MART2017
Günter Soydanbay
İzmir hakkında geri bildirim
“Kimseye sormadan hehüyla gibi binayı diktiler önümüze.” “Bu kişiliksiz otobüs durağını tuttular, kaldırımın ortasına koydular.” “Yenileyeceğiz dediler, parkı betona çevirdiler.” Bu şikayetler size tanıdık geliyor mu? Size iyi bir haberimiz var. Yalnız değilsiniz! İşin aslı şu: Bu sorunlar ne İzmir’e mahsus ne de Türkiye’ye. Hatta bu sıkıntılar gelişmekte olan ülkelerle bile sınırlı değil. İsterseniz Dortmund’da yaşayın, isterseniz Sidney’de, isterseniz de Montreal’de, şehircilik problemleriyle er ya da geç karşılaşıyorsunuz. Bunlar, şehirlerin boğuştuğu küresel sorunlar. Ve küresel sorunlar, evrensel çözümler gerektirir. Bu ayki ufuk gezimiz bizi Zürih ve Los Angeles’a götürecek.
Dünya genelinde şehir planlamacılarıyla halk arasında görünmez bir bariyer var. Planlamacılar haklı olarak herşeyi kurallara ve kodlara uygun olarak yapıyorlar. Ortaya teknik çizimler içeren kalın dokumanlar çıkıyor. Kent yöneticileri -eğer şeffaflığa inanıyorlarsa- hemşerilerine bilgilendirmek adına bu dokümanları şehrin websitesine yüklüyor. Bu noktada sorunlar başlıyor. İnternet kullanımı ne kadar yaygın olursa olsun halkın önemli bir kısmı hala dijital dünyaya yabancı. Burada bir kitleyi kaybediyorsunuz. İnternet kullanan hemşerilerin ise kentin websitesine kendilerini ilgilendiren bir projeyle ilgili bir doküman yüklendiğinden haberdar edilmesi lazım. Genelde bu tarz bilgilendirmeler eksik veya etkisiz oluyor. Burada bir kitleyi daha kaybediyorsunuz. Buraya kadar sorunsuz gelenleri teknik bir sorun bekliyor. Dokümanlardaki çizim ve tabirleri anlamak genelde uzmanlık gerektiriyor. Burada da ciddi bir kayıp söz konusu. Son aşama ise bu dokumanlara ulaşıp, onları okuyup, anlayanların kentin yöneticilerine geri bildirimde bulunması. Bu da ne yazık ki tarihsel olarak zor olmuş bir süreç. Sonuçta ortaya ister istemez “dinlenmediğini düşününen” bir kitle çıkıyor. Oysa bu süreçte planlamacılar hem yasalara uymuş hem de iyi niyetle projelerini halkla paylaşmışlardı. Peki bu evrensel sorunu nasıl aşabiliriz?
İlk durağımız Zürih. İsviçreliler bu sorunlara toptan çözüm bulmuşlar. Bir inşaat henüz planlama aşamasındayken binanın önerilen yüksekliğine denk gelecek şekilde geçici kuleler inşa ediliyor. Bunlara baugespanne deniyor. Bu sayede halk yapılacak binanın yüksekliğini ve şeklini, aklında net bir şekilde canlandırabiliyor. Eğer şikayet gelirse bina tekrar tasarlanıyor ve önerilen yükseklikte bir baugespanne daha inşa ediliyor. Bu, elbette bir kültür ve saygı meselesi. Sonuçta İsviçreliler toplu yaşam bilinçleriyle tanınmış insanlar. Ayrıca baugespanne inşa etmek masraflı bir iş. Bu yüzden İsviçreliler’in yaklaşımınının İzmir’de uygulanmasını istemek hayalcilik olur. İşte Los Angeles tam da bu aşamada yardımımıza koşuyor!
Melekler Şehri’nin rüya semti Santa Monica’yı yönetenler Zürihli meslektaşlarının tam tersi bir yöntem izlemişler. Popüler çöpçatanlık uygulaması Tinder’ın arayüzünü baz alarak CitySwipe isimli bir uygulama tasarlamışlar. Program oldukça basit. Ekranda sokağınıza konacak bir kentsel mobilyanın tasarımı çıkıyor. Eğer resimde gördüğünüz tasarımı beğenirseniz sağa, beğenmezseniz sola tıklıyorsunuz. Bu sefer size alternatif bir tasarım çıkarıyor. Yine aynısını yapıyorsunuz. Ve bu sayede hem projeler hakkında bilgi sahibi oluyorsunuz, hem de fikirlerinizi anında yöneticilere bildiriyorsunuz. Bu sayede hem planlamacılar hem de hemşeriler kazanıyor.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin benzer bir projeyi uygulandığını düşünelim. E-posta kutunuza bir ileti düşüyor ve sizi, yaşadığınız sokakta inşa edilmesi önerilen bir yapı hakkında bilgilendiriyor. İletideki linke tıklıyorsunuz ve karşınıza bir tasarım resmi çıkıyor. Beğenmezseniz başka bir tasarım çıkıyor. Sonra detayların resimleri gelmeye başlıyor. Tentelerin rengi, dükkanların tabelaları ve daha niceleri. Siz sunulan alternatiflerden birini seçiyorsunuz. En beğenilen tasarım onaylanıyor.
Beğenilmediyse baştan tasarlanıyor. Ne dersiniz? Böyle bir İzmir güzel olmaz mı?