EYLULEKIM2025
Günter Soydanbay
Kendi kendini yiyen mekan: Kapadokya
Geçtiğimiz haftalarda Kapadokya’yı ziyaret ettik. Yanımda Kanada’dan gelen arkadaşlarım vardı. Aslında bundan 15 yıl önce, henüz bekarken, burayı görmüş ve büyülenmişlerdi. Güzel anılarını yeniden yaşamak amacıyla bu kez de çocuklarıyla yola çıktılar. Ancak, daha ilk günden itibaren eski hatıralarıyla bugünkü gerçeklik arasındaki farkı çarpıcı biçimde gördüler.
Kapadokya'nın coğrafyası hala nefes kesici. Otelden tur rehberlerine hizmet ölçülü ve içten. Yüksek sezon olmasına rağmen hiçbir yerde kuyruk beklemedik; belli ki kapasite planlaması yapılmış. Ama deneyimimizi gölgeleyen başka bir unsur daha vardı: Fiyatlar!
Arkadaşlarımın dediğine göre yemekler Toronto merkezinden pahalıydı. ATV turu neredeyse havaalanına taksiyle gitmek kadar tuttu. Orta kalite bir şarap, Amerika’da aynı kalitede bir şişeden altı kat pahalıydı. Dünya standartlarının çok üzerindeki bu fiyatlar, arkadaşlarımın yaşadıkları güzellikleri gölgede bıraktı.
Bir başarının kendi içine çöküşü
Aslında bu, endüstriyel turizmin tetiklediği daha geniş bir sistemsel problemin göstergesi.
Kapadokya, birçok turistik mekan gibi malum bir hikayeyi yaşıyor: Önce güzel bir yer keşfedilir, ardından sosyal medya, influencerlar ve kulaktan kulağa yayılan övgülerle talep artar. Talep arttıkça fiyatlar yükselir, yerel ekonomi kısa vadeli kazanca odaklanır. Bir noktadan sonra değer ile bedel arasındaki denge bozulur ve insanlar sormaya başlar: “Buraya gelmeye değer mi hâlâ?”
Bu sarmal, sadece turisti değil, yerel halkı da zorluyor; hayat pahalanıyor, yaşam alanları daralıyor. Tur rehberimize göre Göreme’de yerel halk neredeyse kalmamış. Herkes tarlasını satmış, evini bırakmış.
Elbette bu durum Kapadokya’ya özgü değil. Venedik, Barselona ve Amsterdam da aynı baskıyı yaşıyor. Ama bu kader olmak zorunda değil.
Bir yer nasıl tükenmeden yaşar?
Belçika'nın Flamanca konuşulan bölgesi olan Flanders, sürdürülebilir turizm konusunda dünya çapında öncü bir konuma sahip. Bölge, uzun süre “daha çok turist = daha çok para” mantığıyla ilerlemiş. Sistemik sorunlar baş göstermeye başlayınca, “daha iyi turist, daha çok turistten iyidir” diyerek strateji değiştirmişler. Travel to Tomorrow" (Yarına Seyahat) girişimini başlatmışlar. Salt büyüme odaklı stratejilerden "anlam ekonomisi" olarak tanımlanan yaklaşıma geçmişler.
Flanders, ziyaretçi sayısını maksimize etmek yerine, ziyaretçiler, yerel halk ve işletmelerin eşit şekilde faydalandığı destinasyonlar yaratmaya odaklanmaya karar vermiş. Bu bütünsel yaklaşım sayesinde, komşu Amsterdam’ın başına musallat olan aşırı turizm endişelerini giderip, ekonomik sürdürülebilirliği korumuş.
Turizm stratejisi, kamu ve özel sektörden, Flanders’tan ve yurt dışından onlarca katılımcıyla yürütülen derin bir ortak yaratım süreci ile geliştirilmiş. Bölge, kitle turizmi yerine tematik pazarlama yoluyla belirli ziyaretçi segmentlerini hedeflemiş.
Pazarlamada da yenilikçi yöntemler benimsenmiş. Kültürel miras deneyimleri, doğal manzaralar, gastronomi turizmi, bisiklet turizmi, konferans ve etkinlikler ile kapsayıcı turizm gibi altı stratejik tema üzerine odaklanılmış. Anlamlı amaçlar için duruş sergilemenin modern gezginlerle güçlü bir bağ kurduğu görülmüş.
Ve daha da önemlisi: yerel halkın sesini düzenli olarak dinlemeye başlamışlar. Sadece gelir değil, etkiyi de ölçüyorlarmış: Ne kadar çöp çıkıyor? Ne kadar enerji harcanıyor? Ne kadar gürültü yapılıyor? Eğer turizm yaşam kalitesini düşürüyorsa, karar vericiler ve paydaşlar durup düşünüyormuş.
Kapadokya'nın geleceği
Kapadokya hala çok değerli. Ama bu değeri korumak için odak, ziyaretçiden alınan para değil, kurulan ilişki olmalı. Fiyatları şişirmek yerine deneyimi derinleştirmek, herkese değil doğru kitleye odaklanmak… Kısa vadeli kazançtan uzun vadeli dengeye geçmek…
Kapadokya’ya gelen kendini ayrıcalıklı hissetmeli, ama bu mekan pahalı olmak zorunda değil. “Paha biçilmez” bir yer, eğer dikkat edilmezse “sadece pahalı”ya dönüşür; o noktada da başladığı yerin gerisine düşer. Ne de olsa Batılıların dediği gibi itibar, ruh gibidir; bir kez vücudu terk ederse bir daha geri gelmez.