süreci sonrasında sahiplerinin soyadını alan "Filibeli Han" Kemeraltı Çarşısı'nın yeni cazibe merkezi olarak hizmete açıldı. Günümüz ihtiyaçlarına uygun yiyecek içecek mekanlarının yer aldığı Filibeli Han'ın üst katı da keşke çeşitli el sanatları üretiminin yapıldığı atölyelere açılsa... Bizim dikkatimizden kaçmış olabilir ama binanın kısa bir tarihinin yabancı dilleri de kapsayacak şekilde bir köşede yer alması çok doğru olurdu diye düşünüyoruz.

BOŞNAKYA

Boşnakya Filibeli Han'ın yan sokağa açılan çıkışında sevimli olduğu kadar lezzetli ürünler sunan "Boşnakya" isimli bir mekan var. Kıymalı Boşnak böreği, peynirli, patatesli ve patlıcanlı börekler, yaprak sarma ve haşhaşlı börek gibi lezzetlerin ağız sulandırdığı mekanda demli bir çay veya reyhan şerbeti yanında poğaçalar ve harika tatlılar deneyebilirsiniz.Antakya'nın çıtır kabak ve kömbesi, bougatsa Selanik tatlısı, medovik Rus pastası, triliçe tatlıları sizi bekliyor. Cuma günleri menüye mantı da ekleniyor. Boşnakya'ya uğramayı ihmal etmeyin.