AGUSTOS2019 Reşat Kutucular
Gergin bir fay hattı
Artık gergin mi gergin bir fay hattımız daha var. Kamu bir tarafta… Karşıda ise kamu malını, kamusal alanı kuralsız, kanunsuz, ölçüsüz biçimde kullananlar… Kibarlık olsun diye “kullananlar” diyorum. Bunların bir kısmı bildiğiniz işgalci… Bir kısmı yağmacı… Bazıları da “biz yaparız olurcu”! Kamu malı bu ülkede her zaman “orta malı” muamelesi gördü. Ancak Ak Parti dönemini ayrı bir yere koymak lazım. Özellikle son on yılda kamunun iğdiş edilmesi adeta popüler kültürün bir parçası haline geldi. Kamusal alana inadına saldırıldı. Düzenleme ve denetleme zayıf kalınca bu anlayış her yere bulaştı. İhlaller olduğu gibi İzmir’e kadar uzandı. Kulakları çınlasın, Aziz Bey de “dönen tekere” asla çomak sokmadı! KALDIRIMLAR Mesela kaldırım işgalleri hemen her gün denk geldiğimiz çok ciddi bir sorun. Yaya kendisi için yapılmış, kendisine tahsisli bu alanı kullanmakta zorlanıyor. Hem de ne zorlanmak. Bazı ara sokaklarda kaldırım müsait olmadığı için kadınlar çocuk arabalarını yola, trafiğin içine indirmek durumunda kalıyorlar. Sadece restoranlar ve kafeler mi? Her türlü dükkân kaldırımı sergi alanı olarak kullanıyor. Sanırım işgaliye ödüyorlar. Gerçekte olduğundan düşük metrekare üzerinden, günde 3 TL gibi bir rakam. Tam da Belediyelerin ek gelire ihtiyacı olacağı bir dönemdeyiz. Metrekareyi gerçeğe çek, işgaliye harcını güncelle. Aslında dükkânların önündeki kaldırım bazı yerlerde dükkândan daha değerli… Özellikle kafe ve restoranlar için. Çünkü İzmir gibi yerde müşteri dışarıda oturmak istiyor. İşin sırrı şu: Küçük dükkân tutuyorsun, kaldırımı işgal ediyorsun, paçalı hesaplı oluyor! Yaya mı? Baksın başının çaresine… KIYILAR Defalarca yazıldı, çizildi. Son yıllarda bu mesele de çığırından çıkmaya başlamıştı. Çeşme’de Alaçatı’da beach clublar hızla yayılmaya başlamıştı. Bu konuda Anıl Aba Birgün’de vurucu bir yazı yazdı. Oradan bir bölüm: Kıyı Kanunu, madde 5 – Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Kıyılar, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır. Kıyı ve sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir. Devlet, kamu yararı gözetilmesi şartıyla bu alanları işletmelere verebiliyor. Mevzuata göre bu işletmeler denize en fazla 50 metre yaklaşabilir ve halkın denize girişini engelleyemez. Ama bu beach club’lar resmen denizin üstünde. İnsanların yoldan denize ulaşımı tamamen kesilmiş. Kıyı ilçelerinde tek sorun kıyıların işgali değil. Bir de az kişi eğlensin diye çok kişinin mağdur edildiği bir konu var: Gürültü kirliliği. Yüksek sesle müzik çalıp insanları uyutmamak da “kamusal alana bir müdahale” aslında. Çeşme’nin yeni Belediye Başkanı yine CHP’den Ekrem Oran... Parti değişmemiş olsa bile “iktidarın değiştiğini” düşünüyorum. Öyle olmasını arzu ediyorum. O yüzden gelecek yıl bu yıldan daha iyi olacaktır diye umuyorum. KÜLTÜRPARK Kültürpark İzmir’in maddi manevi en değerli kamusal alanlarından... Kentin göbeğinde 400 dönümlük bir yeşil nefeslenme alanı… Ancak her ne hikmetse 2004’ten beri İzmir’i yöneten Aziz Kocaoğlu üç yıl önce buraya betonu bol bir proje önerdi. Sivil toplum ayağa kalktı ve epey bir uğraştan sonra proje rafa kalktı. Ama Aziz Bey durmadı. Bu sefer Kültürpark’ın bir parçası olan İzfaş binasını üç yıllığına bedelsiz olarak bir vakıf üniversitesine tahsis etti. Yine STKlar, meslek odaları “nasıl olur, burası kamusal alan” diye ayağa kalktı. Sonra Tunç Soyer başkan olunca tahsis iptal oldu. Tam rahat nefes aldık derken bu kez Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinin acil ihtiyaç nedeniyle geçici bir süre Kültürpark’ın içine taşınması gündeme geldi. Bu yazıyı yazdığım sırada bu düşünceden vazgeçilmiş gibiydi. Bakın Kültürpark kentin hafızasıdır. Bu kentin kutsalıdır. Geçici süre yer arayan kurumlara tahsis edilebilecek metruk bir alan değildir. Seksen yıllık bir ekosisteme en küçük müdahalede bulunmadan önce bile on kere düşünmeli, yüz kere plan yapmalısınız. Güzel Sanatların sorunu tabii ki çözümlenmeli ama lütfen başka bir alanda…