EYLUL2021 Reşat Kutucular
İzmir Life 21. yıla girerken...
Ağustos’un 12’sinde sevgili Hakkı Kesirli'den şöyle bir mesaj geldi: “Merhaba, İzmir Life desteklerinizle 20 yılı geride bıraktı… Dergi yola çıkarken sevgili Ahmet Piriştina 'öyle üç beş ay yayınlayıp kaçmak yok 25 sene yayınlaman lazım' demiş ve hep beraber gülüşmüştük. Bir beklenmeyeni sizlerin büyük desteği ile başardık. Eylül sayımız 21. yılın ilk sayısı: yazı, özel dosya, fikir, şunu da yapalım gibi önerileriniz olursa çok sevinirim.” İlk tepki iç sesimden “vay be yirmi yıl ha!” şeklinde geldi. Çünkü sevgili Hakkı’nın Nedim Atilla’yla ofise gelip bizde yazsana dediği sahneyi gayet iyi hatırlıyorum. Yangınların sellerin ortasında biraz nefeslendim bu mesajla… Sonra okuyucusu olup olmadığımı bilmediğim ama İzmir Life’la ilgili söyleyecek şeyleri olabileceğini düşündüğüm arkadaşlarıma mesaj attım. İzmir Life’ın onlarda ne çağrıştırdığı sordum. İşte gelen cevaplar: Tunç Soyer: “İlk gençliğimin ilk dergileri 'Tempo' ve 'Aktüel'i elime aldığımda duyduğum merak ve heyecanı uyandırıyor. O nedenle, başkalarıyla karşılaştırılamayacak kadar değerli... Bence her ne yapıyorsa aynen yapmaya devam etsin yeter...” Ahmet Büke: “İzmir Life bana 'yalnız ve güzel ülkem' imgesini çağrıştırıyor. Bazen kızılçam yangın ormanlarında ayakta ve hâlâ yaşayan tek bir ağaç kalır. Öyle gibi İzmir Life… İnatla ormanın geri gelmesini bekliyor, bir yandan da tohum bırakıyor. İleride her sayıda deniz ve denizcilik kültürüne belli bir sayfa ile yer vermesini dilerim.” Ayşen Tekşen: “Son yıllarda düzenli okuru değilim. O nedenle görüşlerim geçerli olmayabilir. İzmir Life'ı eskiden çok okurdum. İzmir'in kayıp değerleri, köklü kimlikleriyle ilgili röportajlar çok etkileyici idi. Son zamanlarda ise derginin adını (kavramını) koyamaz oldum. Magazinel haberlerle en ciddi kültürel yazılar bir arada olabiliyordu. Dalgalı bir kimlik gibi gelmeye başladı. Bir sanat, kültür, fizik dergisi aldığında içinden ne çıkacağını bilirsin. Bu dergide o yönü ben kaybettim. Yine de var olsun dilerim.” Sezai Göksu: “Merhaba, Ben takip etmiyordum, eşim Prof. Dr. Emel Göksu çok uzun bir süre dergiyi takip etti, ne zaman mekan-sözlü tarih çizgisini terk etti, o zaman eşim de dergiyi takip etmekten vazgeçti.” Salim Kadıbeşegil: “Dergi bir kent kültürü ve tarih dergisi… İzmir’in belleği. Paha biçilmez arşiv değeri var.Mekanlar, insanlar, yapılar ve toplumsal dinamiğini dergi çok güzel bir içeriğe dönüştürüyor. Senin İlgi alanına girdiğini düşündüğüm için kentin tarihsel ekonomisi ve bu anlamda yarattığı mucizeler, önemli kilometre taşları dünyaya açılmış başarı öyküleri, bu alanlarda kent yönetimindeki insanlar, hataları günahları sevapları…” Tanzer Kantık: “Günümüzde dergi yayını, dijital ve mobil olanakların artması sebebiyle artık zorda diye düşünüyorum. Aynı zamanda evde kağıt olarak bunları saklamak da bir külfet. Bu noktada klasik dergi formatı düşünüldüğünde ayrışmak önemli… Ayrıca