EYLULEKIM2025
MOZAİKLİ EV
Bergama’da mozaikli ev Bergama Bazilikasının hemen bitişiğindeki geniş alan, Topçu Kışlası adıyla anılır. Buradaki arkeolojik kazılar konusunda bilgi verilecek diye yayın yapılınca, Dikili’den kalkıp, Bergama’ya geldim. Topçu Kışlası, yıllardan beri bomboş dururdu. Ara sıra Kurban Bayramında hayvan pazaryeri olarak da kullanılırdı. Birkaç yıl önce burada bir Arkeoloji Müzesi yapma kararı alındığını duymuştuk. Plan, proje, ödenek yani her şey hazırdı. Gelin görün ki bu alanda yapılan arkeolojik sondajlar sonucunda, toprağın altında antik döneme ait temeller bulununca, müze yapımı durdu ve kazı çalışmalarına başlandı. Kazı başkanlığına da Aigai Antik Kenti kazı başkanı Prof. Dr. Yusuf Sezgin atandı. Son bir yıldır yapılan özverili çalışmaların sonucunda, oda tabanları geometrik desenli mozaiklerle kaplı olan bir "Mozaikli Ev" ortaya çıkarılmış. Evin avlusunda bir mermer havuz var. Bronz kazan burada bulunmuş. Kazanın 1400 yıllık olduğu söyleniyor. Bizim gezi sonrası hafta başında medya da sadece “Bergama'da 1400 yıllık bronz kazan bulundu" diye haber yapılınca, bana bu yazıyı yazma görevi düştü. Şu ve bu yayın organı sadece bu kazanı haber yaptı ve yaygara şöyleydi: "Bulundu da bulundu, bronz kazan bulundu." Sanki bu kazan dünya da ilk bulunan bir obje. Bu kazanın bulunuşunu asla küçümsemiyorum. Belki daha değişik objeler de bulunacak. Birçok müzemizde 3000 yıllık bakır objeler varken, nedendir bilemem basın önceliğini bu kazana verdi. Ben ise havuzun içinde olan Elpis’in mezar taşındaki hikâyeye önem vereceğim. Elpis’in mezar taşı Aslında burada atlanılan başka bir hikâye var, esas haber o olmalıydı. Anlatayım; mozaikli peristil evin orta avlusunda kazılar sonucu, büyükçe bir mermer havuz ortaya çıkarılmış. Bahsedilen bu bronz kazan da bu havuzda bulunmuş. Güzelce temizlenmiş. İleride Bergama Müzesi'nde sergilenecekmiş. Kazı alanına gittiğinizde avludaki mermer havuz hemen dikkatinizi çekiyor. Aslında havuz, devşirme malzemelerin bir araya getirilmesiyle inşa edilmiş bir eser. Yani her parçası başka bir eserden alınıp birleştirilerek inşa edilmiş ve sanatsal bir yapıya dönüşmüş. Hem eve güzellik katmış hem de evin su ihtiyacını karşılamış. Bulunan bronz kazanın da suyun taşınmasında kullanıldığı sanılıyor. Gezerken, evin ortasındaki mermer havuzun etrafında dönüyorsunuz. Dış kısmında yazıt, rölyef gibi öğeler yok. Ancak şöyle iç kısma doğru baktığınızda ortadaki bir mermer kaidede de figürler görüyorsunuz. Kaidenin üzerinde bir genç, bir köpek, bir ceylan ve bir ağaç figürü bulunuyor. Bu figürler bize bir hikâye anlatmaktadır. Genç bir delikanlı köpeğiyle birlikte ormanda avdadır. Avını yakalamak üzeredir. Prof. Dr. Yusuf Sezgin hocamızın anlattığına göre delikanlı av yapmaktan hoşlanmaktaymış. “Ana yüreği yufka olur” ha antik dünyada ha şimdi günümüzde. Bu yüzden genç yaşta çok sevdiği biricik oğlunu kaybeden anne, onu anlatan bu mezar taşı yaptırmış. Bu steli bulan antik dünyanın ustaları, bu havuzun yapımında bu parçayı kullanmışlar ve bence çok hoş olmuş. Delikanlının adı Elpis, Türkçesi Umut diye geçiyor. Kazılar devam ediyor. 3. ve 4. Yüzyıla ait olduğu tahmin edilen bu evde varlıklı bir ailenin oturduğu tahmin ediliyor. Ancak ev 7. Yüzyılda bir yangın sonrası terk edilmiş. Ve bu alan Bizans döneminde mezarlık olarak kullanılmış. Prof. Dr. Yusuf Sezgin'in bildirdiğine göre, 150'ye yakın mezar tespit edilmiş. Bu evin içinde de Bizans dönemine ait pek çok mezar gördüm. Daha pek çoğu da ortaya çıkarılmayı bekliyormuş. Bu çalışmalar sonucun da tüm alan geziye açılacak. Prof. Dr. Yusuf Sezgin hocamızı ve ekibinin Aigai antik kentindeki başarılı çalışmalarından tanıyoruz. Burada da başarılara imza atacaktır diye düşünüyorum.
E-DERGİ İzmir Life şimdi internette.
Tıklayın, okuyun...
Eylül/Ekim 2025 sayısında neler vardı göz atın!
AYIN MEKANLARI GÜL KEBAP

