HAZIRAN2020 Pınar Tekeş
Ben ve ilişkilerim
Ben ve İlişkilerim Aylardır evlere kapanan bünyelerimiz hayata dair bakışımızı tekrar tekrar sorgulattı bizlere. İnsan sosyal bir varlık. Bu yüzden de en yoğun sorgularımız ilişkilerimize dair oldu, en çok da kendimizle olan ilişkimize.. İlk önce kendimizi fark ettik. Sembolik anlamda kendimizle sosyal temas! Aslında hayattan istediklerimiz ne kadar bizi yansıtıyor, ne kadar öğretilmişliklerin transferi? Oldukça uzun bir süre bunu kavramaya çalışmakla geçti. Fark ettiğimizde yaralı hissedenler oldu. Canımızı acıtan aslında bir başkasının kurguladığı hayatta var olma mücadelesiyle kaybettiğini düşündüğümüz vakitti. Ama gerçekte hayat bir deneyim. O deneyimden alınması gerekenleri heybemize atıp yolculuğa devam etmek ise deneyimi anlamlı kılan! Diğerlerinin bizdeki yansımalarını yaşamaya çalışmayı bırakmak beraberinde müthiş bir özgürlük duygusu getirir. O kadar bizde tanımlı olandan farklı bir duygudur ki bu! Zaman ve mekan kısıtlamasından bağımsız olarak ben olmayı hatırlamak. Beni ben yapan parçaları tekrar bir araya getirmek. O parçalar her ne kadar karanlıklarda saklanmış, kirlenmiş, paslanmış olsalar da... Oldukları halleriyle kabul edip artık o eski yıpranmış, karanlık hallerini yaşamaya ihtiyaç duymadan sevgiyle temizlenebileceklerini kabul etmek. Aslında geçmişte yaşanmış bir şeyin enerjisini temizlediğimizde yaşadıklarımızı ve duygularımızı yok etmiyoruz. Tam tersine hatıraların negatif olan seslerini değiştiriyoruz. Kafamızın içinde yankılanan sesleri. Ve bize olumsuzu düşündürten etkilerini. Kabullenip tekrar tam ve bütün olmak amaç, tamamıyla özgürleşerek. Sonrası mı? Tam da bu noktada hayattan ne istediklerini bilenlerle birleşiriz. Hepimizin kesiştiği bu yer kalplerimizle temas edebildiğimiz yerdir. Kendimizle temas kurabilmeyi hatırladığımızda şefkat göstermeye başlarız kendimize. Yaşattıklarımızın bir özrü niteliğindedir bu adeta. Bu yaralanmaları tekrar tekrar kendimize yaşatacak deneyimleri hayatımıza çekmeden de tam ve bütün olabileceğimiz sahnesi beliriverir gözümüzün önünde. Ve biz böyle olduğumuzda gördüğümüz manzaranın bizde uyandırdığı duygular öylesine mutluluk vericidir ki! Zihnin duygularla temas edebilmesi için çoğu zaman desteğe ihtiyacı vardır. İşte hayal etmek bunun en kestirme yoludur. Biz kendimizle temas edip olduğumuz gibi kabul ettiğimizde ve sevdiğimizde kalp çakramızda bir enerji açılımı olur. Bu dünyaya sinyaller gönderir. Ve mutlu bir gelecekle eşleştirir bizi. Yeni ve bambaşka bir geleceğin mümkün olduğunu hissettikten sonra mutluluğu hayatımıza çekmek ve sürdürebilmek için sıra istediklerimizi sorgulamaya gelir.Hangileri şimdiki benle uyuşuyor? Yazlık kışlık yaparken hiçbir şekilde giymeyeceklerimizi ayırırız ya, işte öyle ayırmaya başlarız bize ait olanla olmayanı. Bazılarını da, hadi bu sene de kalsın seneye tekrar bakarız havasında tutarız. Ardından sıra ilişkilere gelir. Bu nokta biraz kritiktir. Bizim gerçekliğimize ait olmayan hangi ilişkilere takılı kalmışız? Kimleri sırf tanıdık modellerimizi tekrar edebildiğimiz için hayatımızda var etmeye devam etmişiz? Kimleri ezberletilenlerle eşleştiği için hayatımızın merkezine almışız? Haydi işi kolaylaştırarak önce şu soruları cevaplayalım: - Yakın çevremize kimleri koyuyoruz? - Kendimize ne kadar yakınız? - Kendimizden ne bekliyoruz? - Yakın çevremizden neler bekliyoruz? - İlişkilerimizdeki rollerimiz neler? Artık hangileri bize uymuyor? - Kendimiz ve diğerleri ilişkilerimiz bizi mutlu ediyor mu? Enerji, coşku veriyor mu? Kimleri hayatımıza çektik? Biz de onlar gibi miyiz? Bu ilişkiler hangi duygusal ihtiyaçlarımızı karşılıyor? Tüm bunları gözden geçirdiğimizde kendimize bir adım daha yaklaşmış oluruz. Kendi mutluluğumuz ellerimizle baltalamaktan vazgeçmeye bir adım daha atarız. Mutluluk bir amaç değildir. Bir olma halidir. Mutlu olup amaçlarımıza ulaşmayı hedeflemek kendimiz için yapabileceğimiz en zarif davranışlardan biridir. “Daha İyi Bir Ben”e ulaşmaya yol almak için (ki bu iyinin açılımı sizde daha mutlu, daha huzurlu, daha keyifli de olabilir) bugünden daha güzel bir gün olabilir mi?
E-DERGİ İzmir Life şimdi internette.
Tıklayın, okuyun...
Eylül/Ekim 2025 sayısında neler vardı göz atın!
AYIN MEKANLARI GÜL KEBAP

