MAYIS2020 Yayın Kurulu
Covit-19 laneti yakamızı bırakmıyor
Covit 19 günleri berbat, endişeli, bazen korkulu ve çoğunlukla üzüntülü geçiyor. En büyük üzüntümüz ise, bu lanet salgının etkilediği insanların bütün dünyada rakamlarla donatılmış olması Bugün kaç insanın burnuna test çubuğu sokulmuş 40 küsur bin... Ama şu ülke günde 100 bin yapıyormuş... Test sonuçlarına göre virüsün bulaştığı insan sayısı beş bin kadarmış, hastanedekiler şu kadar, solunum cihazına sağlananlar şu kadar ve en korkuncu da rakamlara indirgenen ölümler. Binlerce insan... Şu ülke felaketi yaşıyor, şu ülke önlemleri artırıyormuş ama ölenler... Onlar sayılardan ibaret... Başarı ve başarısızlık yine sayılarla ölçülüyor. Günlük ölü sayısı binin altına düşen ülkenin yetkilisi "yaşasın başarıyoruz!" diye seviniyor. Eve kapanan milyonlarca insanın tüketimi tabii olarak azalıyor. Daha az enerji tüketiliyor. Petrol üreticilerinde panik başlamış, üretiyorlar ama ortada alıcı yok. Fabrikalar kapanıyor ve şehirlerin üstündeki o kirli hava bulutları azalıyor. Yunuslar hiç görülmedikleri yerlerde gezintiye çıkıyor. Çünkü en tehlikeli canlı ortalarda yok. Ve geliyoruz ekonomiye... İnsanlar işlerini kaybediyor. Borçlular borçlarını ödeyemiyor, alacaklılar telaşlı... Ekonomik durumları kötü olan ülkelerin yöneticileri "Yaşasın Corona" nidaları ile beceriksizliklerini örtecek bir dost gibi sarılıyor ölümcül virüse... Paraya dayalı düzenin nasıl devam edeceği tartışmaları dünyayı bekleyen değişime kadar uzanıyor. Dünya ekonomisini yöneten 3-5 ailenin sahip olduğu servet sosyal medyanın gündeminde ön sıralara çıkıyor. Amerikan merkez bankası FED'in ortakları arasında devletin bulunmadığı ve dolar basma yetkisinin banker ailelere ait olduğu bilgisini öğrenmeyen kalmıyor... Bir yanda ölüm korkusu, bir yanda açlık korkusu... İşini kaybedenler, işyerini kapatan esnaf ve milyarlarca dolar borcu bulunan büyük sermaye grupları... Herkes "ne olacağız" sorusunun peşinde... Aklı başında olanlar Türkiye'ye şunları öneriyor. • Öncelik insanlarımızın sağlığına verilmeli, katı tedbirler alınmalı ve asla gevşemeye heves edilmemeli... • Tarım ve hayvancılık çok iyi destekler verilerek ayağa kaldırılmalı... Tarım arazilerinin betonlaşması önlenmeli hattı betonlaşanlar geri kazanılmalı. Çiftçinin milletin efendisi olduğu asla unutulmamalı... • Üretim ekonomisine geçiş planlanmalı ve azalan kaynaklar tamamen bu plana dayalı olarak kullanılmalı. • En iyi kaynak yaratma işi tasarruftan geçiyor. Memlekette zorunlu tasarruf içinde olan millete devletin de katılarak harcayacağı her kuruşa bir düğüm atmalı... • Dünya ekonomik sistemi içinde kalacağımıza göre bir an önce demokratik parlamenter sisteme dönülerek güven sağlanmalı ve sosyal devlet için bütün reformlar planlanmalı... Haziran sayısında baskılı bir dergiyi size ulaştırmak ümidiyle sevgiler...