Bulunduğu sayı belirtilmemiş. Reşat Kutucular
Yıkık güven köprüleri
Şu anda Çeşme'de saat 20:45... 15 dakika önce elektrikler kesildi. O anda da eşim ”burada elektrikler gittimi de gider” dedi. Umarım haklı çıkmaz. Bu tip aksaklıklar bizim gibi ülkelerde ”derdimiz bu olsun” kıvamında sıkıntılar. Hele Çeşme'de elektrikler kesilmezse olmaz. Üst yapının alt yapıyı ezip geçtiği yerlerden biri Çeşme. Kimileri buna gelişme diyor. Ben gülüp geçiyorum. Hızlı büyüme falan diye de işi yumuşatanlar oluyor. Ben sorumluların görevi ihmali diyorum. Bunu ukalalık sayanlar oluyor. Ben yutkunuyorum. Zira bizim belediyelerin genelde şöyle bir bakışı var: siz onların bilmediği, düşünemediği, göremediği neyi görebilir, düşünebilir, bilebilirsiniz ki? Yalnız bazen belediyelere de hak vermek lazım. Vatandaşın sorumsuzlukları, ihmalleri, umursamazlıkları işleri iyice zorlaştırıyor. Örneğin bu öğleden sonra Ilıca'daki plaja gittim. Havada tatlı bir esinti vardı. Deniz hafif dalgalı. Bu plaj ki bana göre dünyanın en güzel plajlarından biri. Fazla da kalabalık değildi. Fakat o güzelim kumsalda nasıl bir kirlilik anlatamam. Sigara paketleri, kola kutuları, tanımlanamayan plastik parçalar... Böyle bir kirletme iradesine ancak pes denir! Şezlong kirası 25 TL. Acaba kiralamayı teşvik için sahili kasten mi pis bırakıyorlar? Plajdan dönüşte iki gayet cins ve yakışıklı köpeği dolaştıran beyefendiye baktım. Köpeklerin karşı duvarın dibine kakalarını yapmalarına izin verdi, sonra da yürüdü gitti. Halbuki artık pek çok köpek sahibi ellerinde naylon torbayla dolaşıyor. Henüz hepsi değil. Bunları yapan insanlar, emin olamayız ama muhtemelen Ak Parti seçmeninden çok CHP ve diğer partilerin seçmeni. Diyeceğim o ki çevreyi temiz tutma, o kumsalın kıymetini bilme, doğaya saygı konusunda yok birbirimizden farkımız. Son yirmi yılda belki yüz ellinci kez yazıyorum: Masum değiliz hiç birimiz! Yarım saati geçti, elektrikler hala yok. Herhalde bu Belediyenin sorumluluğunda değil. Bu bölgeyi almış olan özel dağıtım şirketinin işi. Ama Belediye oraya buraya bir yığın ruhsat verirken sisteme eklenen bütün bu yükleri, yaz kullanım yoğunluğunu acaba şirketle ne şekilde paylaşıyordur? Kendime de kızıyorum bazen. Ne gereksiz sorularla uğraşıyorum! Zaten İzmir Büyükşehir ile de yıldızım barışık değil bu ara. Kültürpark meselesi... İki yıl sonra Kültürpark'ın nasıl bir park olacağı konusu İzmir'de bazı çevrelerde yoğun olarak tartışılıyor. Belediye benim gibi bu 420 dönümlük alanla ilgili kaygı duyan insanların iyi bilgilenmediğini düşünüyor. Ben de yapılan bilgilendirmenin baştan savma olduğunu düşünüyorum. Ayrıca kaygıyı derinleştiren bir takım gelişmeler, bazı dedikodular yok değil. Sorular çok basit aslında: Kültürparkın içine kongre ve sergi merkezi yapılacak mı? Yapılacaksa da bu kompleks Basmane çukurunda yükselecek kuleyle bir şekilde fiziksel olarak ilişkilendirilecek mi? Fuar'ın bu yılki sponsor ve tanıtım tonlamasına bakınca insan düşünmeden edemiyor. Şirket bu kadar harcamayı sadece marka, İzmir ve Çeşme'deki yatırımlar için yapıyor ise, başka şeylere niyetlenmiyorsa diyecek bir şeyim olamaz. Hatta tebrik etmek lazım. Geçenlerde grubun kurumsal iletişimini yürüten Ünal Ersözlü'yle görüştüğümde kaygı duymamızın yersiz olduğunu söyledi. Umarım haklıdır. Aksi durumda benim gibi kaygılı ondört bin küsur Kültürparka Dokunma grubu üyesi ve pek çok STK'nın katılımıyla yeni oluşturulan Kültürpark Platformu olarak Kültürpark'ı korumak için elimizden geldiğince mücadele edeceğiz. Verilen demeçlere güveniyor muyuz, hayır! Önyargılı mıyız? Hayır. Çevre sicili bozuk bir ülkedeyiz. Yaşayıp göreceğiz. Neyse elektrikler şimdi geldi. Eşimin yanına dönüyorum. Yarın sabah daha sakin uyanmak ümidiyle diyecektim ki baktım bu kez de sosyal medyaya erişim kısıtlanmış. Ne bir açıklama. Ne de medyada bir haber. Gel de şüphelenme. Ne ülkeyiz ama. İşin kötüsü yarın açılacak Yavuz Sultan Selim köprüsünün bu kaotik, olaylarla ölümlerle dolu, sinir harbi şeklinde devam eden günlük hayata pek bir faydası yok! Esas, insanlar arasındaki yıkık güven köprülerinin bir an önce tamir edilmesi lazım...