SUBAT2017 Şükran Yücel
Onat Kutlar'a mektup var
Hülya Uçansu, Bir Uzun Mesafe Festivalcisinin Anıları ve Nisan, Ayların En Güzeli kitaplarından sonra üçüncü kitabı Onat Kutlar'a Mektup Var kitabıyla değerli yazar Onat Kutlar'ın anısını bir kez daha hatırlatıyor. Kitabın Onat Kutlar'ın anısına düzenlenen Sinematek Yaşıyor projesiyle aynı zamanda çıkması anlamlı bir buluşma oldu. Hülya Uçansu, çeyrek yüzyılı geçen festivalcilik deneyiminde olduğu gibi gene çok dikkatli, özenli ve titiz bir araştırmacı olduğunu bu kitapta da gösteriyor. Beni en çok etkileyen de onun derin vefa duygusu. Bugünlerde hep vefanın sadece bir semt adı olarak kaldığını, onun da unutulmak üzere olduğunu sık sık tekrarlar olduk. Vefalı, sadık ve hakikatli dostlukların önemi günümüzün hızlı akan teknik dünyasında geçerliliğini yitiriyor gibi. Ya da 140 vuruşluk bir mesaja sığdırılmaya çalışılıyor tüm duygular. “Onat Kutlar'a Dostlarından 80. Yaş Armağanı” olarak hazırlanan bu kitabı okuyunca, hatırlamanın ve hatırlatmanın ne kadar değerli olduğunu düşündüm. Biliyorsunuz, artık mektup da yazmaz olduk. Üzeri pullu zarfların içinde mektup da almıyoruz. Yılbaşı, bayram kartları da çoktan tedavülden kalktı. Biz de alıştık mektup almamaya, daha birçok şeye alıştığımız gibi. Hülya Uçansu, Onat Kutlar'ın hayatının değişik evrelerini öyle dikkatli kurgulamış ki, onun yazdığı bölümlerle birlikte dostlarından mektuplarla Onat Kutlar'ın hayatına bir yolculuk yapıyoruz. Çocukluğundaki Antep günlerinden başlayarak, memleketine, halkına karşı sorumluluk duyan bir aydının nasıl yetiştiğine tanıklık ediyoruz. İlk şiirlerini çocukluk yıllarında, fıstık ağaçlarının gölgesinde, portakal çiçeği kokan bahçelerde yazmıştı. Antep'in ünlü sinemacısı Nakip Ali'nin sinemasında düşmüştü yüreğine sinema sevdası. Arkadaşı Ülkü Tamer'le bütün filmleri izliyorlardı. 1953'te Güzel Sanatlar Akademisi'nin Mimarlık bölümünü kazanarak İstanbul'a geliyor. İstanbul'un genç edebiyat çevrelerine giriyor. Dostlarıyla edebiyat, sanat, felsefe ve politika gibi konuları tartışıyor. Birlikte a dergisini çıkarıyorlar. Aralarında kimler yok ki? Edip Cansever, Demir Özlü, Erdal Öz, Doğan Hızlan, Ülkü Tamer, Konur Ertop ve daha birçok önemli isim. Onat Kutlar'ın yıllar içinde gittikçe daha çok kıymeti bilinen öykü kitabı İshak 1959'da yayımlanıyor. Onat Kutlar, daha sonra sinemateğe tüm emeğini harcamasaydı, öyküye ve edebiyata devam etseydi, edebiyatımızın önde gelen isimlerinden biri olurdu kuşkusuz. Ama o hayatın önüne açtığı yeni yollardan önce Paris'e gidince sinemanın büyüsüne kapılarak edebiyattan uzaklaştı ama her zaman nice güzel şiirler ve denemeler yazmaya devam etti. “Sinema Bir Şenliktir” adlı kitabındaki bir denemesinde, “...yaşamıma görüntünün bitmez tükenmez şeridini sokan sinema paris...” diye başladığı bölümde 1961 yılının güneşli bir kasım sabahında elinde bavuluyla Paris garında duruşunu anlatır. Elinde ne bir adres ne de telefon numarası vardır. Sadece Türk sanatçıların Vavin metrosunun yanında Select Kahvesi'ne devam ettiklerini duymuştur. Mütevazı kahveye girdiğinde kalabalık bir grubun Türkçe konuştuklarını işitir. Onlara Demir Özlü'yü sorar. Fikret Mualla, Selim Turan, Mübin Orhon, Hakkı Anlı gibi ünlü sanatçıların olduğu grup pek ilgilenmezler. Tam kahveden çıkarken sonradan yakın dost olacakları Hüseyin Baş seslenir. Hüseyin Baş ona Paris'i tanıtır, Fransız Sinematek'iyle tanışması da böyle gerçekleşir. O günden sonra Sinematek'teki bütün filmleri