YAZARLAR
    EYLÜL 2016 Dile kolay, 16. yılımıza giriyoruz. İzmir’de kesintisiz olarak çıkan aylık bir dergi olarak bunu başarabilmiş olmanın haklı gururunu da yaşıyoruz. Kentin hafızasında yer edinmek ve o hafızanın gelişmesine katkıda bulunmak oldukça önemli. Dünyanın pek çok ülkesinde yerel basın, ulusaldan çok daha fazla okunuyor. Yani kentli önce kendi şehrini, bölgesini takip ediyor. Burada da durum farklı değil; İzmirli kentinin dergisini sahipleniyor. Daha uzun yıllar birarada olmak dileğiyle diyelim ve Eylül ayının içeriğine geçelim… Bu ay dosya konumuz demokrasi. Böyle bir zamanda hangi demokrasiden bahsediyorsunuz demeyin. Demokrasi kavramı uzun zamandır içi boşaltılmış vaziyette duruyor. Adeta havada asılı kalmış bir sözcük gibi. O nedenle demokrasiden, hele ki katılımcı demokrasiden söz etmek, etkin bir halk katılımının gerekleri ve koşulları üzerine konuşmak beyhude bir çaba gibi görünüyor. Ne var ki vazgeçmek, kabullenmek demek. Asıl şimdi daha çok konuşmak gerekiyor. Elbette etkin ve katılımcı bir demokrasi için sokakların hareketlenmesi, semt forumlarının başlaması, parlamento dışı muhalefetin güçlenmesi gerek. Demokrasiyi meclisteki siyasi aktörlerin getireceğini düşlememeli artık. Ne var ki toplumsal bir suskunluk hali hâkim. Bu suskunluk nasıl kırılacak? Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Ayşe Yıldırım ve önceki AİHM Yargıcı, 24.Dönem CHP Milletvekili Rıza Türmen ile konuştuk. Demokrasi gibi hukuk kavramı da anlam alanında kayboldu. Özellikle 15 Temmuz sonrası anlam kendini feshetti. “İnsan Hakları Hukuku” kitabıyla tanıyabileceğiniz Prof. Dr. Rona Aybay ile konuştuk. Sanatçı, tiyatrocu, oyuncu, şair, yönetmen ve aktivist Orhan Alkaya ile hem sanat hem siyaset üzerine oldukça uzun bir söyleşi yaptık. Bu ay tiyatrodaki 40. yılını kutlayacak olan Alkaya, ülkenin haline baktığında içine doğduğu tiyatroya bile yabancılaştığını söylüyor. Eylül‘de hava serinliyor. Plaj hayatından sıyrılıp biraz kültür gezisi yapmanın tam zamanı. Bu ay Anadolu'da hüküm süren medeniyetlerin izlerini taşıyan Uzuncaburç Antik Kenti’ne, Mersin'e gidelim diyoruz. Yok orası çok uzak, buralarda yakın bir yer olsun diyorsanız Çeşme’ye uzanalım. Türkiye’nin ilk Slow Food köyü olan Germiyan’a davet edelim sizi. Üstelik tam anlamıyla bir lezzet diyarına gittiğinize dair güvence verebiliriz. Ekim ayındaki festivali de kaçırmayın. Efes-Mimas rotalarında bu ay Germiyan - Ildırı rotasını izliyoruz. İzmir'in sokaklarını gezmeyi sürdürüyoruz. Bu sayıda Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde Gönül Yazar Sokak'tayız. Eskinin Çeşni olarak bildiği bu yer artık şirin kafelerin, çiçekli duvarların, çeşit çeşit gazozun olduğu mekanların adresi. Nedim Atilla sizleri Chagall'ın "Işık Taşıyan Eller" Sergisi'ne götürüyor. Mutlaka okuyun çok keyifli bir yazı. İletişim