SUBAT2017 Ayse Perin (Tatari)
John Berger
Ocak’ta yaşama veda eden John Berger anısına… Dünyaca ünlü sanat eleştirmeni ve yazar John Berger, 90 yaşında Paris’teki evinde hayatını kaybetti (5 Kasım 1926–2 Ocak 2017) John Berger ile ilk tanışmam “Picasso’nun Başarısı ve Başarısızlığı” adlı kitapla oldu. Picasso’ya olan ilgim beni John Berger ile tanıştırdı. Uzun yıllar resim çalıştığımdan mı bilemiyorum ama oldum olası Picasso’nun eserleri ile ilgilenmişimdir. Lise çağlarında bile değilken resimlerinden çok etkilenmiş, bir kitabın sahifelerinden kesip çerçeveletmiştim Palyaçolar’ını, Cambazlar Ailesini, Mavi Dönem’ini… Yurt dışına gittiğim zamanlarda, müzelerde özellikle onun resimlerini görme ve inceleme arzusunda olmuşumdur. O nedenle kitabın yazarı Berger’in adından önce dikkatimi çeken; kitabın Picasso ile ilgili olmasıdır. Picasso’nun başarısı hepimizce malum. Yazarın söz ettiği Picasso’nun başarısızlığı elbette merak konusu… Öyle ya böyle bir kitabı yazabilmek, büyük sanatçıyı eleştirebilmek için resmi ve ressamlığı iyi bilmek gerekir. En etkili sanat eleştirmenlerinden biri olan Berger yazarlığının yanı sıra ressamlığı ile de tanınır.1940 ların sonunda Londra’da çeşitli galerilerde sergiler açmıştır.Kitabın öz sözünde şöyle der John Berger; Bu kitabı yazmamın üstünden yirmi yılı aşkın bir süre geçti.1965’te ilk yayınlandığında, her yere değilse bile pek çok yerde kitaba saygısız, duyarsız, doktriner ve sapkın gibi suçlamalar yöneltildi… O zamanlar Picasso sağ ve ününün doruğundaydı ve hakkında övgü dolu kitaplar ve makaleler yayınlanıyordu. John Berger bu kitabı 1965 yılında yayınladığında pek çok eleştiri aldı. “Picasso’nun Başarısı ve Başarısızlığı” adlı kitabı, Picasso’ya duyduğu sevgiden kaynaklanan bir inceleme için yazdığını ifade eder Berger… Bir İspanyol, bir sürgün, yalnız ve yalıtılmış bir insan olarak Picasso, diye tanımlar ve resimleri üzerinden farklı bir bakış açısıyla analiz eder Picasso’yu. Sanatını ve kişiliğini analiz ederken de Picasso’nun yaşadığı dönemin usta ressamlarını, sanat akımlarını ve dünyadaki politik gidişi, iç ve dış savaşları da inceler. İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra Picasso Fransa’nın güneyinde bir ev satın alır ve karşılığında bir natürmort verir… Sahip olduğu her şeyi o şeyin resmini çizerek elde edebilirdi diyor Berger kitabında. 20 yüzyılın en ünlü resmi Guernica’yı analiz ederken şöyle der; Guernica, Picasso’nun acı çekmeyi nasıl imgelediğini anlatan bir resimdir… Picasso bu resimde kendi ülkesinden gelen haberleri dinlerken kendi çektiği acıları resmetmektedir. Resim çok derinden öznellik taşır, gücü de buradan kaynaklanır. Kent yoktur,uçaklar yoktur,patlama yoktur,İspanya’da olayın geçtiği kesime bir gönderme yoktur. Suçlanacak düşman yoktur. Kahramanlık da yoktur.Gene de yapıt bir protestodur…Guernica’da figürlerin analizleri, ifadeleri incelenir ve okuyucuya aktarılır Berger tarafından. Picasso’nun hayatı üzerinden, çağdaşı ressamlar, edebiyatçı ve sanatçılardan söz edilir, bir yandan bilgi kaynağıdır öte yandan sorgulamalar yolculuğudur “Picasso’nun Başarısı ve Başarısızlığı” adlı kitap. Yazarın başka güzel bir kitabı da“ Fotokopiler” dir… Kapak resmi Abidin Dino’nun Eller’inden…29 adet küçük hikâyeden oluşan “Fotokopiler”de kendisinde sevgi dolu bir iz bırakmış kişileri anlatır. “O Ana Adanmış” adlı kitabında da Berger on dokuz yazısını bir araya getirir. Kitap, bakma ve gördüğü üzerine düşünme tutkusu olan okura sunulmuştur… Yazar kent sokaklarından Rodin heykellerine, gazete fotoğraflarından kalabalıkların çeşitli görüntülerine kadar uzanıp giden yeni ve şaşırtıcı bir bakış açısı getirir. John Berger’i sevmemin sebebi sanata ve sanatçılara olan müşterek sevgimizden olsa gerek
E-DERGİ İzmir Life şimdi internette.
Tıklayın, okuyun...
Eylül/Ekim 2025 sayısında neler vardı göz atın!
AYIN MEKANLARI GÜL KEBAP

