OCAK2017 Şükran Yücel
Sinemayı seven adam
Mithat Alam'ı tanımıyordunuz belki. Adını bir yerden duymuşluğunuz da olabilir. “Sinefil” sözcüğünü belki de ilk kez onun adıyla birlikte işitmişsinizdir. Sinemaseverlik mi, sinefillik mi? Aralarında ne fark var? İkisi de sinemayı çok sevmekle ilgili sözcükler ama sinefillik sanki daha bir tutkulu geliyor kulağa. Hayatını sinemayı sevmeye adamak gibi bir tını içeriyor. Mithat Alam sinemasever ile sinefilin farkını şöyle anlatıyor: “Sinemasever film seyretmekten zevk alır, belli janrları sever, belli oyuncuları sever ama kendini zorlamayı sevmez. Keyif almak için film izler. Sinefil ise sinemayı her şekilde keşfetmeye kendini adamıştır.” Peki bu adanıştan hayata anlam veren yeni bir misyon üretmek mümkün mü? Sinemayı sevenler sinemaya giderler, sayısız filmi izler, üzerine konuşur, belki bu filmlere dair derin analizler içeren yazılar yazarlar veya kamerayı ellerine alıp kısa- uzun film çekmeyi denerler. Sinemaya yakınlığı olan pek çok işle uğraşabilirler. Olasılıkları uzatmak mümkün. Ama konumuz Mithat Alam. Boğaziçi Üniversitesi'nde Mithat Alam Film Merkezi'ni kurarak sinema sevgisinden kendine yepyeni bir ikinci hayat yaratan, bu hayatında sayısız öğrencinin hayatını değiştiren adam. Öğrencilerini hayallerini gerçekleştirmeye yönlendiren eşsiz bir rehber, bir kılavuz. Sinemanın sadece sinema olmadığını, bir yaşam tarzı olduğunu da unutmayalım. İyi filmler, izleyene hayatın anlamını sorgulamayı, başkalarını düşünmeyi, sevmeyi öğretir. Tıpkı iyi kitaplar gibi. Mithat Alam'ın hayatından öğrenecek çok şeyimiz var. Umut Barış Dönmez'in Sinemayı Seven Adam (İletişim y.) adlı kitabı hocası Mithat Alam'la söyleşilerden oluşan bir nehir söyleşi. Alam'ın çocukluğundan başlayarak hayatının çeşitli dönemlerini konuşarak irdeliyorlar. Mithat Alam hayatını filmlerden ayırması mümkün olmadığı için sevdiği ve defalarca seyrettiği filmleri de anlatıyor. Kitabı okurken yıllar önce seyrettiğimiz ve hayatımızda derin izleri olan filmleri hatırlıyoruz. Öyle müthiş bir hafıza tazeleme ki, o filmleri yeniden seyretme arzusu duyuyoruz. Kitabın sonundaki uzun ve çeşitli listeler de muhteşem bir kılavuz sinema severler için. Mithat Alam tüm samimiyetiyle anlatıyor yaşamının değişik safhalarını. İşadamı olarak işini başarıyla sürdürürken, mutsuz olduğunu, işini sevmediğini fark ediyor. Gerçekte onun gibi pek çok insan aynı hisleri paylaşıyor ama hayatını nasıl değiştireceğini bilemiyor. Belki de bu olanaklara sahip değil. Mithat Alam zaten çocukluğundan itibaren sinema seven, yurt dışındaki iş seyahatlerinde bile fırsat yaratarak sinemaya giden, Türkiye'de vizyona bile girmeyen filmleri toplayan, evinde zengin bir film arşivi oluşturan bir adam. Filmleri sadece izlemekle kalmıyor, sinema tarihiyle ilgili sayısız kitap okuyor, düşünüyor. Ama iş hayatında ve özel hayatında sinema hakkında konuşacak kimse yok. Onun hayatını değiştiren ve ikinci hayatını başlatan teklif