EYLULEKIM2025
ALIŞVERİŞ VE SANAT
Alışveriş yapıyorum, öyleyse varım Çağdaş sanat; modernist sanatın aksine, sadece sanat kaygısı ile yapılmamakta aynı zamanda kendine referans aldığı sosyolojik, psikolojik, siyasi ve felsefi alanlardan faydalanarak birçok alana hizmet eder. Aynı zamanda toplumun yaşayış biçimlerine de eleştirel yaklaşır. Çağdaş grafik sanatçısı Barbara Kruger, eleştirel söylem dili ile görseli bir araya getirdiği afiş ve kolajlarıyla sanat alanında önemli bir yere sahiptir. Onun ikonik fotolitografı “Alışveriş yapıyorum, öyleyse varım” çağımızın tüketim çılgınlığına bir tepki olarak sanat tarihinde yerini aldı. Bizler her şeyden önce birer tüketiciyiz. Bunu kim inkâr edebilir ki! Çağımızda tüketim, birincil ilişki biçimimiz, kimlik ifademiz ve kimlik aracımız haline geldi. Parıltılı şeyleri satın alıyor, biriktiriyor, statü, zevk ya da modayı takip ettiğimizin bir kanıtı olarak topluyor ve sergiliyoruz. Farkında mısınız, tüketim uzun zamandan beri ihtiyaçtan kaynaklanmıyor. Tüketim eğlence kaynağımız, kendimizi ifade etme biçimimiz ve hatta dünyayla etkileşim biçimimiz haline geldi. Ne tükettiğimiz ve hatta bir şeyi tüketmeme kararı bile statü, kimlik ya da farkındalığa işaret eden ifadeler haline geldi. Tüm bunlar rahatsız edici bir soruyu gündeme getiriyor: modern kimlik tüketim etrafında inşa ediliyorsa, tüketim olmadan biz kimiz? Birçoğumuz için alışveriş sadece ihtiyacımız olanı almak değil, kendimizi daha iyi hissetmenin, daha güçlü ve önemli olduğumuzu duyurmanın bir yolu. Bunu göz ardı edersek, tüketimin neden gerçekleştiğine dair büyük resmi kaçırmış oluruz. O halde sorulacak soru şu: Tüketimden uzak durmayı göze alabilir miyiz? Alışveriş kesinlikle güçlü bir uyuşturucu. Bize umut, bolluk hissi verdiğini, aynı zamanda yenilik vaat ettiğini ve çoğu zaman bir güven artışı sağladığını inkâr edebilir miyiz? Pandemi bunu acı bir şekilde açıkça ortaya koydu. İstatistikler dört duvara sıkıştığımızda bile, online alışverişin arttığını gösterdi. Pandemi döneminde online alışveriş sitelerinde küresel ölçekte büyük bir artış yaşandı. Bu artış, sadece bir geçici “kriz tepkisi” değil; aynı zamanda tüketim alışkanlıklarında yapısal bir dönüşümün işaretiydi. Pandemi, fiziksel hareketliliği sınırlandırdığı için insanlar temel ihtiyaçlarını bile dijital yolla karşılamak zorunda kaldı. Özellikle “zorunlu” hale gelen bu dijitalleşme, teknolojiyi kullanmakta tereddüt eden kesimleri bile online alışverişe itti. 2020 yılında e-ticaret satışları dünya genelinde yaklaşık yüzde 27 oranında arttı. ABD’de online perakende satışları, 2020’de bir önceki yıla göre yüzde 44’lük bir artış gösterdi. Avrupa ve Asya’da da benzer artışlar görüldü. Çin’de e-ticaret zaten güçlüydü; pandemi ile birlikte market alışverişi bile online’a taşındı. Türkiye’de e-ticaret hacmi 2019’da 136 milyar TL iken, 2020’de 226 milyar TL’ye yükseldi. Firmalar, iade ve teslimat sistemlerini geliştirdi. “Güvenilirlik” artırıldıkça, daha fazla kişi online alışverişi benimsedi. Pandemide insanlar yalnızlık, kaygı ve sıkışmışlık hissi yaşadı. Tüketim, bu duygularla baş etmenin bir yolu hâline geldi. “Kendini ödüllendirme”, “can sıkıntısı alışverişi”, “evde keyif yaratma” gibi psikolojik motivasyonlar öne çıktı. Pek çok marka fiziksel mağazaları kapatıp dijital satış kanallarına yöneldi. Özellikle genç kuşaklarda Instagram, TikTok ve influencer’lar üzerinden e-ticaret patlaması yaşandı. İnsanlar sokağa çıkamasa da kapitalist sistem eve geldi; kapıdan teslim etti. Pandemi, online alışverişi yalnızca bir “alternatif” olmaktan çıkarıp ana tüketim kanallarından biri hâline getirdi.