MARTNISAN2023 Pınar Tekeş
Anadolu bilgeliğini uyandıralım mı?
Anadolu bilgeliğini uyandıralım mı? Zor zamanlardan geçiyoruz. Son birkaç yıldır yaşadığımız varoluşsal kaygılar, korku alanımızın sürekli olarak beslenmesine yol açıyor. İnsanoğlunun yaşadığı en kötü döneme denk geldiğimizi düşünüyoruz. Ama dünyamız nice savaşlardan, kıtaların değişmesine yol açacak kadar büyük yeryüzü hareketlerinden, salgınlardan, canlı türlerinin yok olmasından ve daha nice olumsuz deneyimlerden geçmiş. Ve ayakta kalmış. Anadolu da öyle! Ve Anadolu her seferinde daha da güçlenerek ayaklanmış. Sürekli kaygı halinde kalmak korku alanından başka bir gerçek olmadığına bizi inandırıyor adeta. Bu durum da sürekli olarak geleceği engelleme enerjisini doğuruyor. Korku alanından çıkmadan geleceğe erişemiyoruz. - Yetersiz hissettik. - Çaresiz hissettik. - Suçlu hissettik. - Değersiz hissettik. Topraklarımızda müthiş bir bilgelik var. Coğrafyanın hafızasından bize geçen bu bilgeliği aktive edelim. İnsan olarak ilk görevimiz kendimiz olmak. Sadece hatırlamak bile umut verir. Ayağa kalkabileceğimizi hatırlayalım. Umudun nasıl bir harekete geçirici etkisi olduğunu fark edersek, sevginin iyileştirici gücünü devreye almaya başlayabiliriz. Yaralarımızı sevgiyle sarabileceğimiz gerçeğini kabullenebiliriz. Yaşadıklarımızı değiştiremeyiz. Ama bizdeki etkilerini dönüştürüp kendimize ve diğerlerine destek olabiliriz. Bir kişinin bile alanının değişmesinin ülkemizin alanına muazzam miktarda faydası olacaktır. İçimizdeki ayağa kalkabilme enerjisini aktive edelim mi? Kendimizi uyanış, şefkat, harekete geçme enerjisiyle hizalayalım mı? Nasıl mı? Önce kendimize dönmeliyiz. Ancak kendini çoğaltırsan diğerlerini çoğaltabilirsin. Kendime en iyi katkıyı nasıl verebilirim? Bunlar tabii ki travma anını yaşarken ve yaşayanlarla yan yana destek verirken hayatımıza aktaracaklarımız değil. Sonrasında yaşamı sürdürmeye çalışırken uygulayabileceğimiz pratikler. Dünyayı değiştirmeye kendimizden başlayalım. Ben ne yapabilirim ki demeden titreşimleri arttırmaya başlayalım. - Önce durmalıyız. Her gün en az 10 dakika hiçbir şey yapmadan durmayı deneyelim. Bu beynimizin kullanmadığımız bir alanını aktive edecek. Ve çözümleri, yeni yolları daha kolay fark edebilir hale getirecek. Sakince durup bekleyelim. Bu çalışmayı en az 1 hafta sürdürebilirsek sonuçları bizi motive etmeye başlayacaktır. Peki şimdi ne yapabilirim diye sorduğumuzda cevaplar akmaya başlayacaktır. - Meditasyon teknikleri zihni durmaya eğitmenin şablonlu yöntemleridir. Yukarıdaki antrenmana ek olarak, zihnimizi bilinçli olarak da medidatif hale geçirebiliriz. - Nefes uzmanları nefes pratiklerinin dinginleşmeye, ruhun iyileşmesine katkısı olduğunu sürekli anlatıyor. Nefes egzersizlerine başlayabiliriz. - Hareket etmek, spor, en azından yürüyüş yapmak sembolik olarak ateşleyici etki yapacaktır. - Şikayet kıskancından uzaklaşalım. Kendimizi söylenirken bulduğumuzda odağımızı hemen değiştirelim. - Sabır erdeminin arkasındaki gerçeğin çaba olduğunu hatırlayalım. - Umut etmenin kendimizi hayata aktararak olabileceği konusunda bilinç kası geliştirelim. - Duygularımızla temasa geçelim. Ağlamak, susmak, konuşmak, durmak, hissetmek, hissetmemek normal. Genel kabul görmeyen her şeyi normal değil diye algılamışız. Gün içinde bile çok kez inişlerimiz, çıkışlarımız, düşüşlerimiz, kalkışlarımız olması normal. Önce kendimize şefkat gösterelim. Kendimizi hissettiklerimiz için suçlamayalım. Duygularımız için kendimizi cezalandırma deneyimimize son verelim. - Güzel günler imgeleyerek zihnimizin yaratım alanını devreye alalım. - İyilik yapma hali insana çok iyi gelir. Görünen, bilenen iyilik değil, kendimize nasıl iyilik yapabileceğimizi şekillendirirsek diğerlerini desteklememiz daha kolay olacaktır. - Biz nasihat vermeyi çok seven bir toplumuz. Çocuğunuz var ya da yok. Var olanların hayatta en değer verdikleri varlıkların başında onlar geliyor. Ebeveyn olduğumuzu varsayalım. Hayal edelim; sadece biz ona yardımcı olabiliyoruz. Bakın bakalım siz ona neler anlatır, nasıl öğütler verirdiniz? Hangi tavsiyelerinizi hayata geçirmesini isterdiniz? Neler dökülecek kelimelere? Zaman ayağa kalkma zamanı, yüzyılların bilgeliğini el birliğiyle uyandırmaya kendimizden ve şimdi bu satırları okurken başlamaya ne dersiniz?