Bulunduğu sayı belirtilmemiş. Avram Ventura
Küçük Düşürülemeyenler
Hepimizin demeyeyim, ama birçoğumuzun değişik dönemlerimizde ortaya çıkan küçük düşme korkusu vardır. Daha okul sıralarında başlayan bu korkuyu üstümüzden atamadığımız sürece, yaşantımızın her alanında bunu duyumsayabiliyoruz. Sosyal çevreden kopuyoruz, yalnızlaşıyoruz, özgüvenimizi yitiriyoruz... Nedeni ne olursa olsun, çevremizdekilerin gözünde nasıl göründüğümüz, bizim için önemlidir. Doğal özelliklerimiz bir yana, olmayan niteliklerimizi bile öne çıkararak başkalarının övgülerini kazanmaya çalışırız. Oysaki hiçbirimiz hatasız, eksiksiz, her yönümüzle yetkin bir insan değiliz. Önemli olan tüm olumsuzluklarımıza, eksikliklerimize rağmen özgüvenimizi sağlam tutabilmektir. ABD’nin başkanlarından Abraham Lincoln, bir ayakkabıcının oğluymuş. Daha senatoya ayak bastığı andan başlayarak, diğer senatörler tarafından küçük görülmüş, horlanmış, aşağılanmaya çalışılmış. Hele başkan seçilmesini, içlerine hiç sindirememişler. Öyle ki, başkanlık yeminini edeceği ilk gün, tam kürsüye çıkarken, ona karşı olan bir senatör ayağa kalkıp Lincoln’a bir rastlantıyla başkan seçildiğini, ama sakın babasıyla birlikte evlerine gidip ayakkabı ölçülerini aldıklarını unutmamasını söylemiş. Senatör bu sözleriyle onu aşağılayacağını sanıyormuş; oysa Lincoln, hiçbir rahatsızlık duymadan konuşmasına şu sözlerle başlamış: “Senatoda ilk konuşmamı yapmadan önce, bana babamı anımsattığınız için size minnettarım. Babam çok güzel, çok yaratıcı bir sanatçıydı. Onun kadar güzel ayakkabı yapabilen kimse yoktu. Ne yaparsam yapayım, onun sanatçılığının büyüklüğü kadar büyük bir başkan olamayacağımı çok iyi biliyorum. Ben onu asla aşamam. Bu arada, siz aristokratlara bir şey anımsatacağım. Eğer babamın yaptığı ayakkabılar ayağınızı vuruyorsa, bu sanatı onun yanında öğrendim, harika bir ayakkabıcı değilim, ama en azından ayakkabılarınızı onarabilirim. Bana haber verin, evinize gelirim.” Bu sözler üstüne senatoda büyük bir sessizlik olmuş. O anda senatörler, bu adamı küçük düşürmenin olanaksızlığını anlamışlar. Kimi insanlar vardır, ister kendi çabalarının, ister tutkularının, isterse bir rastlantının sonucu olsun, yükseldikleri konumu sindirmekte zorlanırlar: Emekçidir işveren olmuştur, yoksuldur varsıllaşmıştır, sıradan bir üye iken bulunduğu kurumun başkanı seçilmiştir... Örnekleri istediğimiz kadar çoğaltabiliriz. Çalışkanlık ve dürüstlükleri yanında, sağlam adımlarla bu basamakları çıkanlar için söyleyecek bir sözümüz olamaz. Öyle ki, ortaya koydukları her başarı ya da kendi alanlarında gösterdikleri her aşama, bu insanları mutlaka daha güçlü kılar. Onları aşağılayamaz, küçük göremezsiniz. Öyle görmeye çalışsanız bile sizi umursamazlar. Çıktıkları noktayı hiç unutmadıkları ve bunun bilincinde oldukları kadar nasıl bir yol aştıklarını da çok iyi bilirler. Tersine, bulundukları konuma ya bir miras ya da bir rastlantıyla gelenler, kendi çabalarıyla yükselenlere nedense farklı bir gözle bakabiliyorlar. Lincoln’ün yaşadığı hor görülmeyi İngiliz parlamentosunda Disraeli de yaşamış. Kısa zamanda güçlü kişiliğiyle kolay sindirilemeyeceğini ortaya koymuş. Seçim konuşmaları sırasında dinleyicilerden biri eski ABD başkanı Andrew Johnson’a, “Terzilikten yukarıya doğru!” diye bağırıp onu aşağılamaya çalışmış. O ise soğukkanlılığını koruyarak, terzi iken de kentin en iyisi olduğunu, elbiseleri de söz verdiği zamanda teslim ettiğini söylemiş. Bu yüzden başkan olursa, aynı başarı ve dürüstlüğü sürdüreceğinin güvencesini vermiş. Kendimize güveniyor, bulunduğumuz konumun gereklerini bilgi ve çabalarımızla yerine getirebileceğimize inanıyorsak, her güçlüğü yenebildiğimiz gibi, kimse de bizi küçük düşüremez!
E-DERGİ İzmir Life şimdi internette.
Tıklayın, okuyun...
Eylül/Ekim 2025 sayısında neler vardı göz atın!
AYIN MEKANLARI GÜL KEBAP

