MART2021 Reşat Kutucular
Bir mektup yazsam...
Yıllar önce Japonya’dan bir mektup arkadaşım vardı. O zamanlar öyleydi… Hiç karşılaşmadan, hatta telefonda bile konuşmadan uzun süre yazışmıştık. Şimdilerde ise zaman zaman Sayın Cumhurbaşkanı’na mektup yazasım geliyor. Bir etkisi olacağından değil elbet, sadece içimi dökmek için… Hani şöyle Merkez Bankası rezervlerinden girip Futbol Federasyonunun işlerine kadar giderim. Boğaziçi Üniversitesi meselesine değinmeden de duramam tabii… Mezun olalı kırk yıl olsa da, Boğaziçi kartvizitimi pek kullanmasam da oradaki atamadan başlayıp YÖK’e kadar uzanmak isterim. Bir de geçen günkü İzmir seyahatinin aşağı yukarı kaça patladığını merak ediyorum. Yok, ziyaretin yol açtığı trafik faciasının kent ekonomisine yazdığı eksiyi o kadar önemsemiyorum. Daha çok Sayın Cumhurbaşkanının ulaşım ve koruma masrafları ne tutmuştur diye bir tahmin yapmaya çalışıyorum. Bir rakama varmakta zorlanıyorum. Hani ülke %5’le dış borç, %13-15’le iç borç buluyor ya, ondan diyorum. Çeşme projesiyle ilgili düşüncelerimi mektubun sonuna saklardım, yoksa mektup garanti çöpe giderdi. Zira bence Çeşme projesi adeta bir distopya… Düşünsenize 97 bin dönüm “kamu malını” pat diye birlerine “tahsis” ediyorsunuz, onlar da üzerinde 100 bin yatağı, yirmi küsur golf sahası olan turistik bir bölge planlıyorlar. Devasa boyuttaki su sorununu denizden su çekerek ters ozmos ile çözeceklerini iddia ediyorlar. Akla gelen ilk sorularımı da sıralardım, artık nereye kadar okunursa… Bu kamu malı başka türlü değerlendirilemez mi? Bu yatırımda kamu çıkarı nerede? Golf ve golf turizm mi dünyada yükselişte mi? Antalya ve Muğla turizm bölgelerinde on yıldır kişi başı gelirin artmadığı gerçeği ortadayken Çeşme projesi bölgedeki refahı nasıl artıracak? Ters ozmos ile elde edilecek bir ton suyun maliyeti nedir? Bu projede ÇED raporu istenecek mi? Bu proje Yarımada gelişim perspektifine uygun mu? Tamam, haklısınız şansımı fazla zorlamış olabilirim ama yangına su damlası taşıyan karınca misali neyin yanında durduğum belli olsun dedim. Sonuçta hiç yazılmayacak, yazılsa bile Sayın Cumhurbaşkanına ulaşmayacak, ulaşsa bile ortasına kadar bile okunmayacak bir mektuptan söz ettim. İçimi döktüm…