MART2020 Reşat Kutucular
Hemen şimdi Hayır!
BİLGİLENMEDEN HEMEN ŞİMDİ 20/02/2020’DE HAYIR! Malum, bu iktidar on sekiz yıldır epey beton döktü, döktürdü bu ülkede. Fizibilitesi olmayan ne projeler “mega” ön ekiyle pazarlandı. Birçoğu giga maliyetlerle bitirildi. Zaten 2018’de girilen krizin bir nedeni de kısa vadeli kredilerle böyle uzun vadeli yatırımlar yapılmasıydı. Şimdilerde Çeşme tarafında yeni bir turizm projesi dillendirilmeye başlandı. Tam ne olduğu belli değil. Ön bilgilendirmeler var. Zemin yokluyorlar. Havada bir takım “havuçlar” uçuşuyor. Yok, golf sahaları, yok, futbol sahaları, yok marinalar… Projenin bedeli iki buçuk milyar dolar diyorlar ama biz ona yuvarlak üç diyelim… Şeffaf olacaklarmış, STK’larla, Odalarla konuşacaklarmış... Çeşme uçacakmış… Yersen! Proje İzmir’in İstanbullaşmasına sıcak bakan iş insanları arasında benimsenmiş görünüyor. Gelişmeden anlaya anlaya bunu anlıyorlar. Projede sunulan marina, golf sahası gibi “havuçlara” zaafları var. Soyut ve öznel bakışlarıyla İzmir’i “geri kalmış” görüyorlar. Hareket olsun istiyorlar. Turizm bakanıyla görüşmeler yapmışlar. İkna olmuşlar! Hatta bakana zımnen kefil bile olma noktasına bile gelmişler, o kadar. Hemen öyle hayır dememek lazımmış. Bana sorarsanız bunlar oy vermeseler bile ruhen Ak Partililer… Allah’ın izniyle İstanbul’u finans merkezi, Çeşme’yi Cannes yapacaklar. Yersen! Şahsen ne Ak Partinin ne de “bu tür gelişmeci” anlayışta olanların gelecek zaman kipinde kurulacak cümlesi, dillendirebileceği vaadi kalmadı diye düşünüyorum. İnsan biraz utanır! Dünyada otuz, içeride on sekiz yıldır gördük neyin ne olduğunu… Aklımız kıt değil. Mucizeler yaratacağı söylenen aceleyle hayata geçirilen “Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin” hali ortada. Sayın Erdoğan’ın kendisi bile memnun değil! Kontrolsüz güç güç değildir noktasına gelmiş durumda. Daha dünkü grup konuşmasında Osman Kavala’yı tahliye eden mahkeme için “beraat ettirmeye kalktılar” ifadesini kullandı. Dün gece de Osman Kavala bu kez 15 Temmuz’dan tutuklandı. Ben bu hukuksuzluk iklimiyle Kanal İstanbul’un da, Çeşme projesinin de bağı olduğunu düşünüyorum. İzah edeyim. Ülkede hukuk kalmadığı için doğrudan yabancı sermaye gelmiyor. Hatta Ocak ayında portföy yatırımlarından çıkış oldu. Yabancı girişi olmadan önümüzdeki yıllarda ekonominin finansmanı zor… Hukuku düzeltmeye niyetiniz yoksa “gelmesi muhtemel yabancı sermayeye özel” yeni yatırım alanları açmanız gerekir. Çeşme projesi de adı geçen Suudi grup için hazırlanan bir proje. Bugünkü şartlarda o sermayenin niteliği ile falan uğraşacak haliniz yok tabii. Yeter ki gelsin! Olacak olan şu: Büyük oranda kamusal, bir kısmı da kamulaştırılmış bir alan özel bir şirket tarafından işgal edilecek, pardon imar edilip geliştirilecek. Bu da elbet bir ekonomik etki yaratacak. Ancak yine de bu öyle kolay kabul görecek bir şey değil. Kamuoyu tepki koyabilir. Hele İzmir bu konuda iyice riskli… O zaman güzelce ambalajlanması şart. Medyanın tanınmış insanlarını, iş insanı derneklerini odalarını, kanaat önderlerini devreye sokup iletişimi başlattılar. Geleneksel etiketleri kullanıyorlar: “İstihdam yaratıyoruz”, “turizm canlanacak hatta 12 ay turist gelecek”, “Çeşme uçacak, dünyanın sayılı merkezlerinden olacak”… Sormak istediğim soru şu: Madem kamu malı üzerine böyle bir proje düşünülüyor, neden bunu Hazine üstlenmiyor? Hepi topu 3 milyar dolarlık bir proje. Ayda 4 milyar dolar personel gideri olan Hazine için bu para nedir ki? İki ihalede toplayabilir. Mesele “proje” değil tabii! O kadar çok şeyi sembolize ediyor ki bu proje… İzmir kamuoyunda yeni bir fay hattı olmaya aday… Hele dün Tunç Soyer’in Yeni Asır’ın “projeye karşı dava açılacakmış” sorusuna verdiği cevabı gördükten sonra daha da heyheylendim. Şöyle demiş sayın Başkan: “Yok, biz o noktada (dava açma noktasını kastediyor) değiliz. Bilgi topluyoruz. Daha bilgi edinmeden karşı çıkmak veya taraftar olmak doğru değil bence. Bir değerlendirme yapmak için erken.” Burada edinilecek bilgiden ziyade savunulacak ilkeler var. Bilginin değiştiremeyeceği ilkeler… Biri “kamusal alanın işgali” meselesi… İkincisi Ak Partinin imar konusunda 18 yıldır bıraktığı ayak izleri… Üçüncüsü de iktidarla yapılacak her türlü işbirliği ülkenin üzerine çökmüş hukuksuzluğa omuz vermek anlamına gelmesi… Düşünecek ne var, ben net hayırcıyım!