İşte istisna mekânlardan biridir Gül Kebap... Kuruluş tarihi 1949. Gül Kebap’ın özelliği sadece “iyi köfte” yapıyor olması değil. Gül Kebap yetmiş altı yıldır aynı yerde ve dördüncü kuşağın yönetiminde. “Sefer tası” misali üç katlı daracık mekânında müdavimlerinin vazgeçemediği adres. Hayranlık uyandıracak bir çaba değil midir bu? İşini, kalitesini koruyarak yapan tam bir aile işletmesi… Kurucu Mehmet Ali Gülgeze, Girit’in üçüncü büyük şehri Resmo’dan İzmir’e göçle gelmiş. Çanakkale’de savaşmış. Bayrağı, ikinci kuşak oğulları Mustafa ve Muhsin Gülgeze devralmış… Ardından torun Hüsnü Gülgeze. Ve bugün dördüncü kuşak Hüsnü’nün oğlu Burak Muhsin işin başında. “Bir Kemeraltı klasiği” olarak Gül Kebap, esnaf lokantası köfteciliğini ilk günden bugüne değişmeyen formül ve sunum geleneğiyle tavizsiz sürdürüyor.

FİLİBELİ HAN

Filibeli Han Eski İzmirlilerin hatıralarındaki Şükran Oteli, özenli bir yenileme süreci sonrasında sahiplerinin soyadını alan "Filibeli Han" Kemeraltı Çarşısı'nın yeni cazibe merkezi olarak hizmete açıldı. Günümüz ihtiyaçlarına uygun yiyecek içecek mekanlarının yer aldığı Filibeli Han'ın üst katı da keşke çeşitli el sanatları üretiminin yapıldığı atölyelere açılsa... Bizim dikkatimizden kaçmış olabilir ama binanın kısa bir tarihinin yabancı dilleri de kapsayacak şekilde bir köşede yer alması çok doğru olurdu diye düşünüyoruz.

BOŞNAKYA

Boşnakya Filibeli Han'ın yan sokağa açılan çıkışında sevimli olduğu kadar lezzetli ürünler sunan "Boşnakya" isimli bir mekan var. Kıymalı Boşnak böreği, peynirli, patatesli ve patlıcanlı börekler, yaprak sarma ve haşhaşlı börek gibi lezzetlerin ağız sulandırdığı mekanda demli bir çay veya reyhan şerbeti yanında poğaçalar ve harika tatlılar deneyebilirsiniz.Antakya'nın çıtır kabak ve kömbesi, bougatsa Selanik tatlısı, medovik Rus pastası, triliçe tatlıları sizi bekliyor. Cuma günleri menüye mantı da ekleniyor. Boşnakya'ya uğramayı ihmal etmeyin.