EKIM2018 Prof. Dr. Levent Kırılmaz
Sevgi (2)
SEVGİ (2) Yaşamımızı sanat haline getirmenin tek bir yolu vardır: Sevgi. Çünkü o, doğrudan gerçek “ben” den gelir. Sevgi içinde yaşamak, yeniden canlı olma, kendi bütünlüğünüze dönmek demektir. Bütünlüğünüze yeniden kavuştuğunuzda, daima sevgiyi takip edersiniz. Kendinizi sevdiğinizde, başka herkesi sevmek kolaydır. Eğer kendinizi bir sanatçı ve yaşamınızın da kendi yaratımınız olduğunu görebilirseniz, o zaman kendiniz için en güzel hikâyeyi yaratabilirsiniz. Sevgiye dayanan bir hikâye yazabilirsiniz, ama o sevgi kendinizle başlamalıdır. Sevdiğinizde yaşama da saygı duyarsınız. Yaşamınızı sevgi, onur ve saygıyla yaşadığınızda, yarattığınız hikâye de sevgi dolu olur. Yaşamı sevmek hiç bir çaba gerektirmez aslında, nefes almak vermek kadar kolaydır. Sevmek bir sanattır, bilgi ve çaba gerektirir. Bir sanatı öğrenme yolu kolayca ikiye ayrılabilir. Birincisi bu kuramın iyice kavranması, diğeri, uygulamanın başarılmasıdır. Her sanatta ustalaşabilmek için üçüncü bir etken daha vardır. Tek amaç o sanatın öğrenilmesi olmalıdır. Dünyada o sanattan daha önemli bir şey bulunmamalıdır. Müzik, doktorluk, marangozluk içinde sevgi için de geçerlidir bu. Başarı, para, ün, güç – bunları elde etmek için varımızı yoğumuzu veririz; sevmeyi öğrenmek için ise hiçbir şey yapmayız. Belki de bu yüzden sevgi ta derinden özlenen bir şeyken, diğer şeylerin hepsi sevgiden daha önemli sayılır. Sevgi yaratan bir güçtür. Sevgi uyandırmadan seviyorsanız, başka bir deyişle sevginiz o durumuyla sevgi yaratmıyorsa sevginiz güçsüzdür. Sevginin etkinlik özelliği belli temel ögelerde ortaya çıkar. Bunlar, ilgi, sorumluluk, saygı ve bilgidir. Sevginin ilgi yarattığı, bir annenin çocuğuna olan sevgisinde açıkça görülür. Annenin çocuğuna olan sevgisi ona karşı ilgiye dönüşür. Anne onu emzirir, ona bakar, yıkar, rahat ettirir. İlgi ve bakım sevginin başka bir yönünü ortaya çıkarır, bu da sorumluluktur. Anne-bebek ilişkisinde sorumluluk sadece bedensel gereksinimlerin karşılanmasıdır. Yetişkin insanlar arasındaki sevgide ise sorumluluk, karşıdaki insanın ruhsal gereksinimlerine de yanıt verebilmek demektir. Sorumluluk, sevginin üçüncü tamamlayıcısı olan saygıyla birlikte değilse zorbalığa dönüşebilir. Saygı, korkmak ya da çekinmek demek değildir. Bir insanı olduğu gibi görebilmektir; onun kendine özgü bireyselliğini fark edebilmektir. Saygı duyabilmek için bir insanı tanımak gerekir. Bilginin önderliği olmaksızın ilgi ve sorumluluk körü körüne olur. İlgiyle kazanılmamışsa bilgi de boştur. Öğrencilerime verdiğim ödevlerden bir tanesi de bir haftada “seni seviyorum “ demenin en az 100 farklı yolunu bulmalarıydı. “Seni seviyorum“ demenin tüm bu farklı yollarını uyguladığınızda kalbiniz tamamen açılır ve bütün yaratılışın size “seni seviyorum” dediğini işitirsiniz. Böylece sevgi alır ve sevgi verirsiniz. Sevgi saygıyla yürür. Saygısız sevgi çabuk solar. Saygı, bir insanın kişiliğine, özgürce ve kendince gelişme hakkına değer vererek, onu, sahip olmaya kalkışmadan sevmektir. Onu araç olarak değil, amaç olarak görmektir. Ve özgürlüğünü zedelemeden beraber olmayı bilmektir. Saygı görmek için başkalarının değerlerini görmek ve onlara saygı göstermek gerekir. Yani saygı saygıyı doğurur. Sevgi ve saygı çocuklarımıza da öğretmemiz gereken şeydir. Ama bunun tek yolu kendimizi de sevip saymamızdır. Biz sahip olmadığımız şeyi değil, sahip olduğumuz şeyi verebiliriz. Çocuklar her şeyin farkındadırlar. Onlar, bizim davranışlarımızdan, söylediklerimizden ve gördüklerinden öğrenirler. Konuşma biçimimiz de onların konuşma biçimi olur. Şiddet görürlerse onlar da bu şiddeti aktarırlar. Ama evde sevgi,saygı varsa onların da öğrenecekleri bu olur. Kendimizi değiştirerek, kendimizi severek çocuklarımıza verdiğimiz mesaj sevgi ve gerçeğin tohumlarını