İşte istisna mekânlardan biridir Gül Kebap... Kuruluş tarihi 1949. Gül Kebap’ın özelliği sadece “iyi köfte” yapıyor olması değil. Gül Kebap yetmiş altı yıldır aynı yerde ve dördüncü kuşağın yönetiminde. “Sefer tası” misali üç katlı daracık mekânında müdavimlerinin vazgeçemediği adres. Hayranlık uyandıracak bir çaba değil midir bu? İşini, kalitesini koruyarak yapan tam bir aile işletmesi… Kurucu Mehmet Ali Gülgeze, Girit’in üçüncü büyük şehri Resmo’dan İzmir’e göçle gelmiş. Çanakkale’de savaşmış. Bayrağı, ikinci kuşak oğulları Mustafa ve Muhsin Gülgeze devralmış… Ardından torun Hüsnü Gülgeze. Ve bugün dördüncü kuşak Hüsnü’nün oğlu Burak Muhsin işin başında. “Bir Kemeraltı klasiği” olarak Gül Kebap, esnaf lokantası köfteciliğini ilk günden bugüne değişmeyen formül ve sunum geleneğiyle tavizsiz sürdürüyor.

FİLİBELİ HAN

Filibeli Han Eski İzmirlilerin hatıralarındaki Şükran Oteli, özenli bir yenileme süreci sonrasında sahiplerinin soyadını alan "Filibeli Han" Kemeraltı Çarşısı'nın yeni cazibe merkezi olarak hizmete açıldı. Günümüz ihtiyaçlarına uygun yiyecek içecek mekanlarının yer aldığı Filibeli Han'ın üst katı da keşke çeşitli el sanatları üretiminin yapıldığı atölyelere açılsa... Bizim dikkatimizden kaçmış olabilir ama binanın kısa bir tarihinin yabancı dilleri de kapsayacak şekilde bir köşede yer alması çok doğru olurdu diye düşünüyoruz.

BOŞNAKYA

Boşnakya Filibeli Han'ın yan sokağa açılan çıkışında sevimli olduğu kadar lezzetli ürünler sunan "Boşnakya" isimli bir mekan var. Kıymalı Boşnak böreği, peynirli, patatesli ve patlıcanlı börekler, yaprak sarma ve haşhaşlı börek gibi lezzetlerin ağız sulandırdığı mekanda demli bir çay veya reyhan şerbeti yanında poğaçalar ve harika tatlılar deneyebilirsiniz.Antakya'nın çıtır kabak ve kömbesi, bougatsa Selanik tatlısı, medovik Rus pastası, triliçe tatlıları sizi bekliyor. Cuma günleri menüye mantı da ekleniyor. Boşnakya'ya uğramayı ihmal etmeyin.