söyleşilerinin bu ayki konuğu binbir kimliğiyle tanımlanan Benan Bilek. Bir tasarımcının maraton koşusuna merak sarmasından başlayarak, Çeşme'deki Asics yarı maratonuna oradan da Likya Yolu Ultra Maratonuna gidiyoruz. Haydi hızlanalım... Can Gox’u uzun uzun anlatmaya gerek yok sanıyoruz. Ömer Hayyam’ın rubailerine can veren, Neşet Ertaş’tan Cem Karaca’ya birçok ustanın eserlerini yeniden uyarlayan Can Gox ve yakın dostu oyuncu Celil Nalçakan ile keyifli bir röportaj yaptık. Sinema yazılarından tanıdığımız Şenay Aydemir, Radikal Gazetesi’nden ayrıldıktan sonra “Organik Bozukluk, 21. Yüzyılda Tembellik Hakkı” adını verdiği bir kitap yayınladı. Ancak bu tembellik bildiğimiz tembellik değil. Toronto'da düzenlenen Kadın Gözüyle Film Festivali'nde En İyi Yabancı Film ödülünü kazanan Hicran ve Melek filminin yönetmeni Esra Vesu Özçelik da bu kente tutkun olanlardan, "İzmir benim vazgeçilmezim" diyor. Ve son olarak sizi İzmirli ebru sanatçısı Nuri Pınar’ın atölyesine götürüyoruz. Keyifle okumanız dileğiyle…
    BİNBİR KİMLİKLİ BENAN BİLEKBİNBİR KİMLİKLİ BENAN BİLEKÇoğu İzmirli onu, un elekleri üzerine ipliklerle yaptığı resimlerle açtığı sergiler ve Türkiye’nin izleyicisi sadece kadınlar olan tek stand-up göstericisi gibi sıra dışı işlerle tanıdı. Bünyesinde pek çok renkli kimlik barındıran Benan Bilek’le “Biz Bize Kız Muhabbeti” yapmadan önceki yılları konuştuk. Yani bugünleri biriktirdiği BMS (Batı Makine Kalıp Sanayi) ve Aphrodie Esthetique’deki halkla ilişkiler mesleğini yürüttüğü ilklerle dolu zamana yolculuk yaptık.
    RONA AYBAY 'İNSAN HAKLARI DEDİKLERİ"RONA AYBAY Prof. Dr. Rona Aybay; Bosna Hersek İnsan Hakları Mahkemesi eski yargıcı, Avrupa Konseyi Akil Kişiler Komitesi Üyesi, Yakın Doğu (KKTC) Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi… Daha birçok özelliğini sıralayabilirim, ama neden onun kapısını çaldığımızı kısaca anlatmak istedim. Rona Aybay, benim tanıdığım en nüktedan, mizah yanı güçlü hukukçulardan biri... 50. evlilik yıldönümleri için aylar öncesinden Milano’ya La Scala’da Carmen’i izlemek için bilet alacak kadar incelikli bir insan… Biliyorum, çünkü çok şanlıyım ki o benim komşum.
    LİKYA YOLU ULTRA MARATONULİKYA YOLU ULTRA MARATONUTürkiye’de düzenlenen ilk “Ultra Maraton” olma özelliğine sahip “Likya Yolu Ultra Maratonu” yüksek mücadeleye dayalı spor kavramını uluslararası koşucularla 24 Eylül’de Likya’da buluşturacak. Fethiye Ölüdeniz’den başlayacak ve Phaselis antik kentinde son bulacak olan maraton ile ilgili detaylı bilgi için www.likyayoluultramaratonu.com adresini ziyaret edebilirsiniz.
    EYLÜL ROTASI: GERMİYAN - ILDIRIEYLÜL ROTASI: GERMİYAN - ILDIRIBisikletçiler ve yürüyüşçüler hazırlanın. Eylül’de Germiyan-Ildırı Rotası’nı kullanıyoruz. 10 kilometre ve ortalama üç saat süren yol, yeşili ve maviyi, doğayı ve tarihi önümüze seriyor.