İşte istisna mekânlardan biridir Gül Kebap... Kuruluş tarihi 1949. Gül Kebap’ın özelliği sadece “iyi köfte” yapıyor olması değil. Gül Kebap yetmiş altı yıldır aynı yerde ve dördüncü kuşağın yönetiminde. “Sefer tası” misali üç katlı daracık mekânında müdavimlerinin vazgeçemediği adres. Hayranlık uyandıracak bir çaba değil midir bu? İşini, kalitesini koruyarak yapan tam bir aile işletmesi… Kurucu Mehmet Ali Gülgeze, Girit’in üçüncü büyük şehri Resmo’dan İzmir’e göçle gelmiş. Çanakkale’de savaşmış. Bayrağı, ikinci kuşak oğulları Mustafa ve Muhsin Gülgeze devralmış… Ardından torun Hüsnü Gülgeze. Ve bugün dördüncü kuşak Hüsnü’nün oğlu Burak Muhsin işin başında. “Bir Kemeraltı klasiği” olarak Gül Kebap, esnaf lokantası köfteciliğini ilk günden bugüne değişmeyen formül ve sunum geleneğiyle tavizsiz sürdürüyor.

FİLİBELİ HAN

Filibeli Han Eski İzmirlilerin hatıralarındaki Şükran Oteli, özenli bir yenileme süreci sonrasında sahiplerinin soyadını alan "Filibeli Han" Kemeraltı Çarşısı'nın yeni cazibe merkezi olarak hizmete açıldı. Günümüz ihtiyaçlarına uygun yiyecek içecek mekanlarının yer aldığı Filibeli Han'ın üst katı da keşke çeşitli el sanatları üretiminin yapıldığı atölyelere açılsa... Bizim dikkatimizden kaçmış olabilir ama binanın kısa bir tarihinin yabancı dilleri de kapsayacak şekilde bir köşede yer alması çok doğru olurdu diye düşünüyoruz.

BOŞNAKYA

Boşnakya Filibeli Han'ın yan sokağa açılan çıkışında sevimli olduğu kadar lezzetli ürünler sunan "Boşnakya" isimli bir mekan var. Kıymalı Boşnak böreği, peynirli, patatesli ve patlıcanlı börekler, yaprak sarma ve haşhaşlı börek gibi lezzetlerin ağız sulandırdığı mekanda demli bir çay veya reyhan şerbeti yanında poğaçalar ve harika tatlılar deneyebilirsiniz.Antakya'nın çıtır kabak ve kömbesi, bougatsa Selanik tatlısı, medovik Rus pastası, triliçe tatlıları sizi bekliyor. Cuma günleri menüye mantı da ekleniyor. Boşnakya'ya uğramayı ihmal etmeyin.