NISAN2020 Prof. Dr. Levent Kırılmaz
Sudaki mucize ve yaşam (3)
Şimdi sen, “su” olduğunu düşün Su kadar özel, su kadar faydalı ve su kadar çok, tükenmez İnanıyorum ki gerçekten de öylesin Ama ister çeşmelerden dökül, ister göklerden yağ, ister nehirler dolusu ak Dibi olmayan bir kovayı dolduramazsın Yani seni dinlemeyenlere sesini duyuramazsın Unutma,; daha çok bağırdığında daha çok dinlenmezsin Gürültünün parçası olursun sadece Suyun yanında olanlar suyu en az içenlerdir Çünkü “Su nasılsa burada, lüzum yok ki kana kana içmeye” diye düşünürler Aynen, sesini sürekli duyanların seni dinlemedikleri gibi Ormandaki hiçbir hayvan, ırmağın gürültüler koparan yerinden Su içmeye çalışmadı şimdiye kadar Hepsi, hep sabahın en sakin anını bekledi Suyun durgun yerlerini bulabilmek için gittiler ve sakin sakin içtiler Onlar için en uygun olan ve kendi istedikleri zamanda Sen, hep bir “su” olduğunu düşün Su gibi güzel, su gibi yararlı, su gibi vazgeçilmez Ve su gibi hayat kaynağı olduğunu düşün Ama su gibi yaşatıcı ol Su gibi yıkıcı, sürükleyici ve öldürücü değil Sen bir “su” ol Ama rahmet ol; afet değil Su isen tarlalarını basma insanların Yuvalarını yıkma, ocaklarını söndürme Sana, felaket denmesin Su isen, bir bardağa sığabil ki; damarlara giresin Su; yüce Tanrı’nın insanlar için yarattığı en büyük nimetlerden biridir Ve suya benzediğini unutma Su gibi özel, su gibi güzel, su gibi faydalı, su gibi lüzumlu Ve su gibi bitmez tükenmez olduğunu da unutma Ayrıca su gibi sakin olabileceğin gibi Su gibi de kıyametler koparıcı olabileceğini unutma Unutma; senin işin rahmet olmak, afet değil Vadiler varken önünde ve ovalar varken yayılabileceğin Küçük ırmaklara ayırabiliyorsan kendini ve bardaklara bölebiliyorsan Hayat verirsin çevrene Ve yaşayabilirsin Dünya dönmesine devam ettiği müddetçe Yoksa hep duyulmayan, dinlenmeyen, korkulan ve kaçılan olursun Seller, afetler gibi Tercih elindeydi hep ve hep de senin ellerinde olacak Ya tutmayı öğreneceksin dilini veya hiç durmadan konuştuğun için Sadece bomboş ve anlamsız sesler çıkartan birisi olduğunu zannettireceksin Çevrendeki insanlara Ama yapman gereken şu değil mi? Düşüneceksin ne zaman ne söyleyeceğini Düşüneceksin kimin dinleyip dinlemediğini, kimin anlayıp anlamadığını Düşüneceksin anlatmak istediklerinin ne kadarını anlatabildiğini Hatta anlayanların anladıklarının da senin anlattıklarının Ne kadarı olduğunu düşüneceksin Ve konuşmak için en uygun zamanı bekleyecek En az ama en uygun kelimeleri seçmeye çalışacaksın Ahmak olmayan yolcuların Önceden aldıkları biletleri ceplerinde olduğu halde, saatlerini kontrol ederek Vakit yaklaştığında, vapurun kalkacağı iskelede hazır olmaları gibi Sen de fikrini bildireceğin kişinin, kıyıya yanaşmasını bekleyeceksin Demeyeceksin: Ben canım isteyince giderim iskeleye Vapur da o saniyede gelmek zorunda Demeyeceksin: Ben aklıma geleni aklıma geldiği biçimde söylerim Karşımdaki de değil duymak, değil dinlemek, Anlattığımdan bile fazlasını anlamak zorunda Keşke öyle olsaydı Keşke haklı olsaydın ama maalesef değil Ağzını açıp şelaleden dökülen suyu içmeye çalışan bir tavşan gördün mü hiç? Veya önüne çıkan ağaçları dahi sürükleyen bir selden Susuzluk gidermeye uğraşan bir ceylan gördün mü? Kaplanlar bile içebilmek için suyun durulmasını bekler Hadi Sen şimdi “su“ olduğunu düşün ve kendini “su” gibi hisset SU gibi özel, su gibi güzel, su gibi berrak, su gibi yararlı SU gibi hayat kaynağı ve su gibi bitmez tükenmez olduğunu hatırla Ama yine su gibi bir küçük bardağın içine sığdır ki kendini Girebilmeyi öğren insanların damarlarına Hayat ver Vazgeçilmez ol (Mevlana)
E-DERGİ İzmir Life şimdi internette.
Tıklayın, okuyun...
Eylül/Ekim 2025 sayısında neler vardı göz atın!
AYIN MEKANLARI GÜL KEBAP