    EY TAZE İŞSİZ: TEMBELLİK CİDDİYET VE SORUMLULUK GEREKTİRİR.EY TAZE İŞSİZ: TEMBELLİK CİDDİYET VE SORUMLULUK GEREKTİRİR.Sinema yazılarından tanıdığımız Şenay Aydemir, Radikal Gazetesi’nden ayrıldıktan sonra hem kendi yaşadıklarından hem de çevresinde ya işinden gönüllü ayrılmış ya da işsiz kalmış dostların, tanışların sohbetlerinden potansiyel işsizlere sanki bir el kitabı niyetine Organik Bozukluk, 21. Yüzyılda Tembellik Hakkı adını verdiği bir kitap yayınladı. Tembelliğin hımbıllık olmadığını kulağa küpe yaparak okumak lazım kitabı…
    Poka Ayın MekanıPokaÜçüncü dalga kahveci tabiri yeni yeni hayatımıza giriyor. Kahvelerini çekirdek halinde alıp, bizzat kendileri kavurup farklı demleme yöntemleri ile demleyip müşterisine sunan kahve mekânları için verilen bir isim bu üçüncü dalga tabiri. Ülkemizde de sayıları git gide artmakta. İşte Poka da bu yeni nesil kahvecilerden. Kıbrıs Şehitleri Caddesi üzerinde bulunan Poka, özellikle grup olarak gelen müşterilerine, talep gelirse kahvenin kültürü, hikâyesi, kahve çekirdeklerinin yöresel özellikleri ve kahve demleme teknikleri anlatılıyor. Sonrasında hangi çekirdeği hangi demleme yöntemi ile içmek istiyorsanız o şekilde kahveniz hazırlanıyor. Baştan sona kahvenin hikâyesi eşlik ediyor size kısacası. Haftanın yedi günü açık olan Poka’da hangi yörelerin kahvelerini tadabiliriz diye sorarsanız hemen sıralayalım: El Salvador, Kolombiya, Etiyopya, Burundi, Papua ve Kenya menşeili kahveler tadılmayı bekliyor. Ayrıca "Cold Brew" denen soğuk demleme kahve veya espresso da isterseniz Poka’da mevcut. Nisan ayında açılan Poka’nın hem sahibi hem baristası olan Kamber Güngör eğitimini de tamamlayarak SCAE sertifikasını da almış. SCAE nedir onun açılımını da verelim: Avrupa Özel Kahve Birliği (Special Coffee Association Europe – SCAE). Hem kendisi hem de Poka buraya kayıtlı. Üçüncü Dalga kahvecilerden kahve içerseniz hemen belirtelim, her baristanın elinden çıkan kahve farklı olur. Yani birinde içtiğiniz Kenya kahvesinden aldığınız tat ve aroma, başka bir baristanın elinden daha farklı nüanslarla damağınıza misafir olabilir, şaşırmayın. Kısacası baristanın, yani kahveyi yapan kişinin, meziyeti de çok önemli. O zaman şöyle yapalım, bir gün Kıbrıs Şehitleri Caddesi’ne girin, Poka’ya misafir olun, Kamber Bey size hem kahvenin tarihçesini ve kahve yapım yöntemlerini anlatsın, hem de elinden nefis kahvelerden bir kaçını tadın, pişman olmayacaksınız. Nitelikli Kahve Çekirdekleri ile demlemeler 10-12 TL Latte 8 TL Poka Kıbrıs Şehitleri Caddesi 171, Alsancak İzmir Telefon 505.317 3046
    Yaşam Cafe Ayın MekanıYaşam CafeYaşam Cafe… Sadece biz insanoğlunun yaşamı değil, hayvanların da yaşamı gizli bu isimde. İzmir’in ilk vegan cafesi dersem sanıyorum ne demek istediğimi anlarsanız. Hakan ve Gülçin çiftinin Alsancak’ta açtığı Yaşam Cafe, haliyle tüm menüsünün yanında oturduğunuz sandalyenin minderine kadar hayvansal ürünlerden uzak durularak dizayn edilmiş. Hamburgerinden, omlete, dürümünden keke, sütlaca kadar hayvansal gıdalarla yapılan her şeyi dönüştürmüşler. Hayatı paylaştığımız hayvanların sömürülmesi, katledilmesi ve tüketilmesinin karşısında vegan yaşamı savunan Yaşam Cafe, bu anlamda İzmir’de bir ilk. Menülerinde vegan ürünler bulunan restoran ve cafeler olsa da, tamamen vegan ve yaşam dostu bir cafe olarak tekler şimdilik bu şehirde. Mekanın tüm tasarımını ve menüyü kendileri gibi vegan olan anneleriyle beraber hazırlayan Hakan ve