EYLUL2019 Reşat Kutucular
Ne Ağustostu ama...
Yok yoktu. Şöyle kısa kısa anlatayım neden söz ettiğimi: ** Ayın başında bizim Ekonomik Gözlem grubuyla mutat toplantıyı yaptık. Veriler yine iç açıcı değildi. Varılan sonuç mu?: Bu tablodan çıkış imkânsız değil ama zor. Siyasi irade meselenin özüne el atmıyor. Etrafında dolaşıp vakit kazanmaya çalışıyor. Fatura büyüyor. Toparlanmak iyice zorlaşıyor. ** Bir akşam Urla Hiç Restoran’da Urla’nın geleceğinin konuşulduğu bir toplantıya katıldım. Alaçatı’yı gelişmenin kötü örneği olarak 2000 yılından beri izlediğim için konu “Urla’nın gelişmesi” olunca irkiliyorum. Gelişmeyi yönetmek, dokuyu korumak, akışı sürdürülebilir bir patikaya oturtmak hiç de kolay değil. Hiç’teki toplantı bu anlamda beni bir parça tedirgin etmedi değil. O gece en büyük kazancım Urla İskele’deki arkeolojik kazıları yürüten ekibin as elemanlarıyla tanışmam oldu. ** Ertesi gün de ne zamandır davet aldığım ancak gidemediğim Tarkem’e gittim. O gün esas konuklar İstanbul Basın Konseyi üyeleriydi. Tarkem kamusal ortakları olan ancak hakimiyetin özel sektörde olduğu bir şirket. O yüzden de Kemeraltı projesinde soylulaştırma, rant, kamusal çıkar gibi konular bir süredir kentin gündeminde ve tartışılıyor. Hâkim ortak özel sektör değil de kamu olsaydı bütün bu konular halledilmiş olur muydu? Sanmıyorum. Bu zamanda herhangi bir alana yapılacak herhangi bir müdahalenin tartışılmaması mümkün değil. Hele alan Kemeraltı gibi bir alan olunca… ** Bayram çabuk geçti. Havalar sıcak gidince Çeşme yine yükünü aldı. Yazın katlayarak artan nüfusun neden olduğu sorunlar herkesin malumu. Denk geldiğim için söylüyorum. Dünyanın en güzel plajlarından biri olan Ilıca Plajında insan eliyle yaratılan kirlilik çok üzücü... Yani boş bir bira tenekesini, kullanılmış bir peçeteyi, bir izmariti torbaya koyup çöpe atmak o kadar zor olmamalı! Herkes ortağı olduğu o plajın üzerine titremeli aslında. Ama nerede öyle bir bakış! ** Dünya piyasaları Bayram’da sarsılmıştı. Bu gelişmeler bayram sonrası Perşembe, Cuma günleri bize de yansıdı. Bir süredir Youtube’tan yayın yapan ekonomistler “dolar nereye kadar düşer, ne zaman çıkar?” konusunu işliyorlardı. Yeniden “dolar daha da yükselir mi?” başlığına geri döndüler. ** Kirazlıdaki ağaç katliamıyla altın madenciliği konusu gündeme bomba gibi düştü. Siz nasıl bakıyorsunuz bilmem ama ben bu konuda netim: Toprağın üzerindeki ağaç kamu malı, toprağın altındaki altın kamu malı… Kanadalı bir şirket geliyor, bir yüzde teklif ediyor ve altını çıkarma izni alıyor. Teknolojisi de öyle aşırı ileri bir teknoloji falan değil. Bu kurgu baştan tuhaf… Temel olarak yanlış... Bunun dışında anlatılanlar benim için olayın kenar süsü... ** Ve İzmir civarında ormanlar yanmaya başladı… 9 yıl önce Urla’da küçük ama ürkütücü bir orman yangını yaşamıştık. O gün bugün Ağustosta ve Eylülün ilk yarısında yangın tedirginliğim artar. Her yer kurumuştur. Konu geniş ve derin… Her alanda olduğu gibi bilimsel yaklaşım gerektiriyor. Ormanların korunması, bakımı, ekolojisi, kontrollü yangınlar meselesi, yangına karşı alınacak önlemler, yangın sırasında yapılacaklar, yangın sonrasında atılması gereken adımlar, yeniden ağaçlandırmanın zamanlaması, türü… Hepsi uzun analizlere muhtaç… Bizde nasıl oluyor peki? Çok miktarda ağaç kaybetmenin üzüntüsüyle insanlar hemen “ne zaman, kaça, ne dikelim” mevzuna giriyorlar. Sellerde, depremlerde, yangınlarda böyle bir refleksimiz var. Felaket olana kadar kayıtsızlık, felaket sonrası aşırı bir tepkisellik… Ey üniversitelerin ilgili bölümleri, ey bilim insanları bir çıkın da yüksek sesle bir konuşun, şu kamuoyunu bilgilendirin, yönlendirin yahu! Siz bu konudan itibar, kimlik, oy devşirmeye kalkanlar bir müsaade edin de bilim ne diyor bir duyalım! ** 20-21 Ağustos’ta Urla Belediyesinin düzenlediği arama konferansına katıldım. İki günün özetini ver derseniz: Katılımcılarda Urla’yı korumaya yönelik irade ve kararlılığı görünce yüreğime bir parça su serpildi. Tabii ki Urla’ya daha farklı bakan gözler var. Şimdiden söyleyeyim Başkan “dokuyu koruma” konusundaki hassasiyetini sürdürsün yeter, gerisini Urla’nın yaşayanları halleder. ** Emine Bulut öldürüldü. Vahşice ve kızının gözü önünde… Olay sosyal medyada patladı tabii. Siz bu satırları okurken muhtemelen Emine Bulut ismi soluklaşmış olacak. Zira ülke art arda flaş gündemler üretmek konusunda müstesna bir güce sahip. Siz yine de internete girin, Anıt Sayaç’a bir bakın da kadın cinayetleri konusunda halimizi bir görün!