İşte istisna mekânlardan biridir Gül Kebap... Kuruluş tarihi 1949. Gül Kebap’ın özelliği sadece “iyi köfte” yapıyor olması değil. Gül Kebap yetmiş altı yıldır aynı yerde ve dördüncü kuşağın yönetiminde. “Sefer tası” misali üç katlı daracık mekânında müdavimlerinin vazgeçemediği adres. Hayranlık uyandıracak bir çaba değil midir bu? İşini, kalitesini koruyarak yapan tam bir aile işletmesi… Kurucu Mehmet Ali Gülgeze, Girit’in üçüncü büyük şehri Resmo’dan İzmir’e göçle gelmiş. Çanakkale’de savaşmış. Bayrağı, ikinci kuşak oğulları Mustafa ve Muhsin Gülgeze devralmış… Ardından torun Hüsnü Gülgeze. Ve bugün dördüncü kuşak Hüsnü’nün oğlu Burak Muhsin işin başında. “Bir Kemeraltı klasiği” olarak Gül Kebap, esnaf lokantası köfteciliğini ilk günden bugüne değişmeyen formül ve sunum geleneğiyle tavizsiz sürdürüyor.

FİLİBELİ HAN

Filibeli Han Eski İzmirlilerin hatıralarındaki Şükran Oteli, özenli bir yenileme süreci sonrasında sahiplerinin soyadını alan "Filibeli Han" Kemeraltı Çarşısı'nın yeni cazibe merkezi olarak hizmete açıldı. Günümüz ihtiyaçlarına uygun yiyecek içecek mekanlarının yer aldığı Filibeli Han'ın üst katı da keşke çeşitli el sanatları üretiminin yapıldığı atölyelere açılsa... Bizim dikkatimizden kaçmış olabilir ama binanın kısa bir tarihinin yabancı dilleri de kapsayacak şekilde bir köşede yer alması çok doğru olurdu diye düşünüyoruz.

BOŞNAKYA

Boşnakya Filibeli Han'ın yan sokağa açılan çıkışında sevimli olduğu kadar lezzetli ürünler sunan "Boşnakya" isimli bir mekan var. Kıymalı Boşnak böreği, peynirli, patatesli ve patlıcanlı börekler, yaprak sarma ve haşhaşlı börek gibi lezzetlerin ağız sulandırdığı mekanda demli bir çay veya reyhan şerbeti yanında poğaçalar ve harika tatlılar deneyebilirsiniz.Antakya'nın çıtır kabak ve kömbesi, bougatsa Selanik tatlısı, medovik Rus pastası, triliçe tatlıları sizi bekliyor. Cuma günleri menüye mantı da ekleniyor. Boşnakya'ya uğramayı ihmal etmeyin.