KASIMARALIK2023 Dr. Zeki Hozer
Cumhuriyet
Modern devlet, siyasal bilimler açısından, Yeniçağın getirdiği sosyal ve ekonomik dinamikler sonrasında Avrupa'da feodal sistemlerin yok olmaya başlaması, kilise ve papalık gibi dini kurumların etkisinin fark edilir şekilde ortadan kalkması neticesinde görülen siyasi iktidar yapısı atmosferinde kavramsallaşmıştır. Papalık ve feodal beylerin krallar tarafından bertaraf edilmesi ve onların da 1789 Fransız Devrimi sonrası ellerindeki mutlak iradenin topluma mal edilmesi için feragate zorlanması, egemenliğin demokratik evrimini getirmiş, nihayetinde de egemenliğin sınırlandırılarak demokratik niteliklere kavuşturulacağı siyasal iktidar tipinin formülize edileceği ulus devlet oluşumunu Dünya Siyasi Tarihi yaşamıştır. Elbette siyasi figürler kadar bu kavramların içini dolduran Jean Jacques Rousseau, Niccolo Machiavelli, Emmanuel Sieyés, Thomas Hobbes, John Locke ve Jean Bodin gibi müellifler, laik siyasal iktidardan toplum sözleşmesine, halk egemenliğinden iktidarın sınırlandırılmasına kadar bir çok konuda yazarak, modern devlete yönelik bilimsel ve felsefi temeli oluşturmuşlardır. Ulus devletlerdeki egemenliğin sınırlandığı bir demokratik nitelik bağlamında Cumhuriyete geçiş, farklı bir bağlamsallığı gerektirir. Kendi tarihimize odaklanırsak, yenileşme çalışmalarının yoğunlaştığı 19. yüzyıl Osmanlı Devletine bir göz atabiliriz. Bir anlamda, taklit şeklinde olsa da, devletin siyasi yapısı için yenilenme ihtiyacı 'zamanın ruhu' ve dinamikleri çerçevesinde hissedilmektedir ve 3 Kasım 1839 yılında Hariciye Nazırı Mustafa Reşit Paşa tarafından kaleme alınan Tanzimat Fermanı, Sultan Abdülmecid'in iradesi ile yayınlanacaktır. Devam eden 37 yıl içinde de 1856'da Islahat Fermanı ve 1876'da da Kanuni Esasi ve Meşrutiyet’in ilanı takip edecektir. Tebaadan millete, Türk algısına ve yepyeni Türk Cumhuriyetine geçmek için ise Balkan ve Birinci Dünya Savaşlarının yıkıcı sosyoekonomik hinterlantında, Yusuf Akçura ve Ziya Gökalp gibi kalemler ile milleti küllerinden yeniden doğması için Mustafa Kemal gibi dehalara ihtiyaç olacaktır. Mustafa Kemal Atatürk'ün elinde farklı siyasi yönelimler için her türlü fırsat varken, kurduğu devletin yönetim şeklini 'Cumhuriyet' olarak belirlemesi son derece önemli ve bilinçli bir tercihtir. O'nun gözünde Cumhuriyet, onlarca yıldır cepheden cepheye koşan yurt insanına değer vermenin, onların eğitim dahil tüm vatandaşlık haklarına sahip olabilmelerinin, ekonomik kalkınmanın, velhasıl muasır medeniyete ulaşmanın bir aracıdır. Nitekim Cumhuriyetin ilanını, toplumu sosyal, hukuki ve ekonomik olarak dönüştüren devrimler takip edecektir. Atatürk' e göre "Cumhuriyet düşüncesi hür, anlayışı hür, vicdanı hür nesiller ister" ve tam da bu yüzden emaneti şu sözleri ile gençlere teslim eder: "Ey yükselen yeni nesil! Cumhuriyeti biz kurduk,onu devam ettirecek sizlersiniz." Cumhuriyetimizin 100.yılını kutlamanın kıvanç ve mutluluğu içinde, başta Atatürk olmak üzere tüm kurucu liderlerimizi ve şehitlerimizi minnetle anıyor, Ata'mızın şu cümlesi ile yazımı noktalıyorum: "Türk Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır." Not: Tarihteki ilk Türk Cumhuriyeti, Batı Trakya Cumhuriyetidir ve 31 Ağustos 1913 tarihinde, Balkan Savaşları esnasında, Türk ve Müslüman unsurların tehcir edildiği karanlık günlerde Batı Trakya bölgesinde, Teşkilat-ı Mahsusa tarafından kurulmuş, 59 gün sonra 29 Ekim 1913’te, Bulgarlarla yapılan İstanbul Antlaşması’nın imzalanmasıyla Edirne’ye karşılık lav edilmiştir.
E-DERGİ İzmir Life şimdi internette.
Tıklayın, okuyun...
Eylül/Ekim 2025 sayısında neler vardı göz atın!
AYIN MEKANLARI GÜL KEBAP

İşte istisna mekânlardan biridir Gül Kebap... Kuruluş tarihi 1949. Gül Kebap’ın özelliği sadece “iyi köfte” yapıyor olması değil. Gül Kebap yetmiş altı yıldır aynı yerde ve dördüncü kuşağın yönetiminde. “Sefer tası” misali üç katlı daracık mekânında müdavimlerinin vazgeçemediği adres. Hayranlık uyandıracak bir çaba değil midir bu? İşini, kalitesini koruyarak yapan tam bir aile işletmesi… Kurucu Mehmet Ali Gülgeze, Girit’in üçüncü büyük şehri Resmo’dan İzmir’e göçle gelmiş. Çanakkale’de savaşmış. Bayrağı, ikinci kuşak oğulları Mustafa ve Muhsin Gülgeze devralmış… Ardından torun Hüsnü Gülgeze. Ve bugün dördüncü kuşak Hüsnü’nün oğlu Burak Muhsin işin başında. “Bir Kemeraltı klasiği” olarak Gül Kebap, esnaf lokantası köfteciliğini ilk günden bugüne değişmeyen formül ve sunum geleneğiyle tavizsiz sürdürüyor.

FİLİBELİ HAN

Filibeli Han Eski İzmirlilerin hatıralarındaki Şükran Oteli, özenli bir yenileme süreci sonrasında sahiplerinin soyadını alan "Filibeli Han" Kemeraltı Çarşısı'nın yeni cazibe merkezi olarak hizmete açıldı. Günümüz ihtiyaçlarına uygun yiyecek içecek mekanlarının yer aldığı Filibeli Han'ın üst katı da keşke çeşitli el sanatları üretiminin yapıldığı atölyelere açılsa... Bizim dikkatimizden kaçmış olabilir ama binanın kısa bir tarihinin yabancı dilleri de kapsayacak şekilde bir köşede yer alması çok doğru olurdu diye düşünüyoruz.

BOŞNAKYA

Boşnakya Filibeli Han'ın yan sokağa açılan çıkışında sevimli olduğu kadar lezzetli ürünler sunan "Boşnakya" isimli bir mekan var. Kıymalı Boşnak böreği, peynirli, patatesli ve patlıcanlı börekler, yaprak sarma ve haşhaşlı börek gibi lezzetlerin ağız sulandırdığı mekanda demli bir çay veya reyhan şerbeti yanında poğaçalar ve harika tatlılar deneyebilirsiniz.Antakya'nın çıtır kabak ve kömbesi, bougatsa Selanik tatlısı, medovik Rus pastası, triliçe tatlıları sizi bekliyor. Cuma günleri menüye mantı da ekleniyor. Boşnakya'ya uğramayı ihmal etmeyin.