Bulunduğu sayı belirtilmemiş. Gülhan Berkman Yakar
Kıdemli Stajyer
Rahmetli dedem ve anneannem, son derece aydın insanlardı; aynı zamanda İslam dinine de gönülden bağlıydılar. Beş vakit namaz kılar, dini vecibelerini ellerinden geldiğince yerine getirirlerdi. Dedem ayrıca; zamanı geldiğinde, iki katlı evin merdivenlerini çıkar, holü aydınlatan pencerenin önünde oturup kısık sesle ezan okurdu. Ben pek anlam veremezdim bu duruma, bir gün dayanamayıp sordum anneanneme: - Dedem neden üst kata çıkıp ezan okuyor? - Çünkü O bir imam. Sorudan pek hoşlanmadığını hissetmiştim anneannemin, bir şekilde konuyu geçiştiriyor gibiydi. Aklıma yatan bir yanıt da alamamıştım. Dedem, bir subay ve imamdı ama çoktan emekli olmuştu. Son derece aklı başında olan bu kişinin, hiç kimse duymadığı halde ezan okuması anlamlı gelmiyordu bana. Sanırım anneanneme de… Geçen yıl gösterimde olan bir filmi yeni izledim. Kendisi, yıllardır zihnimde dolaşan bu sorumun anlamlı bir yanıtı oldu adeta. Filmin adı “ The Intern” Türkçe ’ye “Kıdemli Stajyer” olarak çevrilmiş. Konusu kısaca şöyle : (“Ben” –(Robert de Niro ) Bir kurumda 40 yıla yakın çalışarak, orada başkan yardımcısı iken, emekli olmuş, yetmiş yaşında bir adam… Emeklilik ve yalnızlık onu farklı deneyimler yaşamaya itmiş; seyahat, golf, yoga vb. ama hiçbiri yaşamındaki boşluğu dolduramamış. Derken, emeklilere özel bir stajyerlik ilanı görüp işe başvuruyor ve kabul edilince; kendisine verilen en basit işleri bile büyük bir saygı ve özenle, en iyi şekilde yapıyor kurum içerisinde fark yaratıp yıldızlaşıyor…)“ diyerek konusunu kısaca özetleyebiliriz. Keyifli bir film, izlemenizi tavsiye ederim. Filmde, günümüz iş dünyasına, genç çalışanlara, emekli olmayı tasarlayanlara, çok güzel göndermeler ve yeni fikirler var. Filmi izlerken bir anda kafamda dedemle ilgili taşlar yerine oturdu bu arada. Dedem kendisi için en önemli kimliklerinden biri olan “ iş kimliğini “ hiçbir zaman bırakmak istememişti. Bence iyi hissetmek için kendine pratik bir çözüm bulmuştu. Eskiden olduğu gibi, yukarıya çıkıyor pencerenin önündeki yerine oturup ezanını okuyordu. Böylece yaşamını bütünleyen o iş kimliğini ( tabii ki kutsal da bir görevdi ) hiçbir zaman üzerinden çıkartmasına gerek kalmıyordu. Biz bunu neden yaptığına anlam veremezken, belki de o, akıl ve ruh sağlığını böylece korumaya çalışıyordu. Yaşamımızda pek çok kimliği üzerimizde taşıyoruz; çocuk, eş, baba, anne, öğrenci, iş adamı, iş kadını… vb . Bu kimliklerin bazıları ömür boyu devam ederken, bazıları da bir anda sona erebiliyor. Kimlikler yok olduğunda ise boşluk ve değersizlik hissi, kişileri depresyona bile sürükleyebiliyor. Özellikle erkeklerin iş kimlikleri onlar için çok önemli oluyor; gerçekten yapmaktan zevk aldıkları hobileri veya emeklilik sonrası için bir hazırlıkları yoksa evde işleri çok zor. Kariyer bitiminde ” emeklilik kariyeri “ için önceden kolları sıvamak ve ciddiyetle hazırlanmak gerek, benden söylemesi. Sevgiyle Kalın.
E-DERGİ İzmir Life şimdi internette.
Tıklayın, okuyun...
Eylül/Ekim 2025 sayısında neler vardı göz atın!
AYIN MEKANLARI GÜL KEBAP

İşte istisna mekânlardan biridir Gül Kebap... Kuruluş tarihi 1949. Gül Kebap’ın özelliği sadece “iyi köfte” yapıyor olması değil. Gül Kebap yetmiş altı yıldır aynı yerde ve dördüncü kuşağın yönetiminde. “Sefer tası” misali üç katlı daracık mekânında müdavimlerinin vazgeçemediği adres. Hayranlık uyandıracak bir çaba değil midir bu? İşini, kalitesini koruyarak yapan tam bir aile işletmesi… Kurucu Mehmet Ali Gülgeze, Girit’in üçüncü büyük şehri Resmo’dan İzmir’e göçle gelmiş. Çanakkale’de savaşmış. Bayrağı, ikinci kuşak oğulları Mustafa ve Muhsin Gülgeze devralmış… Ardından torun Hüsnü Gülgeze. Ve bugün dördüncü kuşak Hüsnü’nün oğlu Burak Muhsin işin başında. “Bir Kemeraltı klasiği” olarak Gül Kebap, esnaf lokantası köfteciliğini ilk günden bugüne değişmeyen formül ve sunum geleneğiyle tavizsiz sürdürüyor.

FİLİBELİ HAN

Filibeli Han Eski İzmirlilerin hatıralarındaki Şükran Oteli, özenli bir yenileme süreci sonrasında sahiplerinin soyadını alan "Filibeli Han" Kemeraltı Çarşısı'nın yeni cazibe merkezi olarak hizmete açıldı. Günümüz ihtiyaçlarına uygun yiyecek içecek mekanlarının yer aldığı Filibeli Han'ın üst katı da keşke çeşitli el sanatları üretiminin yapıldığı atölyelere açılsa... Bizim dikkatimizden kaçmış olabilir ama binanın kısa bir tarihinin yabancı dilleri de kapsayacak şekilde bir köşede yer alması çok doğru olurdu diye düşünüyoruz.

BOŞNAKYA

Boşnakya Filibeli Han'ın yan sokağa açılan çıkışında sevimli olduğu kadar lezzetli ürünler sunan "Boşnakya" isimli bir mekan var. Kıymalı Boşnak böreği, peynirli, patatesli ve patlıcanlı börekler, yaprak sarma ve haşhaşlı börek gibi lezzetlerin ağız sulandırdığı mekanda demli bir çay veya reyhan şerbeti yanında poğaçalar ve harika tatlılar deneyebilirsiniz.Antakya'nın çıtır kabak ve kömbesi, bougatsa Selanik tatlısı, medovik Rus pastası, triliçe tatlıları sizi bekliyor. Cuma günleri menüye mantı da ekleniyor. Boşnakya'ya uğramayı ihmal etmeyin.