Gülçin çifti, kendi hayatlarında duydukları eksikliği kendi mekanlarını açarak gidermiş ve bunu yaparken diğer veganlara bir adres olmak istemişler. “Foça’da bir vegan kamp, ve kordon’da bir vegan piknik düzenledik ve İzmir’deki vegan kitlenin hiç de azımsanmayacak sayıda olduğunu gördük. Farkettik ki önemli bir kitle var bu konuda ve İzmir’de gidip rahat rahat oturacakları, gönül rahatlığıyla ürün tüketecekleri bir adresleri yok. Kendimizin de eksikliğini çektiğimiz bu ihtiyacı karşılamak üzere yola çıktık, sanıyorum da başarılı olduk” diyen Hakan ve Gülçin çifti, önümüzdeki günlerde cafede çeşitli etkinlikler, atölye çalışmaları ve vegan toplantılar da organize edecekler. Eğer vejeteryan veya vegansanız zaten burayı keşfetmişsinizdir lakin değilseniz hayvansal ürünlerin kullanılmadığı ürünleri tatmak, vegan dünyanın beslenme alışkanlıklarını deneyimlemek istiyorsanız, adresiniz belli: Yaşam Cafe… Hamburger menü 12 TL Kahvaltı serpme 12 TL Badem Peynirli Tost 7 TL Falafel Dürüm 7 TL Mantar Dürüm 7 TL Yaşam Cafe 1456 sokak 50/A, Alsancak Telefon 555.883 0517
    SANKİ PRİPYAT: FOÇA FRANSIZ TATİL KÖYÜSANKİ PRİPYAT: FOÇA FRANSIZ TATİL KÖYÜYıllardır kendi haline bırakılmış, Türkiye’nin ilk tatil köyü konseptli turizm tesislerinden, namı diğer Fransız Tatil Köyü’ne götüreyim sizi ister misiniz? Ben tesisi dolaşırken Çernobil felaketi ile beraber terkedilmiş hayalet şehir Pripyat’ı geziyor hissine kapıldım, bakalım siz ne hissedeceksiniz haberi okuyunca, buyurun.
    THASOS'DA "MARBLE BEACH"THASOSYıllık iznimin tümünü Yunanistan’ın Thassos Adası’nda geçirdim. Adayı üç kez turladım 48 plajı ile dünyanın sayılı adaları arasında yer alıyor. Doğa bütün güzellikleri sanki bu adaya vermiş. Adada yaşayanlar bu güzelliklerin değerini bilmiş. Ama arada arıza da çıkarmışlar güzelim ormanları talan edip mermer ocakları açmışlar. Ama öyle bir uyanıklık yapmışlar ki mermer ocakları adanın en popüler plajı olup çıkıvermiş. Turizm anlayışı bu olmalı mı? Diye düşünmeden edemiyor insan…
    FERDINAND CHEVAL'İN İDEAL SARAYIFERDINAND CHEVAL“Sabır Taşı” söylemi, bu mimariden gelmiş olmalı dilimize. 43 yaşındaki Fransız postacı Ferdinand Cheval’in tam 33 yıl boyunca her gün yaklaşık 30 kilometre yol yürüyerek hiçbir mimari düzene, plana veya kurala uymadan hayata geçirdiği sanat eseri Le Palais Ideal (İdeal Saray), sadece farklı boyutlardaki taşlardan meydana geliyor.
    KONAK ROTARY KULÜBÜKONAK ROTARY KULÜBÜRotary kulüplerinin kentte çok önemli bir yeri var. Çoğu zaman haber konusu bile olmayan projelerin her biri aslında büyük kazanımlar getiriyor. Bir kadının hayatında değişim yaratmak, bir çocuğa el uzatmak, bir yeteneği keşfedip ortaya çıkarmanın kattığı değeri unutmamak gerek. Konak Rotary Kulübü de canla başla çalışıp, olabildiğince çok insana dokunmaya çabalıyor. Kulüp başkanı Prof. Dr. Meltem Onay ile konuştuk.
    ASİCS ÇEŞME YARIMARATONUASİCS ÇEŞME YARIMARATONUASICS, yarı maraton koşmayı sevenleri bir kez daha ASICS Çeşme Weekend’de bir araya getiriyor. ASICS Çeşme Weekend 1-2 Ekim’de Paparazzi Beach’de! Bu yıl ikincisi gerçekleştirilecek etkinlik, yine keyifli bir hafta sonu eğlencesi olacak. 1 Ekim Cumartesi günü katılımcıları bekleyen program; 21K yarı maraton ve 5K Run koşusu, 6-7, 8-9, 10-12 yaş arası çocuklara özel ‘Minik Adımlar’ koşusundan oluşuyor. Ardından arkadaşlarınızla günün enerjisini paylaşacağınız Paparazzi Beach’de Ödül töreni ve Happy Run Party’e davetlisiniz.
