EKIM2016 Reşat Kutucular
Kırmızı Hap - Mavi Hap
Dersler, sınavlar, dersler, sınavlar… Kimi hayati, kimi hafif... Bir kısmı öğretimin parçası… Çoğu yaşarken kaçamadığın… Sınav-ders arası gidiş gelişlerimin neredeyse ellinci yılını doldurmak üzereyim. Son beş yıl hayat daha bir zorlaştı sanki. Hele hele son bir iki yıldır… Şu son on on beş gündür bile! İlk olarak 1968 yılında Milliyet’in ilkokullar arası bilgi yarışması için yapılan bir sınav vardı. Başaramamış ve ağlamıştım. Sonra 12 Mart geldi. Anayasayı tebdil, tağyir, ilga falan filan suçlamasıyla aranan anarşistler. 1972 yılının Mayıs ayında bir gazetenin atmış olduğu “Asıldılar” manşetini çok net hatırlıyorum. Neden asılmışlardı ki? O zamanlar Matriks’in çekilmesine daha çok vardı ama mavi ve kırmızı hapla ilk karşılaşmamdı diyebilirim. Kırmızı hap: Yazık oldu bu çocuklara. Yok yere asıldılar. Darbelerin bu ülkeye verdiği zararı en azılı düşman vermemiştir! Mavi hap: Anarşistliğin sonu budur. Devrim peşindeydiler, cezalarını buldular. Üniversite sınavı iyi geçti ama üniversite yılları pek öyle kolay değildi. Yokluklar, kuyruklar ve terör. Kırmızı hap: 24 Ocak kararlarına ve 12 Eylül’e doğru kurgulanmış kanlı günler. Mavi hap: İyi ki ordu var. Şimdi müdahale etmezse ne zaman edecek? Çok önemli dersler, sınavlar art arda. Sonra küreselleşme geldi dediler… Kırmızı Hap: Güya küçülen dünya… Kamunun aşağılanıp, özel sektörün baş tacı edilmesi kandırmacası… Yeni soru işaretleri, yeni tartışmalar… Mavi hap: Kaynakların verimli kullanımı müşterek zenginleşmeyi getirecek. Her şey çok güzel olacak. İtiraf ediyorum, kırmızı hapı bir süre aksattım. Ancak çabuk uyandım. Ardından her şeyi sorgulatan 90’lı yıllar… İki derin kriz, bol faili meçhul… Bol sınav, bol ders! Kırmızı hap: Ankara’nın basiretsizliği yüzünden kötü günler geçiriyoruz. Devlet vatandaşına bunları yaparak bir yere varamaz. Mavi hap: Devlete başkaldıranın hali nice olur. Sonra bir korku tiyatrosu olarak 28 Şubat süreci… Kırmızı hap: Önce Refah’ın, sonra Fazilet’in kapatılması demokratik ilkelere aykırı olduğu gibi anlamsız da… Amerika’yı ve Ortadoğu’daki gelişmeleri doğru okumak lazım… Mavi hap: Sen ne diyorsun ya? Az daha şeriat geliyordu! O Aczimendiler falan neydi öyle? Milenyuma hoş geldin dedik ve kendimizi ağır 2001 krizinin ortasında bulduk. Ardından bugünkü iktidarın göreve gelişi… Sonrasında 2008 krizi. Küresel sistemin duvara çarpması. Merkez Bankalarının gezegeni likiditeye boğmasıyla girilen dönülmez yol ki çıkışı hala belirsiz… 2010 referandumuyla beraber değişen iç siyasi iklim. Garip garip davalar. Ayrımcı söylemler. Yine ve yeniden dibe vuran hukuk! Gezi hareketi. 17 – 25 Aralık sarsıntıları. Giderek aynılaşan sınavlar ve dersler… Kırmızı hap: Ülke iyi yönetilmiyor. Dünyadaki para bolluğu olmasa halimiz haraptı. Cumhuriyetin kurucu değerlerinden uzaklaşıyoruz, iktidar partisi de kendi başlangıç ilkelerini hepten unutmuşa benziyor. Ya da aslına dönüyor! Mavi hap: Dış mihraklar bir rahat vermiyorlar! Gelişmemizi istemiyorlar… 7 Haziran seçimiyle beliren yumuşama ihtimali. Ardından tırmanan terör ve şiddet… 1 Kasım’dan 15 Temmuz’a varış. Biçilen milada göre toplu tutuklamalar, memuriyetten atmalar, arada kaynayan Aslı Erdoğan’lar, Necmiye Alpay’lar, bu ülkede bilmem kaçıncı kez yerle bir olan masumiyet karinesi! Düşeni hiç acımadan, hiç tereddüt etmeden tekmeleyenler. Bir günde pozisyon değiştirenler. Rakiplerini bertaraf etmek için teröristlikle suçlayanlar. Bu curcunanın içine Güneydoğu meselesine de katmak isteyenler. Kayyum atamaları, TMSF’ye devirler… Kırmızı hap: Ortaktınız ve oradaydınız. Ortaklığı sonlandırma biçiminiz evrensel ilkelerle hiç uyuşmuyor ama zaten sizin de uyuşsun gibi bir derdiniz yok. Mavi hap: Bunların hepsi terörist… Tüm hainler tek cephede birleşmiş! Son yıllarda sınav hep aynı yerden yapılıyor aslında. Burası durumsal duygusal tepkiler veren kaotik bir ülke. Burada ilkeler gerektiğinde itina ile yerle bir edilir. Büyük zigzaglar olur. Dün ak olan bugün kara olur. Cehalet avazı çıktığı kadar bir gün ona, bir gün buna bağırır. Gündem zaman zaman gerçek üstü bir hal alır. Üzerine medya bütün bunları sorgulamaktan çok bu anormallikleri normalleştirmeye çalışınca insan delirecek gibi olur. Soru: Bu iklimde akıl sağlığını nasıl korursun? Evrensel temel ilkelere bağlılığını nasıl sürdürürsün? Cevabım: Bir kere sanılandan kalabalığız. En büyük desteğimiz benzer dilimiz, benzer değerlerimiz. Devlet babanın tüm aymazlıklarına, iktidarın tüm kısıtlamalarına karşı her fırsatta bilimselliği, her fırsatta akılcılığı hatırlatmaya devam. Kavga etmeden, eğilip bükülmeden, sabırla… İnadına kırmızı hap!