OCAK2022 Reşat Kutucular
Gönlüm "sonunda" dedi
GÖNLÜM “SONUNDA” DEDİ “Yazdıklarımdan öğrendiğim çok şey var” diye başlayayım. Yazı hayatım 30 yılı bulmuştur. Dergilerde, yerel gazetelerde, nerede yazsana denirse orada diyeyim… İzmir Lİfe bunun yirmi yılında vardı. Yazmak öğretiyor, o net… Aylık dergide yazı yazmanın kendine has zorlukları var tabii. Hızlı değişen gündeme çok ters düşmemek için yazıları son günlere, hatta son anlara bırakıyorsunuz. Sağ olsun sevgili Hakkı Kesirli bu zamana kadar hep anlayışlı davrandı. Kocaman bir teşekkürü hak ediyor. Ben de hep gönülden yazdım. Yola “söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil” iç sesiyle çıkmıştım çünkü. O ses içimde sürekli çınladı durdu. Yazı insanın kendisiyle konuşmasıdır derler ya doğrudur ama bizim gibi ülkelerde yazınız bir çığlıktır aslında. Çığlığınız kayda geçer. Tarihe düştüğünüz notu önemsersiniz. Duyulsun istersiniz. Ancak memlekette çığlıklar kakofonisi yaşandığı için sizinki havada hoş bir seda olarak kalabilir. Olsun yine yazmadan duramazsınız. Duramadım. Yazı konusu olabilecek malzeme hep boldu. Bu bolluk bazen boğucu oldu. Son aylarda olduğu gibi… Sahicilikle ilgili hep bir derdimin olduğunu arkadaşlarım bilir. “Aslında” sözcüğünü yazılarımda kullanmaktan artık ben sıkıldım. Mühendis kafalı bir modernist olarak etrafta patlayıp duran post modern düşünce balonlarına karşı diyeceğim bir şeyler oldu. Post truth çağında bilimsel zeminde kalmaya çalışmak kolay değildi. Uyumsuzluk giderek arttı. Anlamlı itirazlarla okuyucunun beyninde yeni pencereler açmaya çalıştım. Zamanına ruhuna göre çok iddialı bir hedefti bu. Yordu. Okuyucu-yazar etkileşimi üzerine sayfalarca yazabilirim fakat lafı uzatmak istemiyorum. Özellikle 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra ülkede yaşanan saçmalıklara laf yetiştireyim derken enerjimi doğru kullanmadığımı düşündüm. Hele son üç dört ayda yaşanan “”üst akıldışılık” bu iklimde yazı yazmanın havaya ok atmaktan farkı olmadığını gösterdi. Yazı motivasyonum adeta çakıldı. Son iki ay bu dergiye yazı yollayamadım. Eskiden olsa oturur Ocak yazısı için 2021 yılının “enlerini” belirlemeye çalışırdım. İtiraf ediyorum “söylesem tesiri yok, sussam gönlüm “sonunda” diyecek” noktasına geldim. Büyük resimde çağ fiziki ve ruhi olarak “köşe yazılarından” başka yerlere eviriliyor. Benim de çığlıklarımı taşıyacaksam başka bir zemine taşımam gerek. Ya da susup aklımı teknolojik gelişmeleri takibe (veri madenciliğine) , doğaya (kuşlara ve ağaçlara) ve farklı yazı seslerini dinlemeye (Storytel) ayırmam lazım. Bu yaşta içimden gelen bu, ancak buna enerjim var artık… Sağlıkla kalın. Yalnız şunu söyleyeyim ileride iktidar değişince hala buralardaysam bir kutlama yazısı yazmak isterim.