TEMMUZ2021
DAVİD HUME
David Hume Hiçbir şey insanın hayal gücü kadar özgür değildir. n “İnsan hayatı evren açısından bir istiridyeninkinden daha önemli değil” demiş David Hume. Bu sözü bile ona “ustam” demek için yeterlidir. “Bunlar bir bakıma insan doğasının değişmez karakteri diyebiliriz; ama davranışlarında hiçbir sabit kural olmayan, hevesleri ve kararsızlıklarında süreklilik sergileyen bazı insanlar için bu bilhassa geçerli olabilir” demiş “İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Soruşturma” adlı çalışmasında David Hume. 18. yüzyılda yaşamış olan İskoçyalı filozof David Hume, ahlakın ve erdemin dinin tekelinde olmadığını, ahlakın ve belli başlı erdemlerin temelinde duyguların olduğunu, duygudaşlık olarak nitelendirdiği bir duygu kesişmesiyle, vicdan, cömertlik, yardımseverlik, adalet temelli ortak bir ahlakın ve erdemin geliştirilebileceğini, bu potansiyelin ortaya çıkmasında, eğitimin ve çevre etkisinin çok önemli bir rol oynadığını savunmuştur. En genel anlamda bilginin olanaklı tek kaynağının deneyim ve gözlem olduğunu, deneyim ve gözlemden bağımsız bir bilginin söz konusu olamayacağını ve salt akılla ancak boş mantıksal ilişkilere dayalı doğrulara ulaşılabileceğini savunan ampirist felsefe anlayışı, Bacon’da peygamberini, Locke’da liderini, Hume’da eleştirmenini bulmuştur. Sadece rasyonalist felsefe anlayışlarının değil, fakat aynı zamanda ampirist felsefe anlayışlarının da temel dayanaklarına karşı eleştirel tutumuyla felsefe tarihinde son derece önemli bir yere sahip olan Hume, özellikle metafiziğe ve dine yönelik kuşkucu ve eleştirel yaklaşımı, bilimciliği ve ahlakı duygulara bağlayan felsefe anlayışıyla, Aydınlanma düşüncesinin de en yetkin temsilcilerinden biridir. Hiç kuşkusuz onun, nedensellik ilkesini, yani “akıl yürütmelerimiz de dâhil olmak üzere, her şeyin bir nedeni olması gerektiğini bildiren ilke”yi eleştirel incelemeye ve sorgulamaya tabi tutan en önemli filozoflardan biri olması ve bu sorgulamanın sonucunda da nedenselliğin mantıksal bir zorunluluğa dayanmayıp sadece beşeri bir alışkanlığa bağlı olduğunu ortaya koyması, kendisinden sonra gelen pek çok felsefe anlayışının gelişmesi ve şekillenmesinde etkili olmuştur. Hume’un nedenselliğe dair yaklaşımından etkilenen filozofların başında ise Kant’ın geldiğine hiç şüphe yoktur. Kant, onun, kendi felsefe anlayışı üzerindeki etkisini şu sözlerle apaçık ifade eder: “(…) itiraf ederim ki, beni yıllar önce dogmatik uyuklamamdan ilk defa uyandıran ve araştırmalarıma kurgusal felsefe alanında bambaşka bir yön vermemi sağlayan, David Hume oluştur.” Hume, nedensellik görüşüyle olduğu kadar, Newton’un doğa modeline uygun bir insan bilimi kurma amacı gütmesi ve bu amacı bilimsel ve deneysel yönteme dayalı bir akıl yürütme üzerinden sosyal alana ve insan zihnine uygulamaya çalışmasıyla da, özellikle pozitivist felsefe anlayışları üzerinde derin etkiler bırakmıştır. Hume’un bu ilkesi, bilginin tecrübeyle sınırlı olduğu ve tecrübeyi aşan herhangi bir iddianın bilgi olamayacağı konusunda Mantıkçı Pozitivistlere ilham kaynağı olmuş, ayrıca geleneksel metafiziğin tecrübeye dayanmayan birçok iddiasının da felsefe ve bilimden ayıklanmasına katkı sağlamıştır. Bu ayıklama ve temizlik hareketinin kaynağında hiç kuşku yok ki onun şu sözleri bulunur: “Elimize bir cilt söz gelişi bir din bilim ya da okul metafiziği kitabı aldığımızda, soralım: İçinde nicelik ve sayı üzerine deneysel akıl yürütme mi var? Yok. Peki, olgu sorunu ve varoluş üzerine deneysel akıl yürütmeler? O da yok. Atın öyleyse onu ateşe; çünkü içinde safsata ve kuruntudan başka bir şey olamaz.”