SUBAT2021 Reşat Kutucular
Geleceği parlak kentler
Rahmetli Çetin Altan’ın “Kadıköy vapuru düşünürü” tanımlaması vardı. Hani vapurda başını cama dayayıp, ne olacak bu dünyanın hali diye düşüncelere dalıp gidenler vardır ya. Benimki de o hesap… Yıllardır Urla’ya, Çeşme’ye gide gele “Çeşme otoyolu düşünürü” oldum. Böyle başka tanıdıklarım da var. Aslında herkesin içinde bir “kent düşünürü” var. Bizimkisi biraz baskın galiba… Doğal olarak İzmir’i çokça düşünüyor ve konuşuyoruz. İzmir nasıl “daha yaşanır” bir kent olur ona kafa yoruyoruz. Aklımızın ermediği noktalarda bilenlere soruyoruz. Öğrenmeye çalışıyoruz. Dinleyen olsa da olmasa da düşüncelerimizi sosyal medyada dillendiriyoruz. Dediklerimiz “yerleşik düzeni” rahatsız ederse tepki çekiyoruz. “Sen kim oluyorsun da…” bile diyebiliyorlar. Öyle sık sık itiraz etmez, mevcutla iyi geçinirsek kent için “değer” oluyor alkış alıyoruz. Geçenlerde dünya kentlerini izleyen, onlara notlar veren JLL (Jones Lang La Salle) şirketinin “geleceği parlak kentler listesine” denk geldim. Türkiye’den kent yoktu. Şaşırdık mı? Sonra başka listeler gördüm. Orada da yoktuk. İyimser bir günümdü sanırım. İçimden geldi, İzmir için bir hayal kurdum. Yıl iki bin küsur… Zamanın ruhunu kavrayan, dünyada yaşanan hızlı değişimin farkında olan, tüm bu gelişmelerin yansımaları dikkate alarak kenti yöneten genç bir ekip iş başına gelmiş. Hayal bu ya! Hedefi basitmiş. Ülkedeki olumsuzluklara inat İzmir’i 2050 yılına kadar aşağıdaki listelere sokmak! Olamaz mı, olabilir. Sol tarafta inovasyonda dünyanın lider kentleri var. Sağ tarafta ise “yetenek merkezi” sayılabilecek kentler yer alıyor. Görüldüğü üzere listeyi “teknolojik gelişmelere yatkınlık” belirliyor. İnovasyon çok önemli. İnovasyonu gerçekleştirecek insan kaynağı daha da önemli… Çok mu önemli bu listelere girmek? Elbette değil. Ancak bir şeylerin de göstergesi. Hayalime dönersek… İş başına gelmiş olan yeni ekip “listeye giremesek bile kentin geleceğe doğru sağlam bir şekilde yol aldığını kentliye hissettireceğiz” sözünü vermiş. Bunun için de - Kentin alt yapısında yatırım yapan, kentin büyüyeceği bölgelerin önünü açan, - Kent teknolojileri ve akıllı kent çözümleriyle kentteki yaşam kalitesini geliştiren, - Düşük karbon ortamına geçiş için inovasyon ekonomisini önceleyen, bunun için teknolojiden yararlanan, - Verimlik ve uzun vadeli sürdürülebilirlik için döngüsel ekonomiyi teşvik ederken mikro hareketliliğe odaklanan, - Sellerin, aşırı hava olaylarının etkilerini azaltacak tasarımlarla binaların ve kentin iklim değişikliğine karşı direncini artıran, - Daha olumlu bir iş iklimi ve çokça ihtiyaç duyulan sermaye çekebilmek için şeffaflığı geliştiren, - Yeni iş ve yaşam koşullarına uygun kentsel dönüşüme, mekan üretme “sanatına“ önem veren bir liderlik ve yönetim anlayışını benimsemiş. Hayal bu, kurması kolay… Kavramlar yeni, ekip genç, olamaz mı? Olabilir. Zaten geleceği sağlam kentlerin 20-40 yaş grubu yaşayanlarına “makine odası nüfusu” deniyor. Geleceği onlarla beraber tasavvur etmek hem daha gerçekçi hem daha kolay! İzmir’deki mevcut yönetim bu kavramlardan bihaber mi? Hiç sanmıyorum. Hatta kentte böyle adımlar da atılmıyor değil. Mesele adımların çok küçük ve bölük pörçük olması… Bir bütünsellik içinde belli bir ivme yakalanmış, yakalanacakmış gibi görünmüyor. Kentli bunu hissedemiyor. Evet, Sayın Soyer iş başına geleli henüz iki yıl bile olmadı. Geçen yıl salgın çok şeyi altüst etti. Merkezi iktidara rağmen yol almak kolay değil... Yine de İzmir’de gelecek için un ve şeker olduğuna inanlardanım. Ama siz deyin parti içi dengeler, ben diyeyim insan kaynakları, “helva” ümidim hızla azalıyor. O yüzden başka hayaller kuruyorum.
E-DERGİ İzmir Life şimdi internette.
Tıklayın, okuyun...
Eylül/Ekim 2025 sayısında neler vardı göz atın!
AYIN MEKANLARI GÜL KEBAP