taşır. Bu tohumlar çocuklarımızın yaşamlarını değiştirebilir. Çocuklarımıza korku, utanç, yargı ya da suçluluk tohumları yerine sevgi tohumlarını paylaştığımızda onların nasıl büyüyeceklerini hayal ediniz. Bizler dünya okulunda vazifemizi yaparken öğrenciliği de öğretmenliği de aynı zamanda icra ederiz. Çünkü anne baba olmak ta bir tür öğretmenlik ve hamiliktir. Ayrıca bebek te anne ve babası için bir öğretmendir. Bedenimizin hücrelerden oluşması gibi düşlerimiz de duygulardan oluşur. Bu duyguların iki kaynağı vardır. Birisi korku ve korkudan doğan duygular, diğeri ise sevgi ve sevgiden kaynaklanan duygulardır. Her iki duyguyu da deneyimleriz. Ama gündelik hayatımızda ağır basan korkudur. Sevgi hiç bir zaman zorunluluk barındırmaz. Korku zorunluluklarla doludur. Sevgide direnç yoktur. Ne yaparsak istediğimiz içindir. Yaptığımız zevk haline gelir, oyundur, eğleniriz. Sevgide beklenti yoktur. Korku ise beklenti doludur. Korktuğumuzda yapmamız gerektiğini düşündüğümüz şeyleri yaparız. Bu nedenle korku acı vericidir, sevgi sizi incitmez. Bir beklentimiz gerçekleşmediğinde haksızlığa uğradığımızı düşünüp acı duyarız. Başkalarını suçlarız. Sevdiğimiz zaman beklentimiz yoktur. Bir şeyi istediğimiz için yapar ve başkaları yapmadıklarında üzerimize alınmalıyız. Beklentimiz olmadığı için herhangi bir şeyin gerçekleşmemesinin önemi yoktur. Kendimizi incinmiş hissetmeyiz. Her şeyi olduğu gibi kabul ederiz. Sevginin temeli saygıdır. Korku ise kendisi de içinde olmak üzere hiç bir şeyi saymaz. Sevgi bütünüyle sorumluluk sahibidir. Korku sorumluluk almaktan kaçınır ama bu sorumluluk sahibi olmadığı anlamına gelmez. Sorumluluktan kaçmaya çalışmak düştüğümüz en büyük yanlışlardan biridir. Çünkü her eylemin bir sonucu vardır. Her insan bütün hareketlerinden sorumludur. Sevgi her zaman incedir. Korkuysa hep kabadır. Korkuyla hareket ettiğimizde yaşamımız zorunluluklar, beklentiler, saygısızlık, sorumluluktan kaçınma ve acımayla dolar. Öfke, keder, kıskançlık ya da aldatılmıştık duyguları içinde oluruz. Yaşama biçimi hoşumuza gitmeyen birisi varsa başka biriyle birlikte oluruz. Bu daha fazla acı çekmek istemediğimiz içindir. Sevgi yolunda adalet vardır. Yanlış yaptığınızda yalnızca bu hatanızın bedelini ödersiniz. Kendinizi gerçekten seviyorsanız bu yanlışınızdan da ders alırsınız. Korku yolunda adalet yoktur. Aynı yanlışın bedelini kendinize binlerce kez ödetirsiniz. Eşiniz dostunuza da ödetirsiniz. Bu da haksızlık olduğu icin pek çok duygusal yara açar. Sevgi, farkındalıkla, şuurlu şekilde sahiplenilmeli, korunmalı ve sevgiyi bir bakış açısı haline getirmelidir. Sevgiyle bakmasını bilmek, sevgi temelli bir düşünce sistemi sahibi olmaya bizi hazırlar. Sevgiyle düşünenin varlığı yücelir. Ayrımcılık biter, benlik aşınır, sınırlar kalkar. Yaşam sevgi olur. Sevgi ile baktığında odaklandığın negatif olmayacaktır. Sonuçta sevgi var olanı ve sana geleni, doğallığıyla kabullenebilmek, onun sana nüfuz etmesine müsaade etmektir. Sevgi, bedava içsel kaynaktır, harcandıkça azalmaz. Tam tersi bizi daha da manevi olarak zenginleştirir. Sevgi, yerçekimi gibi bağlayan, bütünü sağlayan, birleyen, insanüstü kozmik bir güçtür. Sevgi haklı olmaktan daha yücedir; kutsal ve erişilebilecek, bilinebilecek en yüce bilgidir. Vicdan, sevgiyle yaşamı destekler. Sevgi ise, vicdanın belirginleşmesine, altında kaldığı dünyasal arzuların arasından vicdanın yükselmesine sebep olur. Bu bir döngüye dönüşür. Sevgi vicdanı, vicdan sevgiyi tetikler. Sevginin gücü asla küçümsenmemelidir. Sevgi, asla tükenmeyecek olan ruhsal bir kaynaktır. Sevgi, bir insanın ulaşabileceği en son noktadır; idrak kapasitemizin algılayabileceği son noktadır. Sevgi, şifadır, hakikatin ta kendisidir. İnsan sevgi hamuru ile yoğrulmuştur. Sevgi, insan için sürekli bir hal ve bakış açısı olmalıdır.