    TASARIMDAN MARATONATASARIMDAN MARATONAÖzlem Tuna uzun yıllardır izlediğim tasarımcılardan... Hatta iddia edebilirim ki doğup büyüdüğü Burhaniye gibi, okuduğu İzmir gibi, yaşadığı ürettiği İstanbul gibi köklerini saldığı her yeri tasarımlarına taşıyan bir büyücü o... Tasarladığı mücevherler, objeler eline alanı eşsiz kılabilir, çünkü çoğu tasarımının seri üretimini yapmayacak kadar da inatçı bir tasarımcı. Tıpkı hayat gibi bazı şeylerin tekrarı yok...
    ANNESİNİN KIZI "ULUBEY'İN DÖNDÜRMESİ"ANNESİNİN KIZI "ULUBEYBu ay İzmir’de yaşayan ama hala geleneksel mutfağı yaşatan Safiye ve Annesi Fatma Hanım’la sohbet ettik.
    ÖDÜLLÜ YÖNETMEN ESRA VESU ÖZÇELİKÖDÜLLÜ YÖNETMEN ESRA VESU ÖZÇELİK“Esra Vesu, ilkokul ve liseyi İzmir'de okuduktan sonra eğitim için Londra'ya gider. Ailesinin isteği üzerine Kensington School of Business'da işletme okumaya başlar. Ancak tek tutkusu olan sinema vardır aklında ve hiç kimseye söylemeden işletmeyi son sınıfta terk ederek London Film Academy'e kaydını yaptırır. Bir süre de kimseye söylemez. Okul bitiminde İngiliz film sektöründe bir süre çalıştıktan sonra kendi filmini çekmeye karar verir. Kadın hikayeleri, ülkesi, memleketi derken önceliklerini birleştirir ve İzmir'e gelerek İzyapım adında bir film şirketi kurarak Hicran ve Melek'i hayata geçirmek için çalışmalara başlar.” Hicran ve Melek filmi ile Toronto'da düzenlenen "Kadın Gözüyle Film Festivali"nde en iyi yabancı film ödülüne layık görülen ve bu ödülü kazanan en genç yönetmen olan Esra Vesu Özçelik bu sözlerle anlatıyor kendini.
    NURİ PINAR "EBRU TEKNESİNDEN YAŞAM"NURİ PINAR "EBRU TEKNESİNDEN YAŞAM"Eminim ki, eski kitapların kapaklarına ve yan sayfalarını karıştırırken ebru sanatına rastlamışsınızdır. Geleneksel Türk ebru sanatının önemli bir özelliği, görsel zarafetin yanı sıra, bizlere mikro ve makro âlemlerden, çıplak gözün göremeyeceği ilginç güzellikler sunmasıdır. Bazı kaynaklar ebrunun, yüzsuyu anlamına gelen "abıru" sözcüğünden, bazı kaynaklar ise Orta Asya dillerinden Çağatayca’da hareli görünüm, damarlı kumaş ya da kâğıt anlamına gelen "ebre" den geldiğini söylese de en yaygın kanı, kelimenin kökeninin Farsça; bulutumsu, bulut gibi anlamına gelen "ebri" den gelmekte olduğudur.
    ARKA SOKAKLARARKA SOKAKLARÇeşme'nin rehaveti bizim keşif rotalarına da yansımış. Duydum ki geçen sefer hazırladığım, Çeşme Keşif Rotası bir günde tamamlanamamış. Ama İzmir'de böyle mi yapıyorduk arkadaşlar. Sabah çıkıyorduk yola, akşama kadar yiye, içe, geze geze dolaşıyorduk. Ama haklısınız sabah geç kalk, deniz ve güneşe kendini teslim et... Yaz dediğin de böyle olur. O zaman bu ay rotamızı bir güne sığdırmıyoruz. Ben deneyimlediklerimi öneriyorum, siz de tatil boyunca geziyorsunuz. Haydi başlayalım!