Boğaziçi Üniversitesi'ndeki dostlarından geliyor. Dünya Sineması üzerine bir seçmeli ders vermesi isteniyor. Gençlerle sinemanın auteur yönetmenlerinin filmlerini izleyerek tartıştıkları bu dersleri öğrenciler çok seviyor. Mithat Alam da mutluluğun sırrını keşfediyor. Bilgisini öğrencileriyle paylaşırken, o da onlardan çok şey öğreniyor. İş hayatındaki kazancını da yararlı bir şeye dönüştürmek istiyor. Boğaziçi Üniversitesi'ne bağışta bulunarak Mithat Alam Film Merkezi'nin kurulmasını ve hayata geçirilmesini sağlıyor. Bu merkezde gençler sadece film izlemekle kalmıyorlar. Sinemanın ünlü yönetmenleri, oyuncuları, senaristler, edebiyatçılar, sanatçılar merkezdeki söyleşilere ve panellere katılıyorlar. Öğrenciler Görsel Hafıza projesini hayata geçirerek sinemamıza emeği geçen pek çok ustanın deneyimlerini, hatıralarını filme çekerek Türkiye Sineması için benzersiz bir arşiv oluşturuyorlar. Merkez, Hisar Kısa Film Yarışması ile pek çok sinemacının yetişmesine katkıda bulunuyor. Merkez'de sinema tutkusunu pekiştiren öğrencilerin bazısı sinema ile ilgili meslekleri seçiyorlar. Mithat Alam, merkezin devamlılığını sağlamak ve öğrencilere sinema bursu vermek amacıyla Mithat Alam Eğitim Vakfı'nı da kuruyor. Mithat Alam'ı 28 Kasım günü kaybettik. 30 Kasım'da Boğaziçi Üniversitesi'nde düzenlenen anma töreninde pek çok arkadaşı, öğretim üyesi ve öğrencisi konuştu. Onun üniversiteye ve öğrencilerine kattığı değerleri anlattılar. Çok duygulu anlar yaşandı. Mithat Alam Film Merkezi'nde iki gün süren anmalarda anılar paylaşıldı, bazen gözyaşlarıyla kahkahalar birbirine karıştı. Mithat Alam, sadece Boğaziçi Üniversitesi'nde değil sinema dünyasında derin izler bıraktı. Merkezin sadece Boğaziçi öğrencilerine değil, herkese açık olduğunu hatırlatalım. Altyazı Sinema Dergisi de Mithat Alam'ın çocuklarının yıllardır ulusal çapta yaşattığı tek sinema dergisi olarak sinemamıza katkıda bulunmaya devam ediyor. Mithat Alam, kitaptaki söyleşilerde Altyazı'yı Boğaziçi Üniversitesi'ne kabul ettirmesini hayatının en büyük başarısı olarak gördüğünü söylüyor. Mithat Alam yaşarken, merkezin adını duyan pek çok kişi onun vefat etmiş birisi olduğunu sanıyordu. Bu da onu tanıyanlar arasında espri konusu oluyordu. Kendisi de kitaptaki söyleşilerde onu ölmüş sananlarla ilgili tatlı anılar anlatıyor. Şimdi onun adı artık kurmuş olduğu merkezde ve vakıfta yaşamaya devam edecek. Mithat Alam kalıcı eserler bırakabilmenin mutluluğunu yaşadı. Kitabın sonunda, “Afterlife” filmine değinerek, o filmde araf'taki herkese tek bir hatırayı seçme hakkı verildiğini hatırlatıyor. Öyle bir şey olsaydı, öğrencilerinin hayatına dokunabildiğini, onların hayatını olumlu anlamda etkilediğini ona hissettiren bir öğrencisinin mektubunun ona yaşattığı ve o andan sonra devam eden o kalıcı mutluluk duygusunu yanında götürmek istediğini belirtiyor. Yanında götürmek isteyeceği mutlu anıları olmasını kim istemez? Yeni yılda herkese mutlu anlar diliyorum.