MAYIS2020 Ayse Perin (Tatari)
Görünmez Kentler
Görünmez Kentler Karantina günlerindeyiz…40 gündür sokağa çıkmadan yaşamak, başka bir yaşam biçimi ile dünyamızı değiştirirken bu durumdan pek te şikâyetçi olmadığımı fark ettim. Aksine kendimle baş başa kalıp doyasıya resim yapmayı, kitap okumayı, yemek yapmayı ve bakımlı olmamayı özlemişim. Sevdiğim kitaplardan “ Görünmez Kentler” ile yeniden buluşmamız evrenin bir mesajı olmalı… Yazarı İtalo Calvino (1923-1985)Küba’da doğmuş bir İtalyan… Calvino‘nun “Görünmez kentler” i bildik kentler olmayıp, kurmaca kentlerdir. Adları birer kadın adıdır. Kısa bölümlerden oluşan kitapta, tümüyle kent kavramı için geçerli ipuçları sunulur. Zaman geniş zaman kavramındadır. Günümüzde kent kavramı bizim için ne anlama geliyor? Kentler kriz noktalarında nasıl bir yaşama bürünüyor? Metropollerde doğal yaşamın yıkılıp teknolojik sistemlerin hâkim olduğu bir yaşam şeklinde neler oluyor? Soruları ile bizi düşündürüyor… “Çok büyük kentlerin yaşadığı kriz, doğanın yaşadığı krizin diğer yüzüdür… Kentler takas yerleridir, tıpkı bütün ekonomi kitaplarında anlatıldığı gibi, ama bu değiş- tokuşlar yalnızca ticari takaslar değil; kelime, arzu ve anı değiş-tokuşlarıdır… Kitabım, mutsuz kentlerin içine gizlenmiş, sürekli biçim alıp yitip giden mutlu kentler imgesi üzerine açılıp kapanıyor.” Diyor Calvino. Görünmez Kentler’den,’ Gizli Kentler 4’ adlı hikâyeyi paylaşıyorum: Gizli Kentler 4 Peşpeşe istilalar, tarihin çağları boyunca Teodora kentine çok sıkıntı çektirdi; yenilip kovalanan her düşmanın ardından bir yenisi güçleniyor, sakinlerin zaten zar zor sürdürdükleri yaşamlarını tehdit ediyordu. Gökyüzünü akbabalardan temizledikten sonra yılanların yayılmasıyla uğraşmak zorunda kaldılar; örümceklerin yok edilmesi sineklerin kara bulutlar gibi üremesine yol açtı; akkarıncalara karşı kazanılan zafer, kenti tahtakurularının yönetimine bıraktı. Kentle uzlaşamayan türler bir bir boyun eğdiler ve soyları tükendi. Balık pullarını, kaplumbağa ve deniz hayvanı kabuklarını yolup sökerek, çekirge kanatlarını ve tüylerini koparıp atarak insanlar Teodora’ya bugün hala onun en belirgin özelliği olan seçkin bir insan kenti imgesini verdiler. Ama kesin zaferin, kente sahip çıkmak için insanlarla dövüşecek son türün, yani farelerin mi olacağı konusu uzun yıllar kesinliğe kavuşmadı önceleri. İnsanların yok etmeyi başardıkları her kemirgen kuşağından hayatta kalan birkaçı, daha yürekli, kapanlara meydan okuyan, her türlü zehire bağışıklık kazanmış yeni bir kuşak yetiştiriyordu. Birkaç hafta içinde Theodore’nin bodrumları ve yeraltı galerileri yaygın bir tarla ve lağım faresi ordusuyla dolup taşıyordu. İnsanın yaratıcı ve dâhice dehası son bir kıyımla düşmanların üstün yaşama yeteneklerinin üstesinden geldi sonunda. Kent, başka türlü söyleyecek olursak hayvanlar aleminin o büyük mezarlığı, steril ve tertemiz, son pireleri ve son mikropları ile birlikte gömülen son leşlerin üzerine kapandı. İnsan kendi eliyle altüst ettiği dünyanın düzenini yeniden kurmuştu. Sonunda; onu yeni tehlikelere atacak başka hiçbir canlı türü kalmamıştı. Bir zamanlar yaşamış hayvan türlerinin anısına Teodora Kütüphanesi, raflarında Buffon ve Linnaeus’un ciltlerini saklayacaktı. En azından Teodora sakinleri böyle inanıyorlardı, çoktan unutulmuş hayvan türlerinin uzun bir kış uykusundan uyanmakta oldukları hiç gelmiyordu akıllarına. Bugün soyu tükenmiş türlerin dizgesinden çıkarıldığından beri uzak, gizli köşelerde çağlardır sürgünde yaşayan öteki türler, eski kitapların saklı durduğu kütüphane bodrumlarından gün ışığına çıkıyor, sütun başlıklarından ve yağmur oluklarından atlıyor, uyuyanların yatak başuçlarına tünüyordu. Sfenksler, insan başlı kuş gövdeli canavarlar, ateş kusan canavarlar, ejderhalar, yarı keçi yarı geyik acayip yaratıklar, kadın başlı kuş gövdeli yaratıklar, dev su yılanları, tek boynuzlu atlar, şahmeranlar kentlerine sahip çıkıyorlardı. Modern dünyanın masal anlatıcısı Calvino’nun “Görünmez Kentler”i; yaşanmaz hale gelen kentlerimizin kalbinden doğan bir rüya olabilir mi?