    MEKANLAR "GÖNÜL YAZAR SOKAĞI"MEKANLAR "GÖNÜL YAZAR SOKAĞI"İzmir'in sokaklarını içerisindeki değerlerle tanıtma çabamız bu ay da sürüyor. Bu sayıda Alsancak'taydık. Kafeleriyle bambaşka bir görüntüye sahip olmuş dar ama sıcacık bir sokağa girdik girmesine fakat sohbetten, mekânların güzelliğinden ve lezzetli yiyeceklerden ayrılmamız epey uzun sürdü... Gönül Yazar Sokak'tan bahsediyoruz, müziğiyle kendine ait kültürüyle bambaşka bir dünya. Eskinin Çeşni, şimdilerin Gönül Yazar Sokak olarak bildiği bu yer geçmişe göre çok değişti. Kötü görüntüsü yerini modern ve klasiğin buluştuğu zevk sahibi kafelere, kirli duvarları yerini sanatsal çalışmalara, çiçek saksılarına bıraktı. İki yıl önce sokakta filizlenmeye başlayan kafeler görülmeye değer…
    DÜKKAN DESIGNDÜKKAN DESIGNDükkân’ın hikâyesi yaklaşık 10 yıl öncesinde bir otostop macerası ile başlamış. Ufacık bir tezgâhtan Alsancak Vapur İskelesi’nin karşı sokağında bir mağazaya geçişin tatlı öyküsünü barındırıyor üzerinde. Antika meraklılarına, gençlerin ilgi alanlarına dair çok şey barındırıyor bu mağaza. İzmir’de Vintage, Old School ve popüler kültürün buluşma noktası haline gelerek kendi kültürünü yaratmış ender mekânlardan. İçeride büyülü, rengârenk bir dünya var, ürünleriyle, içeride çalan müzik ezgileriyle bildiğimiz hediyelik eşya dükkânlarından çok farklı bir yer burası. Başlangıçta piyasa ürünleri ve popüler kültürü yaşayan bu şirin mağaza, zamanla kabuğunu kırarak özel üretim t-shirler, kupalar, bayraklar, saatler, zippolar, tabakalar derken farklı kültürleri yansıtan masklar, heykeller ve antika ürünleri de bünyesinde barındırmaya başlamış, kısa sürede kendine ait bir tarz geliştirmiş. İzmir’de hemen hiçbir yerde olmayan, özel birçok ürünü de yine burada bulabiliyorsunuz. Bunların yanında Dükkân Design’in diğer mağazalardan ayıran en önemli farksa içeriye giren kişilere değişik bir bakış açısıyla yaklaşması. Kapıdan içeriye adım atan kim olursa olsun, önce sıcak ya da soğuk içecekler teklif ediliyor, sohbet demleniyor… Gelen kişi, müşteri değil misafir ve arkadaş olarak görülüyor. Bu mottoyla talep, öneri ve şikâyetleri özellikle dikkate alarak üründen bakış açısına kadar sürekli bir yenilenme, değişme ve gelişme içerisindeler. Alsancak’a yolunuz düşerse mutlaka bir uğrayın, mağazadaki ürünler de içeride çalışanların dostluğu da ilginizi epey çekecek…
    E-DERGİ İzmir Life şimdi internette.
    Tıklayın, okuyun...
