SUBAT2017 Tutku Konuk Altındal
Mutluluk nerede
Günümüzde hangi dergi ya da gazeteyi elimize alsak mutluluk hakkında ipucu veren yazılarla karşılaşıyoruz. Özellikle yeni yıl geldiği zaman bu yazıların sayısı artıyor. Anlaşılan o ki, binaların yükseldiği, tüketimin hızlandığı, ailelerin küçüldüğü ama harcamaların arttığı bu dünyada hepimiz mutluluğu daha çok arar olduk. Hele ki bulunduğunuz yerde toplumsal huzursuzlukların ardı arkası kesilmiyorsa stresten arınma, öfke kontrolü ve daha mutlu bir yaşamın yolları gibi başlıklar ana haber bültenlerinde bile baş gündem konusu. Mutluluğun tek bir anlamı yok, dolayısıyla herkese göre farklı şekilde yorumlanıyor. Kimisi mutluluğu başarılı bir iş yaşamında ararken kimisine göre mutluluk yan gelip yatmak olabiliyor. İnsanoğlu her geçen gün duygu ve davranışları ölçmek amacıyla alternatif teknikler geliştiriyor, insan olmanın basit formlarını araştırıyor ama mutluluğun gerçek anlamını henüz bulabilmiş değil. Öyle ki Harvard Business Review’de yayınlanan bir makaleye göre “mutluluk” ve “üretkenlik” arasında çelişkili sonuçlar var. Araştırmalar gösteriyor ki, çalışanların kendini çaresiz hissettiği zamanlarda kurumsal üretkenlilik ve dolayısıyla karlılık artıyor. Diğer bir araştırmaya göre ise, mutluluğu aramak yoruyor ve mutluluk peşinde koşmak bizi daha az mutlu yapıyor. Geçtiğimiz günlerde yapılan bir deney bu yaklaşımı kanıtlar nitelikte. Deneklerden kendilerini mutlu eden bir film izlemeleri isteniyor (filmin konusu bir başarı hikayesi). Ancak filmi izlemeden önce deneklerin yarısına mutluluğun önemi hakkında bir yazı okutuluyor, diğer yarısına ise okutulmuyor. Film bittiğinde yazıyı okuyan grubun filmi izlemekten daha az mutlu olduğu görülüyor. Sonuç olarak; konu mutlu olmak bile olsa başarma korkusu yaşayan grup her zaman daha mutsuz kalıyor. Buradan hareketle mutsuzluk ise, mutlu olmayı başaramamak olarak yorumlanıyor. Başka bir araştırmaya göre; mutlu olan çalışanlar her zaman iyi performans gösteremiyor. Örneğin satış elemanlarının sinirliyken daha iyi pazarlık yaptığı gözlemlenmiş. Dolayısıyla yapılan işe göre mutluluğun etkileri değişiyor ve bu güzel duygu bazı yeteneklerin kaybedilmesine yol açabiliyor. “Mutluluk sahip olmayı istediklerinizin sahip olduklarınıza bölünmesidir.” diye düşünenler var. Bu yaklaşım bana fazla materyalist geliyor. Sonuçta sahip olmadığım şeyler de beni mutlu edebiliyor. Ya da onlarla mutlu olurken acaba sahip olmayı ister miydim diye düşünmüyorum. Ama şöyle de bir gerçek var ki, mutlu olmak için hepimizin önce kendini kanıtlamaya ihtiyacı var. Kişinin kendi yaptığı işle ilgili (bu iş profesyonel bir meslek olabildiği gibi yemek yapmak ya da çocuk bakmak gibi bir iş de olabilir) manevi tatminini sağlaması ve sonra da çevresiyle bunu paylaşması şart. Bunun için; psikolojik açıdan sağlıklı olmak, kendini güvende hissetmek, yaşadığı yere aidiyet duymak ve bulunduğu çevrede saygı duyulan bir kişi olmak gerekiyor. Böylece herkes amaçlarının peşinden gidip, yaptığı işte anlam bulabiliyor. Şu anda benim için mutluluk bir bebeğin gülüşünde. Siz de mutlu olmak için öncelikle kendinize hayattaki amacınızın ne olduğunu sorun. Bu amaç; zamanla değişkenlik gösterebilir ama en azından bunu bilmek ve ona göre hareket etmek sizi mutlu ederek yaşadığınız hayata anlam katacaktır.