içeriğin de arşiv niteliğinde olması önemli. Örneğin Sokrates dergisi… Söyleşi ağırlıklı, derinlikli ve felsefi sorulardan oluşan söyleşiler benim ilgi alanıma giriyor. Ayrıca kapak tasarımında, iç sayfalardaki görsellerde elle yapılmış ilustrasyonlara yer verilmesi de yayını değerli kılıyor.” Murat Divringi: “İzmir Life'i Migroslarda aradım ama bulamadım - ya bitmişti ya da dağıtılmamıştı geçen ay. Benim için 'İzmir Life' eski Fuar gibi bir müessese - İzmir'e özgü, İzmirlilerin sanat, yaşam ve yönetişim ile ilgili gözlemlerine ve haberlere bir ayna. Bu karmaşık zamanda İzmir Life'ın bir pozitif enerji kaynağı olmaya devam etmesi bence çok önemli.” Levent Gökçeer: “Aslında ilk çıkışında ciddi bir ivme yakalamıştı dergi… Sonrasında koptum belki benim hatam olabilir ama çoğu insanın koptuğunu biliyorum. Ses getirecek farklı bir bakış açısı yaratacak araştırma ve yazılar olması gerekir diye düşünüyorum. Hep aynı kişiler üzerinden dergi dönüyorsa hata bence, herkesle barışık olmak zorunda hissediyorlar. Belki reklam açısından ama o da zayıflatıyor. Mesela hiç belediye başkanını eleştirdi mi? İzmir milletvekillerini odaları veya meslek kuruluşlarını? İlla eleştirecek diye bir bakış açısı yok tabi ama sen bilirsin eleştirilecek o kadar konu var ki… Bence Hakkı Kesirli ilk heyecanı yaratacak bir yayın kurulu oluşturmalı. İzmir in görünen yüzünü değil kapalı kapılarda kalan zenginlikleri öne çıkarmalı. İzmirli her yerde... İzmir hak edilmeyen bir noktada... Biraz bunları yazsa ses getirir. Masa üstü yayıncılık zevklidir 3 boyut olarak 4 farklı dergi çıkarmıştık. Bu şekilde devam ederse körler sağırlar birbirini ağırlar gibi geliyor.” Gülçin Vardarcı: “İzmir anlatılmaz yaşanır ve ilginç bir kimliği olan bir şehirdir. İzmir’e olan sevgimizin gizemini anlatmaya çalışan yegane dergi olan İzmir Life’ın bugüne kadar bu konuda önemli bir gerekliliğe sahip olduğunu biliyoruz. İzmir'imize göçlerle gelenler bile kısa sürede İzmir’in yer altından ve yer üstünden gelen titreşimleriyle dönüşürler farklılaşırlar, başkalaşırlar ve İzmirli olurlar. Toprağı kazsanız amfi tiyatro çıkan sanata ev sahipliği yapmış bir şehirdir ve düşünsenize Simit Sarayı açılan bir kentte dükkanın önündeki seyyar simitçinin kazancının patlama yaşandığı bir yerdir burası. Görüşlerine körü körüne değil ama sıkı sıkıya bağlıdır. Ana erkil bir şehir olan İzmir’i bizlere “İzmir Life Dergisi” ne güzel anlattı yıllarca… Bizler çeşitli nedenlerle başka yerde yaşadığımız süreçte bile İzmir’den uzakta olmakla çok şey kaçırdığımızı biliriz ve dönüşümüz yine İzmir’e olur. İzmir Life yazarları İzmir kültürünü bizlere ve diğerlerine anlatarak hep özendirdiler. Ben 20 yıldır olduğu gibi aynı formatta sürdürülmesinden yanayım.” Nevcihan Oktar: "Ben dergiyi beğenerek okuyorum. Çizgisinin değişmesini istemiyorum. Yaş aldıkça tutucu mu oluyoruz acaba? :) Ben de nice yirmi yıllara diyorum, dergiyle ilgili beklentilerimi gelecek ay ki yazıya bırakıyorum.