Bulunduğu sayı belirtilmemiş. Şükran Yücel
Kahraman Ve Kurban: Afife Jale
Ülkemizde Müslüman Türk ilk kadın oyuncu Afife Jale, bundan tam 96 yıl önce ilk kez 22 Nisan 1920'de Kadıköy'de bugün yerinde Rexx Sineması olan Apollon Tiyatrosu'nda (bir zamanlar Hale Sineması) sahneye çıkmıştı. Müslüman kadınların sahneye çıkmasının yasak olduğu bir zamanda bu büyük cesareti tiyatro aşkıyla gerçekleştirmiş ama sonrasında başına gelmedik felaket kalmamış, öncü eyleminin bedelini çok ağır ödemişti. Geçen yıl 100. yılını kutladığımız Darülbedayi (İstanbul Şehir Tiyatroları) yönetimi kuruluşundan itibaren Türk kadınlarının sahneye çıkmasını amaçlıyordu. Muhsin Ertuğrul şöyle diyordu: “... Ne olur, bu ebedi uykuya daldığı zannolunan afif Türk kadınlığı arasında büyük bir ruh çıksa da, tiyatroya intisap ile kökleşmiş iki taassup def'aten parçalasa! Hiç şüphesiz ki bu ilk cesaret şerefi kendisine ait olacak. Ve o kadın, hanım kendisini yüzlerce diğer Türk hanımlarının takip edeceğine şimdiden emin olabilir.” O büyük ve cesur ruh Afife adlı 16 yaşında genç bir kızdı. Darülbedayi yönetimi,10 Kasım 1918'de Afife, Beyza, Refika, Behire ve Memduha adlı beş genç kızı eğitmek üzere tiyatro kursuna kabul etti. 18 Aralık 1918'de Afife stajyer oyuncu, Refika da suflör kadrosuna alındı. Afife sahneye çıkmaya çok hevesliydi. Provalara katılıyor, rolleri ezberliyordu. 13 Nisan 1920'de Hüseyin Suat'ın “Yamalar” adlı oyunu ilk kez oynanacaktı. Başrolü oynayan Eliza Binemeciyan Paris'e gittiği için yerine Afife hazırlandı. 22 Nisan 1920'de Jale takma adıyla Emel rolünü oynadığında 18 yaşındaydı ve kuşlar kadar mutluydu. Daha sonra o geceki duygularını şöyle anlatmıştı: "Hayatımda mesut olduğum ilk gece (...) Sanatın, ruhuma verdiği güzel sarhoşluk içinde idim. Rol aldığım piyeste güzel bir sahne vardır; ağlama sahnesi... Orada taşkın bir saadetle ağladım. Sahiden ağladım... Alkış, alkış, alkış... Perde kapandı; açıldı, bana çiçekler getirdiler. Muharrir Hüseyin Suat Bey, kuliste bekliyormuş; ben çıkarken durdurdu; alnımdan öptü: 'Bizim sahnemize bir sanat fedaisi lazımdı; sen işte o fedaisin.' dedi." O gece polisler tiyatroyu bastı, Afife'yi arka kapıdan kaçıran Vasfi Rıza Zobu'ydu. Kolluk kuvvetleri tiyatro yönetimini Müslüman Türk kadınını sahneye çıkarmamaları konusunda uyardı. Uyarıya rağmen Afife bir hafta sonra “Tatlı Sır” oyununda tekrar sahneye çıktı. Afife'yi tutuklanmaktan Kınar Hanım (Sıvacıyan) kurtardı. Afife “Odalık” oyununda tekrar sahneye çıkıp polislerden kaçmayı başarınca, tiyatro yöneticileri olan Celal Sahir ve Hüseyin Suat beyler tutuklandı. 1921'de Müslüman kadınların sahneye çıkmaları 201 numaralı bildiriyle yasaklandı. 27 Şubat 1921'de bildiriyi alan Darülbedayi yönetimi Afife'yi kadrodan çıkardı. Tiyatroya bir süre ara veren Afife Jale ve Şaziye Moral yasağa rağmen Ferah Tiyatrosu'nda “Kırık Kalp” oyununda oynayacak ve haklarında dava açılacaktı. Afife Jale, daha sonra değişik isimlerle Burhanettin Tepsi Kumpanyası ve Fikret Şadi'nin Milli Sahne'siyle Anadolu turnesine gitti. Yeni Tiyatro Topluluğu ile Kadıköy'de tekrar sahneye çıktı. Mustafa Kemal Paşa daha Cumhuriyet ilan edilmeden önce Türk kadınının sahneye çıkmasını destekledi. Darülbedayi'nin İzmir turnesinde 31 Temmuz 1923'te Kordon'da Sinema Palas Tiyatrosu'nda (sonradan Tayyare Sineması) Bedia Muvahhit'in, Mustafa Kemal Paşa'nın huzurunda “Ceza Kanunu” oyununda Sacide Hanım rolüyle sahneye çıkması, Türk kadınının resmen sahne özgürlüğüne kavuşması olarak tarihe geçti. Bedia coşkun alkışlarla ve övgülerle karşılandı. Oysa Afife Jale, çektiği sıkıntılar sonucunda sağlığını kaybetmiş ve şiddetli baş ağrılarını dindirmek için bir doktorun verdiği morfinin bağımlısı olmuştu. Artık sahneye çıkamıyordu. 1928'de Hafız Burhan konserinde tanıştığı ünlü besteci ve müzisyen Selahattin Pınar'la 1929'da evlendiler. Selahattin Pınar'ın çok sevilen besteleri “Nereden Sevdim O Zalim Kadını” ve “Anladım Sevmeyeceksin Sen Beni Nazlı Çiçek” şarkılarını Afife için yazdığı sanılıyor. Bu büyük aşk, Afife Jale'nin uyuşturucu bağımlılığı nedeniyle 1935'te boşanmayla sona erdi. Afife bundan sonra giderek hayattan koptu. Bakırköy Ruh ve Sinir hastalıkları hastanesinde 24 temmuz 1941'de öldüğünde 39 yaşındaydı. Uzun süre tiyatro tarihimizde adı unutulan Afife Jale, çok sonra hatırlandı. Şahin Kaygun'un “Afife Jale” (1987) filmine, Turgay Erdener'in besteleyip Beyhan Murphy'nin koreografisini yaptığı “Afife Jale” (1998) balesine konu oldu. Bu sene yirmincisi düzenlenecek olan ülkemizin en uzun süreli ve itibarlı tiyatro ödülleri “Afife” adına veriliyor. Ortaköy'deki Afife Jale Tiyatrosu ve Sahnesi'nde pek çok oyun sahneleniyor. İstanbul Şehir Tiyatroları, 100. yıldönümü vesilesiyle Ahmet Sami Özbudak'ın yazdığı “Hayal-i Temsil, Afife ile Bedia” adlı oyunu Yiğit Sertdemir'in yetkin rejisiyle sahneledi. Afife'yi Şebnem Köstem'in ve Bedia'yı Hümay Güldağ'ın içtenlikle, başarıyla canlandırdığı oyunda Yiğit Sertdemir, onların hikâyesini anlatan makyör Dikran Efendi'ye ve hayatlarına giren tüm erkeklere hayat veriyor. Ülkemizde öncü olmanın bedeli çok ağır. Kadınlar haklarını büyük acılar çekerek özverilerle, çok sayıda kurban vererek aldılar. Biz sanatçılarını çok üzen, yaralayan, karalayan, sıkıntıya düşüren bir toplumuz. Her ne nedenle olursa olsun sanatçılarımızı yıpratmayalım ve onlara sahip çıkalım. “Sanatçı, uzun çaba ve gayretlerden sonra alnında ışığı ilk hisseden insandır.”
E-DERGİ İzmir Life şimdi internette.
Tıklayın, okuyun...
Eylül/Ekim 2025 sayısında neler vardı göz atın!
AYIN MEKANLARI GÜL KEBAP

