MARTNISAN2024 Günter Soydanbay
UNESCO Geçici Listesi: İtalya'dan öğrenilebilecek dersler
UNESCO Geçici Listesi: İtalya'dan öğrenilebilecek dersler 2020 yılında Konak Meydanı'ndan antik Agora'ya uzanan ve Kemeraltı’nı da kapsayan “Tarihi İzmir Liman Kenti” UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'ne dahil edildi. Ne yazık ki, normal artlarda büyük heyecan yaratması gereken bu gelişme, İzmirliler’in çoğunun gözünden kaçtı. Düzenli olarak yaptığımız araştırmalara göre kent genelinde UNESCO statüsü konusundaki farkındalık çok düşük. En iyi şartlarda her üç İzmirliden sadece biri süreçten haberdar. Ne yazık ki bu oran yıllar geçtikçe de artış göstermiyor. Kemeraltı’na UNESCO Dünya Kültür Mirası statüsü kazandırmak İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in seçim vaatlerinden biriydi. Dünya Kenti İzmir vizyonu adı altında ilk cemre buluşmasında bunu başaracağının sözünü vermişti. Beş yıllık görevi boyunca Başkan Soyer, bölgenin fiziksel ve manevi özünü canlandırmak için çok önemli çabalar sarf etti. Altyapı yenilendi, geceleri girilmeye korkulan zifiri karanlık sokaklar aydınlatıldı. Kemeraltı’nın, sadece bir açık hava çarşı değil; dükkanlar, lokantalar, zanaatkar atölyeleri, camiler, kahvehaneler, çay bahçeleri ve havralarla dolu, yüzyılların hikayelerini anlatan canlı bir müze olduğunu anlatmak için bir markalama çalışması yapıldı. Çoğu konuda karpuz gibi ortadan ikiye ayrılmış olan toplumumuz, Kemeraltı’nda yapılanlar konusunda da benzer bir tepki gösterdi. Politik spektrumun bir kutbunda olanlar İzmir’i İzmir yapan bu tarihi değeri korumayı amaçlayan girişimleri övdü; diğer kutupta olanlar ise yapılanların etkisini ve Kemeraltı’nın kentin öncelikler listesindeki sıralamasını sorguladı. Gelin işi bizim mahalle karşı mahalle kısır tartışmasından çıkaralım ve bu yolu daha önce izleyenlerin deneyimlerinden dersler çıkarmaya çalışalım. İlk olarak şunun altını çizelim: Turizm çok rekabetçi bir sektör. Gidilecek, görülecek yerlerin sayısı neredeyse sınırsız. Böyle bir ortamda bir mekanın UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne eklenmesi, büyük bir rekabetçi avantaj elde etmesi anlamına geliyor. Bu ayrıcalık beraberinde sadece gurur değil, aynı zamanda somut ekonomik faydalar da getiriyor. En azından şimdiye kadar getirdiği varsayılıyor veya umut ediliyordu. Artık bunun doğru olduğunu biliyoruz. İtalya’daki UNESCO alanlarına odaklanan bir çalışma, bu listeye girmenin ekonomik faydalar sağladığını ortaya koymuş.* İlk olarak, UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne girdikten sonra mekana gelen turist sayısı ve gecelik konaklamalar %10’un üzerinde artıyormuş. Turist sayısındaki bu önemli artış, doğrudan daha fazla insanın hediyelik eşya dükkanları ve restoranlar gibi yerel işletmelerde para harcaması anlamına geliyor. Yani daha önceden 100 dolar kazanan bir esnaf, UNESCO statüsü sayesinde artık 110 dolar kazanmaya başlamış. Ancak hikaye burada bitmiyor. İkinci olarak, bölge halkının aynı hizmet ve ürünleri, yaklaşık %2 daha fazlaya sattığı saptanmış. Bu kulağa çok fazla gibi gelmeyebilir ama ekstra hiç bir şey yapmadan her 100 dolarlık kazancınızda 2 dolar ekstra kar ettiğinizi düşünün. İşte marka değeri dediğimiz şey de tam olarak bu! Son olarak UNESCO bilinirliği, sadece daha fazla insanın ziyaret etmesini sağlamamış, aynı zamanda mekana daha fazla kişinin taşınmasına da sebep olmuş. Bu da haliyle, evlerin ve dükkanların daha değerli hale gelmesi demek. Çalışmada, emlak fiyatlarının yaklaşık %10 arttığı hesaplanmış. Bu rakamların enflasyondan arındırılmış, Euro bazlı olduğunu unutmayalım. Dolayısıyla UNESCO listesine girmenin faydaları net: artan küresel tanınma, daha fazla ziyaretçi, daha fazla gelir ve daha değerli emlak piyasası. Eğer yukarıdaki araştırmadaki sonuçlar doğruysa Başkan Tunç Soyer’ın Kemeraltı'na yaptığı yatırımlar önümüzdeki senelerde meyvelerini vermeye başlayacak. Bize -ve TARKEM’e- düşen görevse ekonomik büyüme ile korumayı dengelemek ve Kemeraltı'nı gelecek nesillere bulduğumuzdan daha iyi şekilde bırakmak.