izler. Sinematek'in kurucusu Henri Langlois ile konuşur ve İstanbul'da bir sinematek kurma fikrinden söz eder. Kendisinden önce başkalarının da ona başvurduğunu öğrenir. O günden çok değil üç yıl sonra 1965 yılının Ağustos ayında Türk Sinematek Derneği'ni, fotoğraf sanatçısı ve işadamı Şakir Eczacıbaşı ile birlikte kurar. Langlois açılış için İstanbul'a gelir ve onur üyesi olarak açılış filmini sunar. Sonrası Sinematek için verilen zorlu mücadele ile geçer. Sinematek bir sinema okulu gibi pek çok sanatçının ve yazarın sinemanın başyapıtlarıyla tanıştığı, sinemanın, edebiyatın ve siyasetin sorunlarını tartıştığı bir merkez olur. Kutlar, sinemateki sadece özgün filmler seyredilen bir mekân olmaktan öteye taşır, yaşayan, nefes alan, araştıran, tartışan insanların mekânı yapar. Mart 1966'da kapsamlı ve nitelikli bir sinema dergisi olan Yeni Sinema'yı yayımlamaya başlar. Pek çok değerli isim bu dergiye yazılarla katkıda bulunuyor, çeviriler yapıyordu. Onat Kutlar derginin editörlüğünü üstlenmiş, başyazılarını yazıyordu. Onat Kutlar, çok yönlü bir aydındı. Denemeleriyle, eleştirileriyle olduğu kadar imza attığı önemli senaryolarla da sinemamıza değerli katkılarda bulundu. Onda bir “öncü” niteliği vardı, sinematekle pek çok gencin hayatını değiştirdi. Birçok usta sinemacının yetişmesine yol açtı. Bu kitapta yer alan mektuplar, onun hayatını sinemaya adamakla sanat dünyamızda ne büyük bir gelişme ve ilerlemeye sebep olduğunu gösteriyor. Onat Kutlar Sinematek Başkanlığı'ndan ayrıldıktan altı yıl sonra İstanbul Kültür Sanat Vakfı'nda (İKSV) kısa zamanda büyüyüp serpilecek olan İstanbul Film Festivali'nin kurulmasına öncülük etti.1982 yazında Konak Sineması'nda gerçekleştirilen Sanat Filmleri Haftası, büyük ilgiyle karşılandı. 1983'de o zamanki adıyla Sinema Günleri'nin yönetiminde yer aldı. 1982'den 1995'e kadar İstanbul Film Festivali'nin Düzenleme Kurulu'nda danışman olarak görev yaptı. Aynı zamanda ölümüne kadar İKSV'nin Başkan Yardımcılığı'nı da başarıyla sürdürdü. İstanbul Film Festivali'nin ülkemizin yalnız sanat hayatına değil, tüm yaşamına katkıları saymakla bitmez. Onat Kutlar festivalin sadece danışmanı değil, her bakımdan yol göstericisi, her türlü görevi üstlenen bir emekçisiydi aynı zamanda. 30 Aralık 1994'te Marmara Oteli'nin girişindeki Opera Pastanesi'nde saat 18:00'de patlayan uğursuz bomba, ortalığı kan gölüne çevirdi. Onat Kutlar evlilik yıldönümünü kutlamak üzere eşi Filiz Kutlar'ı bekliyordu. Pastanede bulunan Yasemin Cebenoyan o anda hayatını kaybetti. Başka bir parça Onat Kutlar'ın belkemiğine isabet etti. Hastaneye kaldırılan Kutlar, ameliyata alındı. Bütün dostları hastanenin kapısında günlerce kaygıyla ve umutla beklediler. 11 Ocak 1995 günü hayata veda ettiğinde 59 yaşındaydı. Daha yapacak çok işi, yaratacak çok eseri vardı. Her öldülenle bir evren yok edilir. Hiçbir kutsal amaç, hiçbir ideoloji, hiçbir hak, hiçbir öfke, hiçbir yetki doğrulamaz öldürmeyi. Onat Kutlar öldürüleli 22 yıl oldu. Yazık ki, hâlâ terör ve şiddet günlerini korku, acı ve endişe içinde yaşıyoruz. Bitsin artık bu karanlık terör ve şiddet. Onat Kutlar'ı saygıyla, şükranla ve kendi dizeleriyle anıyoruz. Ondan geriye çok şey kaldı. Şarkısı, şiirleri, öyküleri, eserleri unutulmadı, unutulmayacak. “Akşamüstü oturdum yol kıyısına Düşündüm ne kalacak bizden geriye Bu güzel şarkı da unutulacak Kıyımlar acılar kanlar içinde Savrulurken yaşadığımız günler Bu soruyu mutlaka soracaksın Ne kaldı ne kaldı bizden geriye?”