İşte istisna mekânlardan biridir Gül Kebap... Kuruluş tarihi 1949. Gül Kebap’ın özelliği sadece “iyi köfte” yapıyor olması değil. Gül Kebap yetmiş altı yıldır aynı yerde ve dördüncü kuşağın yönetiminde. “Sefer tası” misali üç katlı daracık mekânında müdavimlerinin vazgeçemediği adres. Hayranlık uyandıracak bir çaba değil midir bu? İşini, kalitesini koruyarak yapan tam bir aile işletmesi… Kurucu Mehmet Ali Gülgeze, Girit’in üçüncü büyük şehri Resmo’dan İzmir’e göçle gelmiş. Çanakkale’de savaşmış. Bayrağı, ikinci kuşak oğulları Mustafa ve Muhsin Gülgeze devralmış… Ardından torun Hüsnü Gülgeze. Ve bugün dördüncü kuşak Hüsnü’nün oğlu Burak Muhsin işin başında. “Bir Kemeraltı klasiği” olarak Gül Kebap, esnaf lokantası köfteciliğini ilk günden bugüne değişmeyen formül ve sunum geleneğiyle tavizsiz sürdürüyor.

FİLİBELİ HAN

Filibeli Han Eski İzmirlilerin hatıralarındaki Şükran Oteli, özenli bir yenileme süreci sonrasında sahiplerinin soyadını alan "Filibeli Han" Kemeraltı Çarşısı'nın yeni cazibe merkezi olarak hizmete açıldı. Günümüz ihtiyaçlarına uygun yiyecek içecek mekanlarının yer aldığı Filibeli Han'ın üst katı da keşke çeşitli el sanatları üretiminin yapıldığı atölyelere açılsa... Bizim dikkatimizden kaçmış olabilir ama binanın kısa bir tarihinin yabancı dilleri de kapsayacak şekilde bir köşede yer alması çok doğru olurdu diye düşünüyoruz.

BOŞNAKYA

Boşnakya Filibeli Han'ın yan sokağa açılan çıkışında sevimli olduğu kadar lezzetli ürünler sunan "Boşnakya" isimli bir mekan var. Kıymalı Boşnak böreği, peynirli, patatesli ve patlıcanlı börekler, yaprak sarma ve haşhaşlı börek gibi lezzetlerin ağız sulandırdığı mekanda demli bir çay veya reyhan şerbeti yanında poğaçalar ve harika tatlılar deneyebilirsiniz.Antakya'nın çıtır kabak ve kömbesi, bougatsa Selanik tatlısı, medovik Rus pastası, triliçe tatlıları sizi bekliyor. Cuma günleri menüye mantı da ekleniyor. Boşnakya'ya uğramayı ihmal etmeyin.