İşte istisna mekânlardan biridir Gül Kebap... Kuruluş tarihi 1949. Gül Kebap’ın özelliği sadece “iyi köfte” yapıyor olması değil. Gül Kebap yetmiş altı yıldır aynı yerde ve dördüncü kuşağın yönetiminde. “Sefer tası” misali üç katlı daracık mekânında müdavimlerinin vazgeçemediği adres. Hayranlık uyandıracak bir çaba değil midir bu? İşini, kalitesini koruyarak yapan tam bir aile işletmesi… Kurucu Mehmet Ali Gülgeze, Girit’in üçüncü büyük şehri Resmo’dan İzmir’e göçle gelmiş. Çanakkale’de savaşmış. Bayrağı, ikinci kuşak oğulları Mustafa ve Muhsin Gülgeze devralmış… Ardından torun Hüsnü Gülgeze. Ve bugün dördüncü kuşak Hüsnü’nün oğlu Burak Muhsin işin başında. “Bir Kemeraltı klasiği” olarak Gül Kebap, esnaf lokantası köfteciliğini ilk günden bugüne değişmeyen formül ve sunum geleneğiyle tavizsiz sürdürüyor.

FİLİBELİ HAN

Filibeli Han Eski İzmirlilerin hatıralarındaki Şükran Oteli, özenli bir yenileme süreci sonrasında sahiplerinin soyadını alan "Filibeli Han" Kemeraltı Çarşısı'nın yeni cazibe merkezi olarak hizmete açıldı. Günümüz ihtiyaçlarına uygun yiyecek içecek mekanlarının yer aldığı Filibeli Han'ın üst katı da keşke çeşitli el sanatları üretiminin yapıldığı atölyelere açılsa... Bizim dikkatimizden kaçmış olabilir ama binanın kısa bir tarihinin yabancı dilleri de kapsayacak şekilde bir köşede yer alması çok doğru olurdu diye düşünüyoruz.

BOŞNAKYA

Boşnakya Filibeli Han'ın yan sokağa açılan çıkışında sevimli olduğu kadar lezzetli ürünler sunan "Boşnakya" isimli bir mekan var. Kıymalı Boşnak böreği, peynirli, patatesli ve patlıcanlı börekler, yaprak sarma ve haşhaşlı börek gibi lezzetlerin ağız sulandırdığı mekanda demli bir çay veya reyhan şerbeti yanında poğaçalar ve harika tatlılar deneyebilirsiniz.Antakya'nın çıtır kabak ve kömbesi, bougatsa Selanik tatlısı, medovik Rus pastası, triliçe tatlıları sizi bekliyor. Cuma günleri menüye mantı da ekleniyor. Boşnakya'ya uğramayı ihmal etmeyin.