    Güncel sayıya göz atın
    SİNEMALAR Eylül 2016
    Sully
    Rüzgarda Salınan Nilüfer
    AYIN MEKANLARI Eylül 2016 Yaşam Cafe

    Yaşam Cafe… Sadece biz insanoğlunun yaşamı değil, hayvanların da yaşamı gizli bu isimde. İzmir’in ilk vegan cafesi dersem sanıyorum ne demek istediğimi anlarsanız. Hakan ve Gülçin çiftinin Alsancak’ta açtığı Yaşam Cafe, haliyle tüm menüsünün yanında oturduğunuz sandalyenin minderine kadar hayvansal ürünlerden uzak durularak dizayn edilmiş. Hamburgerinden, omlete, dürümünden keke, sütlaca kadar hayvansal gıdalarla yapılan her şeyi dönüştürmüşler. Hayatı paylaştığımız hayvanların sömürülmesi, katledilmesi ve tüketilmesinin karşısında vegan yaşamı savunan Yaşam Cafe, bu anlamda İzmir’de bir ilk. Menülerinde vegan ürünler bulunan restoran ve cafeler olsa da, tamamen vegan ve yaşam dostu bir cafe olarak tekler şimdilik bu şehirde. Mekanın tüm tasarımını ve menüyü kendileri gibi vegan olan anneleriyle beraber hazırlayan Hakan ve Gülçin çifti, kendi hayatlarında duydukları eksikliği kendi mekanlarını açarak gidermiş ve bunu yaparken diğer veganlara bir adres olmak istemişler. “Foça’da bir vegan kamp, ve kordon’da bir vegan piknik düzenledik ve İzmir’deki vegan kitlenin hiç de azımsanmayacak sayıda olduğunu gördük. Farkettik ki önemli bir kitle var bu konuda ve İzmir’de gidip rahat rahat oturacakları, gönül rahatlığıyla ürün tüketecekleri bir adresleri yok. Kendimizin de eksikliğini çektiğimiz bu ihtiyacı karşılamak üzere yola çıktık, sanıyorum da başarılı olduk” diyen Hakan ve Gülçin çifti, önümüzdeki günlerde cafede çeşitli etkinlikler, atölye çalışmaları ve vegan toplantılar da organize edecekler. Eğer vejeteryan veya vegansanız zaten burayı keşfetmişsinizdir lakin değilseniz hayvansal ürünlerin kullanılmadığı ürünleri tatmak, vegan dünyanın beslenme alışkanlıklarını deneyimlemek istiyorsanız, adresiniz belli: Yaşam Cafe… Hamburger menü 12 TL Kahvaltı serpme 12 TL Badem Peynirli Tost 7 TL Falafel Dürüm 7 TL Mantar Dürüm 7 TL Yaşam Cafe 1456 sokak 50/A, Alsancak Telefon 555.883 0517

    Poka

    Üçüncü dalga kahveci tabiri yeni yeni hayatımıza giriyor. Kahvelerini çekirdek halinde alıp, bizzat kendileri kavurup farklı demleme yöntemleri ile demleyip müşterisine sunan kahve mekânları için verilen bir isim bu üçüncü dalga tabiri. Ülkemizde de sayıları git gide artmakta. İşte Poka da bu yeni nesil kahvecilerden. Kıbrıs Şehitleri Caddesi üzerinde bulunan Poka, özellikle grup olarak gelen müşterilerine, talep gelirse kahvenin kültürü, hikâyesi, kahve çekirdeklerinin yöresel özellikleri ve kahve demleme teknikleri anlatılıyor. Sonrasında hangi çekirdeği hangi demleme yöntemi ile içmek istiyorsanız o şekilde kahveniz hazırlanıyor. Baştan sona kahvenin hikâyesi eşlik ediyor size kısacası. Haftanın yedi günü açık olan Poka’da hangi yörelerin kahvelerini tadabiliriz diye sorarsanız hemen sıralayalım: El Salvador, Kolombiya, Etiyopya, Burundi, Papua ve Kenya menşeili kahveler tadılmayı bekliyor. Ayrıca "Cold Brew" denen soğuk demleme kahve veya espresso da isterseniz Poka’da mevcut. Nisan ayında açılan Poka’nın hem sahibi hem baristası olan Kamber Güngör eğitimini de tamamlayarak SCAE sertifikasını da almış. SCAE nedir onun açılımını da verelim: Avrupa Özel Kahve Birliği (Special Coffee Association Europe – SCAE). Hem kendisi hem de Poka buraya kayıtlı. Üçüncü Dalga kahvecilerden kahve içerseniz hemen belirtelim, her baristanın elinden çıkan kahve farklı olur. Yani birinde içtiğiniz Kenya kahvesinden aldığınız tat ve aroma, başka bir baristanın elinden daha farklı nüanslarla damağınıza misafir olabilir, şaşırmayın. Kısacası baristanın, yani kahveyi yapan kişinin, meziyeti de çok önemli. O zaman şöyle yapalım, bir gün Kıbrıs Şehitleri Caddesi’ne girin, Poka’ya misafir olun, Kamber Bey size hem kahvenin tarihçesini ve kahve yapım yöntemlerini anlatsın, hem de elinden nefis kahvelerden bir kaçını tadın, pişman olmayacaksınız. Nitelikli Kahve Çekirdekleri ile demlemeler 10-12 TL Latte 8 TL Poka Kıbrıs Şehitleri Caddesi 171, Alsancak İzmir Telefon 505.317 3046