EYLULEKIM2025
İSKELELER VE KÜLTÜR İNSANLARI
İskelelerimiz ve Kültür İnsanlarımız Ünlü Tiyatro Tarihçimiz Metin And, ‘Osmanlı Tiyatrosu’ adlı kitabının önsözünde, 1982 yılında, tam 20 koliye doldurduğu tiyatro ile ilgili araştırmalarını kapsayan bilgi ve belgelerin çalınışından söz eder. And, evinde yer olmadığı için kolileri, oturduğu apartmanın kapıcı dairesinden geçilen zemin kattaki depoya koymuş ancak kapıcı; içinde yazmaların, oyun metinlerinin, çeşitli dönemlere ait afişlerin, el ilanlarının, fotoğrafların, kitapların, eski tiyatro dergilerinin para ettiğini görünce tümünü eskicilere satmıştır. Yönetimini teslim ettiğimiz İzmir’in fiziki açıdan ne durumlara düşürüldüğünü gördükçe; And’ın, bu acı yaşanmışlığını düşünmeden yapamam. Özgünlüğü giden güzel kentimiz hurdaya dönüşmüştür bugün. Sonra, Yazar Şebnem Soral Tamer’in, Cumhuriyet Gazetesinde yazdığı, “…şehir denen şey bir illüzyondur aslında… Ona bakan gözlere, aradıkları neyse onu gösterir. Fazlasını istiyorsan, fazlasını aramalı ve görmelisin …” (Şebnem Soral Tamer, Cumhuriyet Kitap Eki, 27 Mart 2014, s. 18) satırları gelir aklıma. Bu kez çok sevdiğim kent, hurdaya da dönüştürülmüş olsa, illüzyonu aramanın peşine düşerim. ‘İskelelerimiz ve Kültür İnsanlarımız’ projemin çıkış noktası bu illüzyonun peşine düşmekten başlar. Her ne denli İç Körfezimizdeki betona boğulmuş 8 ve Dış Körfezimizdeki 4 iskelemiz fiziksel açıdan albeni taşımasa da yine de denizi insana bağlarlar. İnsana bağlayınca da bizleri yaptıklarıyla besleyen kültür insanlarımız öne çıkar. Kendilerine sonsuz teşekkür ediyorum, beni kırmadılar, iskelelere gelerek bana poz verdiler. İzmir Körfezi niçin bu denli önemli, niçin kültür insanlarımızla iskelelerimizden hareketle taçlandırmanın peşine düştüm, şimdi onu özetleyeyim. İlkin birlikte şöyle bir düşe çıkalım: Bir gemi, İzmir’in 8500 yıllık geçmişinden hareket ediyor. Yeşilova Höyüğü ile hemen yakınındaki Yassıtepe Höyük’ten kalkan gemimiz önce Bayraklı Smyrna’sına ardından Agora’ya uğruyor, Pagos (Kadifekale) Dağı eteğinde yer alan Antik Tiyatro’nun sahnesindeki oyuncular ile seyircileri selamlıyor. Ardından Körfez’in ağzına doğru giderken Kuş Cenneti içinde kalan Leukai ile Menemen yakınlarındaki Panaztepe’ye de selam gönderiyor. Tıpkı şimdi çok uzaklarda kalan Ephesos ve Bergama ya da Priene ile Miletos’un kaldığı gibi. Tüm bu yerler kuş uçuşu üç adım uzaklıktalar oysa. Körfez’in bir ucundaki Klazomenai, diğerinde Menemen İskelesi ile Phokaia ve Pigane’ye de merhaba!
E-DERGİ İzmir Life şimdi internette.
Tıklayın, okuyun...
Eylül/Ekim 2025 sayısında neler vardı göz atın!
AYIN MEKANLARI GÜL KEBAP

İşte istisna mekânlardan biridir Gül Kebap... Kuruluş tarihi 1949. Gül Kebap’ın özelliği sadece “iyi köfte” yapıyor olması değil. Gül Kebap yetmiş altı yıldır aynı yerde ve dördüncü kuşağın yönetiminde. “Sefer tası” misali üç katlı daracık mekânında müdavimlerinin vazgeçemediği adres. Hayranlık uyandıracak bir çaba değil midir bu? İşini, kalitesini koruyarak yapan tam bir aile işletmesi… Kurucu Mehmet Ali Gülgeze, Girit’in üçüncü büyük şehri Resmo’dan İzmir’e göçle gelmiş. Çanakkale’de savaşmış. Bayrağı, ikinci kuşak oğulları Mustafa ve Muhsin Gülgeze devralmış… Ardından torun Hüsnü Gülgeze. Ve bugün dördüncü kuşak Hüsnü’nün oğlu Burak Muhsin işin başında. “Bir Kemeraltı klasiği” olarak Gül Kebap, esnaf lokantası köfteciliğini ilk günden bugüne değişmeyen formül ve sunum geleneğiyle tavizsiz sürdürüyor.

FİLİBELİ HAN

Filibeli Han Eski İzmirlilerin hatıralarındaki Şükran Oteli, özenli bir yenileme süreci sonrasında sahiplerinin soyadını alan "Filibeli Han" Kemeraltı Çarşısı'nın yeni cazibe merkezi olarak hizmete açıldı. Günümüz ihtiyaçlarına uygun yiyecek içecek mekanlarının yer aldığı Filibeli Han'ın üst katı da keşke çeşitli el sanatları üretiminin yapıldığı atölyelere açılsa... Bizim dikkatimizden kaçmış olabilir ama binanın kısa bir tarihinin yabancı dilleri de kapsayacak şekilde bir köşede yer alması çok doğru olurdu diye düşünüyoruz.

BOŞNAKYA

Boşnakya Filibeli Han'ın yan sokağa açılan çıkışında sevimli olduğu kadar lezzetli ürünler sunan "Boşnakya" isimli bir mekan var. Kıymalı Boşnak böreği, peynirli, patatesli ve patlıcanlı börekler, yaprak sarma ve haşhaşlı börek gibi lezzetlerin ağız sulandırdığı mekanda demli bir çay veya reyhan şerbeti yanında poğaçalar ve harika tatlılar deneyebilirsiniz.Antakya'nın çıtır kabak ve kömbesi, bougatsa Selanik tatlısı, medovik Rus pastası, triliçe tatlıları sizi bekliyor. Cuma günleri menüye mantı da ekleniyor. Boşnakya'ya uğramayı ihmal etmeyin.