İşte istisna mekânlardan biridir Gül Kebap... Kuruluş tarihi 1949. Gül Kebap’ın özelliği sadece “iyi köfte” yapıyor olması değil. Gül Kebap yetmiş altı yıldır aynı yerde ve dördüncü kuşağın yönetiminde. “Sefer tası” misali üç katlı daracık mekânında müdavimlerinin vazgeçemediği adres. Hayranlık uyandıracak bir çaba değil midir bu? İşini, kalitesini koruyarak yapan tam bir aile işletmesi… Kurucu Mehmet Ali Gülgeze, Girit’in üçüncü büyük şehri Resmo’dan İzmir’e göçle gelmiş. Çanakkale’de savaşmış. Bayrağı, ikinci kuşak oğulları Mustafa ve Muhsin Gülgeze devralmış… Ardından torun Hüsnü Gülgeze. Ve bugün dördüncü kuşak Hüsnü’nün oğlu Burak Muhsin işin başında. “Bir Kemeraltı klasiği” olarak Gül Kebap, esnaf lokantası köfteciliğini ilk günden bugüne değişmeyen formül ve sunum geleneğiyle tavizsiz sürdürüyor.

FİLİBELİ HAN

Filibeli Han Eski İzmirlilerin hatıralarındaki Şükran Oteli, özenli bir yenileme süreci sonrasında sahiplerinin soyadını alan "Filibeli Han" Kemeraltı Çarşısı'nın yeni cazibe merkezi olarak hizmete açıldı. Günümüz ihtiyaçlarına uygun yiyecek içecek mekanlarının yer aldığı Filibeli Han'ın üst katı da keşke çeşitli el sanatları üretiminin yapıldığı atölyelere açılsa... Bizim dikkatimizden kaçmış olabilir ama binanın kısa bir tarihinin yabancı dilleri de kapsayacak şekilde bir köşede yer alması çok doğru olurdu diye düşünüyoruz.

BOŞNAKYA

Boşnakya Filibeli Han'ın yan sokağa açılan çıkışında sevimli olduğu kadar lezzetli ürünler sunan "Boşnakya" isimli bir mekan var. Kıymalı Boşnak böreği, peynirli, patatesli ve patlıcanlı börekler, yaprak sarma ve haşhaşlı börek gibi lezzetlerin ağız sulandırdığı mekanda demli bir çay veya reyhan şerbeti yanında poğaçalar ve harika tatlılar deneyebilirsiniz.Antakya'nın çıtır kabak ve kömbesi, bougatsa Selanik tatlısı, medovik Rus pastası, triliçe tatlıları sizi bekliyor. Cuma günleri menüye mantı da ekleniyor. Boşnakya'ya uğramayı ihmal etmeyin.