Bulunduğu sayı belirtilmemiş. Reşat Kutucular
Çağdaş geçinen egemenler
Onlara göre 80 öncesi terörden sağdan çok sol sorumluydu. Sosyalizm tehlikesini yüreklerinde hissettiklerinden MC hükümetlerini bile desteklediler... Laik ve Atatürkçü olmalarına rağmen! Ülkenin çağdaş geçinen egemenleri olarak zaten demokrasiye hazır olmadığımızı düşünüyorlardı. Ne yani doktora yapmış biri ile bir çobanın oyu aynı sayılabilir miydi? 12 Eylül sabahı radyodan okunan bildiriden memnun olanları çoktu. Oldum olası TSK’ya güvenirlerdi. Rahatladılar. Terör bitecekti. Pat diye bitmesinden pek şüphelenmediler. Sonrasındaki işkenceleri, idamları, bir sürü faşist uygulamayı görmezden geldiler. Olurdu böyle şeyler. Serbest piyasa ekonomisine geçişle beraber doğru yolda olduklarına iyice inandılar. Yurtdışına döviz götürebilmeyi, ithal sigara içebilmeyi sevdiler, örgütsüz toplumun sessizliğini hayra yordular. Ne YÖK’ten bir rahatsızlık duydular, ne de Güneydoğu’daki kıpırtıları ciddiye aldılar. Açıkçası, genişleyen ekonomiyle beraber işlerine baktılar. 90’ların faili meçhullerinden de köy boşaltmalarından da çok rahatsız olmadılar. O olaylar onlardan uzak coğrafyalarla ilgiliydi. Bu Kürtler de bir rahat durmuyorlardı zaten! PKK bitince terör bitecekti. Denklem son derece basitti. Şehit verilecekse de verilecekti. Demokratik haklar için durum uygun değildi. Hassas zamanlardan geçiyorduk! Ekonomik krizler de ard arda geliyordu. İş iklimi değişiyordu. Rekabet sertleşiyordu. Kentler kalabalıklaşıyordu. Enflasyon almış başını gitmişti. Bunlarla yaşamayı öğrenmişlerdi. Ancak sınavlar giderek zorlaşıyordu. Sonra geldi 12 Eylülden sonraki en önemli kırılma noktası. 28 Şubat! Ülkenin çağdaş geçinen egemen kesimi bu kez şeriat geliyor diye panikledi. Böyle durumlarda ilk vazgeçilecek şey demokrasiydi tabii ki! Yine öyle oldu. Bir dizi anti demokratik uygulamayla birlikte ülke, tarihinin en derin ekonomik krizine sürüklendi. Kapatılan Refah Partisinden kök alan AKP için bundan daha güzel bir iklim hazırlanamazdı. İlk seçimde de tek başlarına iktidar oldular. O günlerden bugünlere kadar bir 14 yıl daha geçti. Ülkenin çağdaş geçinen egemen gücü eskisi kadar güçlü değil artık. Bu kez ne komünizm ne şeriat korkusu bildiğin tek adam korkusu var. Ülkenin hali malum... Ne kadar da göz yaşartıcı! Ektiğini biçmek üzerine bundan güzel bir örnek mi olur? 80'de askeri alkışlayanlar, 28 Şubat'ta sırt sıvazlayalar bugün en çok çığlık atanlar. Ne kadar ironik... Ve ne yazık ki bunların büyük kısmı hala daha da ülkenin bu noktaya gelmesindeki payını kavrayabilmiş değil. Muhalefet etmenin zorluklarını yeni yeni kavrıyor. 2010 referandumundan bu yana tokat yedikçe ne yapacağını bilemiyor. Gün gelecek muktedir gücünü kaybetmeye başlayacak sonra en akla gelmedik bir gelişme sonucu gücünü hepten yitirecek. O gün geldiğinde ülkenin çağdaş geçinen eğitimli kesimi geçmişten ders almış olacak mı çok merak ediyorum. Benim görüşüm şu: Demokrasiyi öcü olarak görmeyip zamanında köklensin diye yeterince mücadele verseydik bütün bunlar başımıza gelmezdi!